Türk Dili Anabilim Dalı
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/4344
Browse
Browsing Türk Dili Anabilim Dalı by Department "Çankaya Üniversitesi, Ortak Dersler Bölümü, Türk Dili Anabilim Dalı"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Article Bir Film (Nacer Khemir - Güvercinin Kaybolan Gerdanlığı), Bir Piyes (Abdülhak Hâmid - Târık): Endülüs İmgesinin Yansıtılmasında Aşkın İşlevselliği(2020) Atabağsoy, Naim; 47393Endülüs, İslam medeniyetinin ulaştığı bir zirve olarak görülmesi dolayısıyla hem edebiyatın hem de sinemanın ilgi alanına girmiştir. Belirtilen bu özelliğiyle Endülüs, bir mekân olarak değerlendirilmenin ötesinde bir ideal olarak kurgulanır. Türk edebiyatında ise Endülüs’e yönelik ilgi 19. yüzyılın ikinci yarısında kendini gösterir. Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nun güç kaybetmeye devam ettiği ve İmparatorluğun ayakta tutulması için çareler üretilmeye çalışılan bir dönemdir. Abdülhak Hâmid’in 1879 tarihli Târık yahut Endülüs’ün Fethi adlı piyesi, tam da hilafet gibi önemli bir unvanı elinde bulunduran Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünü yeniden bulmaya çalışma sürecinde, Endülüs imgesi üzerinden fetih ve kahramanlık gibi kavramları öne çıkarması dolayısıyla tarihî bir anlatı olarak anlam kazanır. Ancak Hâmid bu eserde, idealize edilen Endülüs imgesi ile fetih ve kahramanlık temalarını beşerî bir aşk temasıyla birlikte harmanlamıştır. Böylelikle aşk kavramı, Endülüs’ün idealize edilmesinde yardımcı bir motif olmuştur. Tunuslu yönetmen Nacer Khemir’in 1991 tarihli sinema filmi Güvercinin Kaybolan Gerdanlığı, Arap dünyasından bir bakışla Endülüs imgesinin benzer şekildeki bir idealizasyonunu önümüze koyar. Üstelik Hâmid’in eserine benzer şekilde bu ideal-Endülüs kurgusunda aşk yine yardımcı bir motif olarak işlevsellik kazanır. Bu çalışma, Tanzimat yazarı ve Osmanlı aydını Abdülhak Hâmid’in ve Tunuslu yönetmen Nacer Khemir’in İslam medeniyetinden birer bakışla Endülüs kavramını nasıl idealize ettiklerini ve kendi çağları içinde nasıl konumlandırdıklarını ele almaktadır. Yardımcı motif olarak kullanılan aşk bağlamında kadının bu eserlerde konumlanışı da makalenin eğildiği ikincil bir konu olarak yerini alır.Article Kıyâfetü’l-İnsâniyye Fî Şemâ’ili’l-Osmâniyye’yi Siyaseten Okumak(2021) Çulhaoğlu Pirencek, Gülşen F.İnsanların fiziksel özelliklerine göre karakter tahlili yapan ve bu sayede onlara doğru davranmayı öğretmeyi amaçlayan kıyafetname, İslamiyet’ten önce de Mısır, Roma, Yunan, İran, Hint kültürlerinde var olan bir ilimdir. Kıyafetname ile benzer bir şekilde ahlaki/öğretici nitelikte eserlerden olan siyasetnamelerde ise, devlet yönetiminde dikkat edilmesi ve kaçınılması gereken konulardan söz edilir ve bir yöneticide bulunması ya da bulunmaması gereken özellikler belirtilir. Bu çalışmanın amacı, Seyyid Lokman Çelebi’nin 16. yüzyılda, III. Murat’a sunduğu ve genel olarak insanların fiziksel özelliklerine göre karakter tahlili yaptıktan sonra Osman Gazi’den III Murat da dâhil olmak üzere Osmanlı padişahlarını değerlendirdiği Kıyâfetü’l-İnsâniyye fi Şemâ’ili’l- Osmâniyye adlı eserinde, söz konusu padişahı nasıl bir bakış açısıyla değerlendirdiğini ortaya koyarak “ideal” düzenin son derece önemsendiği bir toplumda, edebî eserlerde bile karşılaşılabilecek bir özellik olan, “ideal padişah portresi”nin çizilip çizilmediğini tartışmak ve bu bağlamda söz konusu eserin aynı zamanda bir siyasetname metni olarak okunup okunmayacağını tartışmaya çalışmaktır.Article Namık Kemal ve Ahmed Midhat Efendi’de Kadın Köleliğine Bakış(2021) Atabağsoy, Naim; 47393Namık Kemal ve Ahmed Midhat Efendi, eserleriyle Osmanlı modernleşmesinin seyrine ilişkin araştırmacılar açısından önemli veriler sunmaktadırlar. Bu çalışmada aynı yıl, 1876 yılında kaleme alınan Namık Kemal’e ait İntibah ve Ahmed Midhat Efendi’ye ait Felâtun Bey ile Râkım Efendi romanlarında yazarların, Osmanlıların tecrübe ettiği modernleşme sürecinde kadının toplumsal konumuna ilişkin nasıl bir yaklaşım ortaya koydukları ve esaret konusundaki tutumları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Şerif Mardin’in Batılılaşma sürecindeki ilk romanlarda üzerinde durulan en önemli iki konudan birinin kadının toplumdaki yeri olduğu yönündeki tespiti ve özellikle de modernleşmeyi tecrübe eden toplumlarda kadının toplumsal alandaki konumunun tartışmaya açılması söz konusu süreçte belirgin bir rol üstlenen iki yazarı, hem de aynı yıl kaleme aldıkları eserler yoluyla özellikle bu bağlamda kıyaslamayı ilginç kılmıştır. Bu doğrultuda, Namık Kemal’in İntibah romanındaki kadına, özellikle de esir kadına bakışında daha nesneleştirici bir tutum takındığı, Ahmed Midhat Efendi’nin ise bu konuda daha ılımlı bir söyleme sahip olduğu görülür. Dolayısıyla modernleşme sürecinde iki Osmanlı aydını arasındaki ayrım belirginlik kazanır.