Hukuk Bölümü Yayın Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/266
Browse
Browsing Hukuk Bölümü Yayın Koleksiyonu by Journal "Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Article 12 EYLÜL DOĞRUDUR(2016) Bilici, Nurettin; 8285Article Adli Sosyal Hizmet Anlayışında Gerçekçi Yaklaşım(2016) Yücel, Mustafa T.ispanyolca dilinde cümlenin başında (¿) ters dönmüş bir soru işareti ilebaşlarken ben de tebliğimi doğru soru işaretleri ile başlamak istiyorum.1. Adalet sistemine ait her özel niteliğin şu iki yönlü soru ile irdelenipirdelenmediği: Hangi işleve hizmet için var olduğu? Ve bu işlev yerinegetiriliyor mu? Örneğin Cezaevleri genel müdürlüğü web sitesindeArdınç programı çerçevesinde psiko-sosyal eğitici amaçlı on beşyayının de facto gerçekliği var mıdır?2. Adli sistemdeki sosyal hizmet anlayışı/uygulaması/ biçimsel görüntüötesinde işlevsel gerçekliği hiç sorgulandı mı?3. Sosyal hizmet uzmanları doğru bildiklerini uygulayabilmeolanaklarına sahip olabildiler mi? Adli sistemdeki aktörlerle semboliketkileşime girebiliyorlar mi? Yeni Türk Ceza Siyaseti miladı olan 2005yılından bu tarihe dek aktörlerin zihniyet kalıplarında bir değişiminetanık olundu mu?4. Yeni bir vizyon/köklü çözüm/hukuk fakültelerinde klinik çalışmalar/mevcut klinik çalışmaların niteliğinin terapötik hukukuygulamasındaki katkısı irdelendi mi?Article Aile Hukukunda Sadakat Yükümlülüğü Ve İhlalinden Kaynaklanan Manevi Tazminat İstemi(2016) Badur, Emel; Turan Başara, Gamze; 19115; 52568Boşanmada manevî tazminat talebiyle ilgili olarak son zamanlarda tartışma konusu olan meselelerden biri de aldatılan eşin, eşinin ilişki kurduğu kişiden manevî tazminat talebinde bulunup bulunamayacağıdır. Yargıtay, yakın bir tarihe kadar konuya ilişkin kararlarında, aldatılan eşin, eşinin ilişki kurduğu kişiden manevî tazminat talep edebileceği yönünde bir görüş benimsemiştir. Yargıtay eski tarihli kararlarında evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliğinin diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğuna, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişinin de, diğer eşin uğradığı zararlardan aldatan eş ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağını belirtmiştir. Ancak Yargıtay, 07.05.2015 tarihli kararında farklı bir görüş benimseyerek, davâlının evli bir kimseyle birlikteliğinin, aldatılan eşin kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, aldatılan eşin, eşinin ilişki kurduğu kişiden manevî tazminat talep edemeyeceğine hükmetmiştir. Üçüncü kişinin, aldatılan eşin kişilik hakkı ihlâlinden kaynaklanan bir haksız fiil sorumluluğundan söz etmek mümkün değildir. Zîrâ bir kimsenin eşi tarafından aldatılmamasını isteme hakkını içeren herkese karşı ileri sürebileceği bir kişilik hakkı mevcut değildir. Burada sadece sadakat yükümlülüğünün ihlâli söz konusudur. Sadakat yükümlülüğünü eş ihlâl ettiğine göre, bu durumda aldatılan eş, üçüncü kişiden değil; doğrudan diğer eşten bir tazminat talebinde bulunabilir. Diğer taraftan evlilik sadece iki kişi arasında bir sözleşme olup, eşler dışındaki kimseler için yükümlülükler doğurmaz. Dolayısıyla üçüncü kişinin diğer eşe karşı sadakat yükümlülüğü olmadığından, bu kişiye karşı sadakat yükümlülüğünün ihlâlinden kaynaklanan bir manevî tazminat davası açılamaz.Article Anayasaya Aykırı Anayasa Değişiklikleri(1976) Turhan, Mehmet; 5382Article Arabuluculuk Sürecinde Tapu Siciline Tasarrufu Kısıtlayıcı Şerh Konulması(2023) Badur, Emel; Kurt Konca, Nesibe; 52568; 46713Yakın tarihli bir yasama faaliyetiyle Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) 17/B maddesi eklenmiştir. Eklenen madde ana hatlarıyla taşınmazın devrine ve taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıkların arabuluculuk yoluyla çözümlenmesini konu almaktadır. Arabuluculuk faaliyeti devam ederken, yaşanması