Browsing by Author "Kaymak, Murat"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Makul sürede yargılanma hakkı ve bu hakkın Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile Türk hukukuna yansıması(2019) Kaymak, MuratAdil yargılanma hakkının bünyesinde barındırmış olduğu en önemli ilkelerden birisi makul sürede yargılanma hakkıdır. AİHS'nin 6/1. maddesi ile açık bir biçimde ve Anayasamızın 36/1. maddesinde adil yargılanma hakkının zımni bir parçası olarak güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı, hem medeni hak ve yükümlülüklere dair uyuşmazlıklar hem de suç isnadının karara bağlanması açısından geçerlidir. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, kişileri yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korumak ve özellikle ceza davalarında suçlanan kişinin uzun süre davasının nasıl sonuçlandırılacağı endişesi ile yaşamasını önlemektir. Bu hak kişilere, davalarının makul süre içerisinde sonuçlandırılmasını isteme hakkı vermektedir. Gerek AİHM gerekse AYM tarafından makul süre yönünden tespit edilmiş kesin bir süre bulunmamaktadır. Nitekim her olayın kendine özgü farklılıkları olduğundan, yargılama süresinin makul olup olmadığı hususunda, davanın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmaktadır. AİHM ve AYM, yargılamanın makul sürede bitirilip bitirilmediği noktasında davanın karmaşıklığı, başvurucunun davranışları, yetkili makamların kusur ve ihmali, yapısal sorunlar ve uyuşmazlık konusunun başvuru yönünden önemi gibi belirli ölçütleri dikkate alarak değerlendirme yapmaktadır. Ayrıca makul sürenin tespiti için sürenin başlangıç tarihi ile sona erdiği tarih belirlenmektedir. Bu durum, hukuk davalarında ve ceza davalarında farklılık göstermektedir. Makul süre, davaların çabucak sonuçlandırılmasını, özellikle her ne pahasına olursa olsun bir an evvel bitirilmesini hedefleyen bir ilke değildir. Amaç güvenli ve doğru bir şekilde yargılama yapılmasıdır. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmemesi için devletin gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Makul süre değerlendirmesinde davanın sonucu önemli ve etkili değildir. Yani dava makul süre içerisinde sonuçlanmış olsaydı dahi, neticenin değişmeyeceği iddiası, makul sürenin belirlenmesinde devlet lehine bir unsur olarak kabul edilmemektedir. Anahtar Kelimeler: Makul süre, Adil Yargılanma Hakkı, Gecikme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa Mahkemesi.Master Thesis Makul sürede yargılanma hakkı ve bu hakkın Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile Türk hukukuna yansıması(2019) Kaymak, MuratAdil yargılanma hakkının bünyesinde barındırmış olduğu en önemli ilkelerden birisi makul sürede yargılanma hakkıdır. AİHS'nin 6/1. maddesi ile açık bir biçimde ve Anayasamızın 36/1. maddesinde adil yargılanma hakkının zımni bir parçası olarak güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı, hem medeni hak ve yükümlülüklere dair uyuşmazlıklar hem de suç isnadının karara bağlanması açısından geçerlidir. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, kişileri yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korumak ve özellikle ceza davalarında suçlanan kişinin uzun süre davasının nasıl sonuçlandırılacağı endişesi ile yaşamasını önlemektir. Bu hak kişilere, davalarının makul süre içerisinde sonuçlandırılmasını isteme hakkı vermektedir. Gerek AİHM gerekse AYM tarafından makul süre yönünden tespit edilmiş kesin bir süre bulunmamaktadır. Nitekim her olayın kendine özgü farklılıkları olduğundan, yargılama süresinin makul olup olmadığı hususunda, davanın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmaktadır. AİHM ve AYM, yargılamanın makul sürede bitirilip bitirilmediği noktasında davanın karmaşıklığı, başvurucunun davranışları, yetkili makamların kusur ve ihmali, yapısal sorunlar ve uyuşmazlık konusunun başvuru yönünden önemi gibi belirli ölçütleri dikkate alarak değerlendirme yapmaktadır. Ayrıca makul sürenin tespiti için sürenin başlangıç tarihi ile sona erdiği tarih belirlenmektedir. Bu durum, hukuk davalarında ve ceza davalarında farklılık göstermektedir. Makul süre, davaların çabucak sonuçlandırılmasını, özellikle her ne pahasına olursa olsun bir an evvel bitirilmesini hedefleyen bir ilke değildir. Amaç güvenli ve doğru bir şekilde yargılama yapılmasıdır. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmemesi için devletin gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Makul süre değerlendirmesinde davanın sonucu önemli ve etkili değildir. Yani dava makul süre içerisinde sonuçlanmış olsaydı dahi, neticenin değişmeyeceği iddiası, makul sürenin belirlenmesinde devlet lehine bir unsur olarak kabul edilmemektedir.