Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/25
Browse
Browsing Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü by Author "4812"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Article 100. Sayı Münasebetiyle Liberal Düşünce Dergisi Hakkında Bir Değerlendirme(2020) Demirel, Tanel; 4812Elinizdeki bu sayı Liberal Düşünce Dergisi’nin 100. sayısı. Türkiye gibi anti-liberal düşünce ve siyaset geleneklerinin güçlü olduğu bir toplumda “liberal” olduğunu net bir biçimde vurgulayan bir misyon dergisinin 100. sayıya ulaşması bir başarı öyküsü. Dergi liberal kelimesinin alerji yarattığı bir dönemde, özellikle gençler için cesaretlendirici önemli bir platform oldu. 2001 yılında yardımcı doçentliğe atanmam için rapor yazmakla görevlendirilen bir siyaset profesörünün, Liberal Düşünce Dergisi’nde yayınlanmış biri Frederick Hayek diğeri Mancur Olson hakkındaki iki yazıma işaret ederek, bölüm başkanını “bir ‘devlet düşmanı’nı bölüme alıyor olabilirsiniz, yeniden düşünün” diye uyardığını belirtmem gerekiyor. Böyle bir atmosferde derginin bugünlere gelmesinde emeği geçen herkes kutlanmayı hak ediyor.Article 2018 LDT Liberal Düşünce Kongresi Açılış Konuşması(2019) Demirel, Tanel; 4812Değerli Özgürlük Dostları, Bildiğiniz gibi LDT'nin faaliyetleri birbiriyle yakından bağlantılı üç ana hat üzerinden ilerliyor.Article 25. Yılında Liberal Düşünce Topluluğu: Eleştirel Bir Değerlendirme(2018) Demirel, Tanel; 4812Bu makale Türkiye’de liberal düşünce ve liberal düşüncenin önde gelen savunucusu olarak LDT’nin halihazırda olduğundan daha etkili olabilmesi için bir dizi fikri tartışmaya açmayı amaçlıyor. Tek bir liberalizmden ya da liberal gelenekten söz etmenin yanıltıcı olduğu vurgulanıyor. Belli zaman ve mekanın ürünü olan, dolayısıyla o zaman ve mekanın dertleri, bakış açıları ve kısıtları ile şekillenmiş farklı liberal gelenekler var. Bu farklı liberal gelenekler, birkaç çok temel ilke dışında her zaman her yerde geçerli “evrensel” reçeteler sunmuyorlar. İkincisi Türkiye’ye dair analiz ve okumalarımızın karşılaştırmalı tarih ve sosyal bilimler birikiminden beslenirken aynı zamanda hakiki bir yerellik kaygısı taşıması gerektiği de iddia ediliyor. Ve nihayet, topluluk çevresinin siyasi aktörlerle mesafeyi koruma, kendi bünyesindeki çoğulculuğu koruma ve geliştirme, yerleşik LDT ve liberal algısının dönüştürülmesi ve ayrıca LDT âdâbı da diyebileceğimiz bir kurumsal kültürün pekişmesi için daha fazla gayret göstermesi gerektiği de savunuluyor.Book Adalet Partisi İdeoloji ve Politika(2004) Demirel, Tanel; 4812Adalet Partisi (AP), 27 Mayıs 1960 sonrasından 12 Eylül 1980'e dek Türkiye'nin siyasal hayatına damgasını vuran bir olgu. Bu dönemin önemli bir bölümünde iktidar veya iktidar ortağıydı AP. Dönemin siyasal ve ideolojik tartışmaları içinde mayalanan sağ-sol kutuplaşmasının bir tarafıydı. DP'nin selefi ve ANAP/DYP (hatta devamında AKP) çizgisinin halefi olarak, AP'nin, Türkiye'de sağcılığın inşasını gerçekleştirdiği söylenebilir. Tanel Demirel bu kitapta AP'nin politik ve ideolojik kimliğini analiz ediyor. Partinin, modernleşme, demokrasi ve özgürlükler, kalkınma konularındaki tutumunu; buralardaki gerek 'tutarlılıkların' gerekse 'çifte-standartların' saiklerini ortaya koyuyor. Bu bağlamda, Türkiye'de liberal siyasal ideolojinin açılımlarını ve kısıtlarını sorguluyor. AP'nin siyasal elitten ve Kemalist ideolojiden kopuş noktaları ve onunla devamlılıklar da, çalışmasının önemli bir tartışma eksenini oluşturuyor. Bu yanıyla kitap, Türkiye'nin siyasal kültürü hakkında da zengin gözlemler sunuyor. AP, aynı zamanda, 1960 sonrası Türkiye siyaset tarihinin 'kalıcı' bir figürü olarak Süleyman Demirel'in siyasal liderlik kariyerinin doğuşuna ebelik yaptı. Kitap, Demirel'in görüşlerine ve AP liderliğindeki ideolojik stratejisine