muhtemel hak kayıplarının önüne geçilmesi amacıyla, taraflara tapu siciline şerh konulmasını sağlama imkanı da tanınmıştır. Bu şerhin konulabilmesi için taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlığın çözülmesi amacına yönelmiş ve devam eden bir arabuluculuk faaliyeti bulunmalı; uyuşmazlığın tarafları şerhe dair yazılı bir anlaşma yapmalı; arabulucu hazırladığı bir tutanakla tarafların şerh sözleşmesini belgelemeli ve tapu siciline şerh talebinde bulunmalıdır. Açıklanan yöntemle konulan şerh, arabuluculuk süreci devam ettiği sürece ve en fazla konulduğu tarihten itibaren üç aylık bir süre için etkiye sahiptir. Arabuluculuk sürecinin son bulması, tarafların şerhin kaldırılması konusunda anlaşması veya sürenin dolması şerhin etkisini sonlandırır. Eklenen maddedeki şerh, Türk Medeni Kanunu dışında yer alan, yeni bir tasarruf yetkisi kısıtlaması şerhinin, HUAK kapsamında düzenlenmesi olarak nitelendirilmelidir.Article Gelişmişlik, kültür ve müslüman ülkeler(2016) Soyaslan, Doğan; 8060Article Milletlerarası akitlerde elektronik iletişimin kullanılmasına dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi(2014) Gümüşlü, Gülce; 45484İnternet’in ortaya çıkması ve kullanımının yaygınlaşması ile birlikte elektronik yolla yapılan işlemler de gün geçtikçe artmaktadır. Yüz yüze akdedilen akitlerin yerini elektronik iletişim kullanılarak akdedilen akitler; el yazısı ile imza atma şartının yerini elektronik imza; kâğıt üzerine akdedilen akitlerin yerini elektronik akitler ve geleneksel ticaretin yerini elektronik ticaret almıştır. Bu bağlamda, kişilerin yüz yüze gelerek akdettikleri yazılı akitlerin kurulması ve ifası için getirilen kuralların elektronik iletişim yolu kullanılarak akitlerin kurulmasına ve ifasına nasıl uyarlanacağını gösteren kurallara duyulan ihtiyaç açıktır. Gerek devletler gerek Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB), bu gelişmelere duyarsız kalmayıp, elektronik ticaretin yapılması önündeki engellerin kaldırılması ve uygulamaların yeknesaklaşması amacıyla çeşitli hukukî düzenlemeler yapmaktadırlarArticle Noterlerin Taşınmaz Satış Sözleşmesi Düzenlemesine İlişkin Hukuki Esaslar(2023) Tanrıver, Süha; Ergüne, Mehmet Serkan; 9203Noterlik Kanununda yapılan değişiklikle noterlere de tapu müdürlüklerinin yanı sıra taşınmaz satış sözleşmesi yapma yetkisi verilmiştir. Noterlik Kanunu m. 61/A hükmü, taşınmaz mülkiyetinin nakli sürecinde sadece borçlandırıcı işlem (satış sözleşmesi) safhasına ilişkin olması gerektiği hâlde kanun koyucu, tapu uygulamasının etkisiyle bunu aşacak şekilde düzenleme getirmiş; satış sözleşmesinin içinde tek taraflı tasarruf işlemi olan tescil talebinin de yer alacağını kurgulamıştır. Taşınmaz satış sözleşmesinin noterler tarafından da yapılabilmesi imkânının bir sonucu olarak noterlerin ağırlaştırılmış kusursuz sorumluluğu, bu işlemlerden doğabilecek zararı kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu çalışmada evvela, noterlere taşınmaz satış sözleşmesi düzenleme imkânı getiren hüküm, eleştirel bir bakış açısıyla irdelenmiş; düzenlemede öngörülen hukuki yapı bütün yönleriyle ele alınmıştır. Ardından noterlerin taşınmaz satış sözleşmesi düzenlerken uyması gereken usûl ve esaslar açıklanmıştır. Çalışmanın son başlığında, taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlenmesinden dolayı oluşan zarardan noterlerin sorumluluğunun hukuki niteliği ve bu sorumluluğun doğumu için aranan koşullar incelenmiş; noterin diğer sorumlularla birlikte zarar görene karşı müteselsil sorumlu olup olmadığı ortaya konmuştur.Article Ölüme Bağlı Tasarruflara İlişkin Medeni Kanun'daki Ve Noterlik Kanunu'ndaki Şekil Şartları(2016) Öztan, Bilge; Öztan, FıratArticle Türk Borçlar Kanunuyla Getirilen Yeni Bir Müessese: Borca Katılma(2014) Turan Başara, Gamze; 19115Borca