Doktora Tezleri
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/1866
Browse
Browsing Doktora Tezleri by Author "Acar, Hüseyin"
Now showing 1 - 1 of 1
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis Türk ceza hukukunda müsadere kurumu(2019) Acar, Hüseyin01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, hukuk sistemimiz açısından oldukça önemli sayılabilecek yeni düzenlemeler içermektedir. Ceza yaptırım sistemimiz de bu yeni düzenlemelerden etkilenmiştir. Yaptırımlar Ceza Kanunumuzda ceza ve güvenlik tedbirleri olarak iki ayrı başlık altında düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda müsadereye ilişkin değişikliğin en te¬mel özelliği müsaderenin hukuki niteliğinin güvenlik tedbiri olarak kabul edilmesidir. Ancak doktrinde güvenlik tedbirlerinin hukuki niteliği hakkında tam bir görüş birliği sağlandığı söylenemez. Bazı yazarlar güvenlik tedbirlerinin bir ceza hukuku yaptırımı olduğunu savunurken bazıları ise, önleyici idari tedbir olduğunu ileri sürmektedir. Türk Hukukunda baskın görüş gü¬venlik tedbirlerinin yaptırım niteliğinde olduğunu ileri süren görüştür. Nitekim Kanun Koyucu da güvenlik tedbirlerini 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun üçüncü kısımda yaptırımlar başlığı altında 53. ve devamındaki maddelerde düzenlemiştir. Bu bölümde "Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma" (md. 53), "Eşya müsaderesi" (md. 54), "Kazanç müsaderesi" (md. 55), "Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri" (md. 56), "Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri" (md. 57), "Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular" (md. 58), "Sınır dışı edilme" (md. 59), "Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri" (md. 60), yer almaktadır. Müsadere; Arapça kökenli "meydana çıkma, olma" anlamındaki "sudur" kelimesinden türetilmiştir. Müsadere herhangi bir bedel ödenmeden özel mülkiyetin, devlet veya hükümdar adına alınması anlamında kullanıl¬dığı gibi, kanunlarla yasaklanan eşya ve malların devlet tarafından zapt edilmesi anlamında da kullanılmıştır. Müsadere kurumunun tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Eski hukuk sistemlerinde mülkiyet hakkına açık müdahale oluşturan, işlenen suçla orantılı olmayan genel müsadere yaptırımı öngörülmüştü. Hukuk alanındaki gelişmelere paralel olarak temel hak ve özgürlükler ile müsadere kurumu da zamanla değişime uğramış, mülkiyet hakkının açık ihlali niteliğinde olan genel müsadere yaptırımı uygulamasından vazgeçilmiştir. Genel olarak bir tanım yapmak gerekirse, "müsadere" kurumu "işlenen bir suç karşılığı olarak, suçla ilgili eşya veya bizatihi kendisi suç oluşturan eşyanın veya suçlunun malvarlığının veya bunların karşılık değerlerinin varsa semerelerinin tamamı ya da bir bölümü üzerindeki mülkiyeti¬ne mahkeme kararı ile son verilmesi ve bu mülkiyetin devlete geçirilmesi" şeklinde ifade edilebilir. Müsadereye hükmedilebilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, failin bu suçtan dolayı cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Müsadere kurumu günümüzde suç ve suçlu ile mücadelede modern ceza hukuku sistemlerinin en etkili araçlarından biri haline gelmiştir. Müsadere kurumunun düzenlenmesinin amacı, hukuka aykırı şekilde maddî bir menfaat veya suç işlemek suretiyle haksız bir kazanç elde edilmesinin önüne geçilmek istenmesidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda müsadere, eşya ve kazanç müsaderesi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yeni düzenlemeyle birlikte kısmi müsadere, eşdeğer müsadere, kaim değerin müsaderesi, orantılılık ilkesi gibi kurumlar da hüküm altına alınmıştır. Bütün bu düzenlemelerde iyi niyetli üçüncü kişilerin durumu dikkate alınmıştır. Türk Ceza Kanununun 54. maddesinin 1. fıkrasında "suçla ilgili eşyanın", diğer bir ifadeyle bir suçun işlenmesinde kul¬lanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen veyahut suçtan meydana gelen veyahut da kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması kaydıyla "suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın" müsaderesi hüküm altına alınmıştır. Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ve yahut suçtan meydana gelen eşya bakımın¬dan kasıtlı bir suçun işlenmesi ve eşyanın iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir. Türk Ceza Kanununun 55. maddesine göre "kazanç müsaderesi", suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların mülkiyetinin devlete geçmesi şeklinde ifade edilebilir. Özellikle son yıllarda "ekonomik suç"'lar bağlamında, gelir elde etme amacıyla işlenen suçlarda büyük artış gözlemlenmektedir. Suçtan elde edilen ekonomik kazanç ve maddî menfaatler çoğunlukla tekrar suç işlenmesinde kullanılmaktadır. Kanun koyucu yeni düzenlemeyle failin suç işlemek suretiyle elde ettiği kazancı (maddi menfaati) ileride yeni suçların işlenmesinde kaynak olarak kullanmasının ve bu yolla yeni suçların işlenmesinin önüne geçmek istemiştir. Böylece, kazanç müsaderesi, "kara para aklama","uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti", "dolandı¬rıcılık","kaçakçılık","ihaleye fesat karıştırma" gibi ekonomik çıkar elde etme ama¬cıyla işlenen suçlara karşı etkin biçimde caydırıcılık özelliği olan bir yaptırım niteliğine kavuşturulmuştur. Suç eşyası ve suçla ilgili ekonomik kazancın muhafaza altına alınması, el konulması, elden çıkarılması, iadesi, müsaderesi ve imhasına ilişkin işlemler; 29662 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 23.3.2016 günü yürürlüğe giren ve bazı maddeleri 17.05.2017 tarih ve 30069 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikle değiştirilen "Suç Eşyası Yönetmeliği" ile düzenlenmiştir. Çalışmamızda detaylı bir şekilde müsadere kurumunun tanımı, müsaderenin tarihsel süreçteki gelişimi, hukuki niteliği, müsadere çeşitleri, benzer kavramlarla karşılaştırılması, uluslararası sözleşmelerde ve karşılaştırmalı hukukta bazı ülkelerdeki durumu, uygulanma şartları ile müsadere muhakemesi ve müsadere kararlarının infazı incelenmiştir. Yargıtay uygulamaları ve öğretideki farklı görüşlere yer verilmiştir. Çalışmamızın sonuç bölümünde müsadereye ilişkin ortaya çıkan sorunlara çözüm önerileri sunulmuştur.