dair bir inceleme niteliği taşıyor, aynı zamanda.Article “Aydınlık Bir Adam: Korkut Boratav” Üzerine Bir Değinme(2011) Demirel, Tanel; 4812Korkut Boratav gerek Türkiye iktisat tarihi ve gerekse siyasal ekonomi alanında dikkate alınması gereken çalışmalara imza atmış iktisatçılarımızdan biri. Neoklasik iktisat anlayışına karşı mesafeli tutumu, iktisadın başta tarih olmak üzere diğer sosyal bilimlerle bağlantılarını vurgulaması, sınıf çatışmaları ve bölüşüm meselelerini merkeze alan yaklaşımı Boratav’ı farklı bir yere koymamızı gerektiriyor.Article Book Part Fikir Hareketleri ve Toplumsal-Siyasal Etkileri Üzerine(2018) Demirel, Tanel; 4812Article İslâm’da Modernleşme, 1839-1939 Üzerine Notlar(2013) Demirel, Tanel; 4812Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden Bedri Gencer, tartışmalar yaratabilecek bir esere imza atmış. 2008 yılında yayımlanan 2012 yılında da ikinci baskısı yapılan İslâm’da Modernleşme1 kapsamlı ve çok iddialı bir çalışma. Kitap her şeyden önce İslâm dünyasında modernleşme algısı ve modernliğin meydan okumasına karşı çeşitli coğrafyalarda geliştirilmeye çalışılan düşünsel tepkiler ve bunlar arasındaki farklılıklar üzerinde duruyor. Osmanlı, Mısır ve İran tecrübelerinden neşet eden fikirleri değerlendirmeye bunları karşılaştırmaya çalışıyor. Eser, Batı dünyasında filizlenen modernist düşüncenin kaynakları konusunda da ilginç tezler ileri sürüyor, Batı modernliğinin fikri altyapısı ile temel varsayımlarını sorguluyor. Geleneksel ile modern fikir ve olguları, bunların dönüşüm tarzları(nı) ve modern dünyadaki tezâhür biçimlerini karşılaştırıyor ve gelenekselin üstünlüğünü imâ ediyor.Article Lessons of military regimes and democracy: The Turkish case in a comparative perspective(Sage Publications INC, 2005) Demirel, Tanel; 4812How the nature of an outgoing authoritarian regime affects the advent of a new democracy continues to be a matter of controversy. One line of argument states that in countries which experience repressive and discredited authoritarian regimes, political actors have come to better appreciate the virtues of democracy.(1) It is presumed that gross human-rights violations, widespread state-sponsored terror, and consequent fear and insecurity under military rule might result in attitudinal changes that favor democracy. Those who criticize the democratic regime for a slow decision-making process, or for failing to improve socioeconomic inequalities, for instance, might better understand the difference between military rule and democracy in terms of the protection of basic human rights. Similarly, disappointments caused by the military regimes in the economic and/or military spheres could shatter myths about the effectiveness of military rule or authoritarian decision-making processes. It might become clear, for instance, that the army's combat effectiveness is severely damaged under military dictatorships, or that military officers at the top might be as divided, inefficient, or corrupt as civilian politicians. Such value change, it is further assumed, helps the new democratic regime to withstand considerable strains because the alternative-authoritarian regression-is perceived to be even worse.(2) While not contradicting the idea that a repressive and/or discredited authoritarian regime might lead to a positive view of democracy, other scholars do not consider this factor as very significant. Juan Linz and Alfred Stephan, for instance, argued that the positive attitude toward democracy "as the best alternative for now and for the future, does not require a negative attitude toward the past."(3) Neither in cases of established democracies nor in recent transitions to democracy, they claim, can one find any strong evidence that rejection of the authoritarian past had taken place. Positive assessment of the past regime is not an obstacle to securing the loyalty of citizens to the democratic regime; one can prefer the democratic regime while also believing that an authoritarian regime had its own achievements. In the same vein, emphasizing new incentive structures that came into existence during the transition process as the most important variable affecting behavior of the elites, authors such as Guiseppe Di Palma and Adam Przeworski also came to similar conclusions.(4) This article highlights the point that the nature of an outgoing authoritarian regime has a significant impact on a new democracy. It attempts to do so through discussion of the Turkish case. Turkey's long experience with constitutional and representative government stretches back to the nineteenth century. It has maintained a more-or-less democratic system of government since its first transition to democracy in 1946, despite three military interventions (in 1960, 1971, and 1980). The complex interactions of various factors have helped the Turkish military to protect itself from the damaging consequences associated with military rule. The military interludes in Turkey (1960-61, 1971-73, 1980-83) have hardly been seen by a significant number of civilians as highly repressive, nor have they been conceived as failures in political, economic, or military terms. In all formal transitions, the military has hardly been compelled to exit from power. The thesis advanced here is that this particular experience of a military regime, of authoritarian interludes, has to be taken into account to understand the trials and tribulations of Turkish democracy. The positive evaluation of military rule was one reason why the political actors have found it difficult to regard a democratic regime as "the only game in town."(5) In other words, the Turkish experience has given rise to a conviction that the costs of abandoning democracy are not so high; therefore, in some cases, the military regime might be acceptable. This presumption has, in turn, weakened the civilian resolve to seek remedies within the democratic system. The military regime seemed to offer quick, clear-cut, and less costly solutions. The problem-solving capacity consideration that they might avoid the worst of what the others experienced, the idea that "it will not happen here," appears to have worked as a hindrance for learning in many settings. Few opponents of Allende who looked forward favorably to a military coup were able to foresee that a repressive regime was on its way given Chile's rather noninterventionist military tradition.(71) Civilians invoking a dictatorship generally consider that they might manipulate it, or minimize the possible costs. For these reasons, it would be misleading to talk about political learning as a spontaneous and natural process, or to condemn actors for failing to learn due largely to selfish short-sightedness or individual traits. One should also stress that some perceptions of military rule are the result of careful construction. Those who value democracy should not fail to recall the painful memories of the past; on the other hand, it would be inappropriate to attribute undue weight to an artful deception. If the real experience of the people has not made them receptive to recalling such collective memories, the whole effort might be destined to remain futile. A brief examination of military regimes and their impact on a change of values shows how complex the issues are, and how difficult it is to make straightforward inferences. A recognition of this complexity, however, does not change the fact that political learning, either through interaction or comparison, is critical for sustaining democracy.Article Liberal Düşünce Topluluğu ve Türkiye’de Liberal Düşünce Kazanımlar, Fırsatlar ve Riskler(2012) Demirel, Tanel; 4812Liberal Düşünce Topluluğu’nun (LDT) yirmi yılı aşan faaliyetlerini değerlendirmek kolay değil. Başarıların öne çıkarılması eğilimi yanında, eleştirel olmaya çalışırken yapılanları yeterince değerlendirememe ve topluluğu sürükleyen bir avuç idealist insana haksızlık yapma riski de var. LDT’yi değerlendirmek bir başka açıdan da zor. Topluluk, ideolojik sınırları katı bir biçimde çizilmiş, kolektif kimliği öne çıkaran bir yapılanma değil.1 Türkiye ve dünyada bir dergi çevresinde kümelenen entelektüel oluşumların temel özelliği olan güncel mevzularda kurum olarak görüş açıklamayı da baştan reddetmiş bir oluşum.2 LDT adına yazan ya da konuşan insan sayısı da sınırlı. Liberal değerleri tanıtma ve yayma dışında bir siyasi hedefe sahip değil. Topluluk, siyasi partilerle organik bir bağlantı kurmadığı gibi, belli bir sermaye grubuna ya da az sayıda büyük bağışçıların mali desteğine dayanmıyor.3 LDT çevresinin, “klasik” temel hak ve hürriyetleri öne çıkararak iktisadi hayata devlet müdahalesi ve devlet eliyle gelirin yeniden dağıtımına soğuk bakan, sosyal mühendisliğin sınırlarını vurgulayan klasik liberal yaklaşıma sempatisiyle öne çıktığı söylenebilir.Article Turgut Özal: Reformcu Bir Siyasetçi Hakkında Bazı Notlar(2018) Demirel, Tanel; 4812Turgut Özal, merkez sağ siyaset geleneği içinde konumlandırılması uygun olacak bir isim.Onu kısmen de olsa farklı kılan, hem öncüllerive hem de ardıllarına göre iktisadi ve siyasiliberalizme daha yakın olması. Özal, özellikleiktisadi rejimi ve bir ölçüde de siyasal rejimiliberalleştirmeyi siyasi hayatının merkezinekoymuş olan bir reformcu olarak görülebilir.Türkiye’nin gerek iktisadi ve gerekse siyasialanda daha fazla liberalleşmeye ihtiyacı olduğunu düşünenlerin, Özal dönemi tecrübesinden, onun hataları ve başarılarından öğrenecekleri çok şey var. Statükoyu değiştirmek içinçok hızlı hareket etmezse reformların gerçekleşemeyeceğini düşünen Özal, gerektiğindehukuku da ikinci plana iterek, kısa dönemdesonuç almaya yönelmiştir. Bu tercihin getirdiklerinin götürdüklerinden daha fazla olduğunusavunmak kolay değildir. Özal’ın faydacı birliberalizme yakın gibi durması, reformları anlatmak için özel bir çaba göster(e)memesi,hukuk sistemini çoğu zaman bir ayak bağı gibigörmeye meyletmesi, siyaseti teknik ve idaribir meseleye indirgeme eğilimleri reformlarının daha da başarılı olmasına sekte vuranfaktörler arasında sayılabilir. Özal hakkındakideğerlendirmelerimiz ne olursa olsun, kendisinin son derece yaygın devletçi yapılanma vezihniyet dünyasını sarstığı açıktır. Şüphe yokki, Özal sonraki kuşaklara da ilham kaynağıolmaya devam edecek istisnai siyasetçilerdenbiridir.Book Türk Siyasetini Anlamak-Yaklaşımlar Hakkında Bir Deneme(Liberte Yayınevi, 2019) Demirel, Tanel; 4812Article Türkiye’de Siyasal Yolsuzluk: Açmazlarımız Hakkında Bazı Notlar(2015) Demirel, Tanel; 4812Siyasal yolsuzluk Türkiye’nin önemli sorunlarından. Bu kısa notta meseleyi ayrıntılı bir biçimde ele almak yerine üzerinde daha fazla düşünmemiz gereken bazı noktaların altını çizmek isterim.1 Öncelikle yolsuzluk sorunu sadece bize özgü değil. Yerleşik demokrasilerde de siyasal yolsuzluklar gündemi işgal etmeye devam ediyor. Örneğin İtalya, Türkiye’den daha fazla yolsuzluk yapılan bir ülke olarak algılanıyor. Tanımlanması kısmen daha kolay olan basit bürokratik, idari ya da yargısal yolsuzluktan farklı olarak neyin “siyasal” yolsuzluk oluşturduğu konusunda da bir uzlaşma söz konusu değil. Demokratik rejimlerin olmazsa olmazı siyasetçilerin takdir yetkilerine sahip olmalarıBook Türkiye'nin Uzun On Yılı - Demokrat Parti İktidarı ve 27 Mayıs Darbesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011) Demirel, Tanel; 4812