katılma, borca katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın borçlu ile birlikte sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir. Borca katılmada, ilk borçlu ve borca katılan alacaklıya karşı müteselsile sorumlu olurlar. Geçerli bir borca katılmadan söz edebilmek için, mevcut gerçerli bir borcun varlığı gerekir. Borca katılanın alacaklıya karşı sorumluluğunun kapsamı ve içeriği, kural olarak, katılma konusu borcun katılma anındaki kapsamına ve içeriğine göre belirlenmelidir. Ancak belirtmek gerekir ki, borca katılma, yalnızca kuruluş anı itibariyle feri nitelik taşımakta olup, katılma gerçekleştikten sonraki aşamada borca katılanın borcu ilk borçlunun borcundan bağımsızdır. Aralarında müteselsil borçluluk ilişkisi bulunan borca katılan ve ilk borçludan her biri borcun tamamından sorumludur. Ancak iç ilişkide borca katılan ve ilk borçlu sorumluluğu paylaşırlar ve her biri borçtan kendi payına düşen miktarla sorumlu olur. Alacaklıya payından fazla ifada bulunan borçlu, payını aşan kısmı için diğerine rücu edebilir.Article Uluslararası Adalet Divanı’nın Tutuklama Müzekkeresi Davası Hakkındaki Kararına İlişkin Bir Değerlendirme(2006) Bayıllıoğlu, Uğur; 1932711 Nisan 2000 tarihinde, bir Belçika soruşturma yargıcı tarafından, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin görevdeki Dışişleri Bakanı Abdulaye Yerodia Ndombasi hakkında, çok sayıda Tutsi sivilin katledilmesine neden olan ırki nefreti tahrik fiilleri nedeniyle, uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlalleri ve insanlığa karşı suç işlediği iddiası ile, gıyapta, bir uluslararası tutuklama müzekkeresi düzenlenmiştir. Demokratik Kongo Cumhuriyeti hükümeti, Yerodia’ya karşı hazırlanan tutuklama müzekkeresinin uluslararası dolaşımının, görevdeki dışişleri bakanının kişi dokunulmazlığı ve bağışıklıkları konusundaki uluslararası örf ve adet hukuku kurallarını ihlal ettiğini açıklamış ve Divan’dan, Belçika’nın tutuklama müzekkeresini hükümsüz kılmasına karar vermesini talep etmiştir. Belçika, dışişleri bakanının her durumda dokunulmazlıklardan yararlanmasının, uluslararası insancıl hukuk ihlalleri halinde bireysel cezai sorumluluğa engel olacağını ileri sürmüş ve bu iddiasını desteklemek için bazı ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarına dayanmaya çalışmıştır. Uluslararası Adalet Divanı, Abdulaye Yerodia Ndombasi’ye karşı hazırlanan 11 Nisan 2000 tarihli tutuklama müzekkeresinin ve uluslararası dolaşımının, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin dışişleri bakanının uluslararası hukuk tarafından sağlanan dokunulmazlık ve bağışıklığına saygı çerçevesinde, Belçika’nın Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne karşı bulunan hukuki yükümlülüğünü ihlal ettiğine hükmetmiş ve Belçika’ya, kendi seçeceği bir yolla, 11 Nisan 2000 tarihli tutuklama müzekkeresini hükümsüz kılmasını emretmiştir. Bu çalışmada, Divan’ın kararı, evrensel yargı yetkisi ve uluslararası hukuk tarafından sağlanan dokunulmazlıklar bağlamında incelenecektir. Ayrıca, kişi dokunulmazlığı ve bağışıklıkların, uluslararası insancıl hukukun ihlalleri karşısındaki hukuki durumu incelenecektirArticle Uluslararası Ceza Mahkemesi Ve Türkiye(2007) Bayıllıoğlu, Uğur; 19327Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü, uzun bir müzakere sürecinden sonra, 17 Temmuz 1998 tarihinde kabul edilmiştir. Roma Diplomatik Konferansı sonunda, 120 devlet lehte, 7 devlet aleyhte oy kullanmış, 21 devlet ise çekimser kalmıştır. Türkiye‟de çekimser kalan devletlerden birisidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi üzerindeki bazı hukuki ve politik endişeler, Türkiye‟nin Statü karşısındaki konumunu etkilemiştir. Bu çalışmada, Uluslararası Ceza Mahkemesi bağlamında Türkiye‟nin karşılaşabileceği hukuki ve politik sorunlar incelenecektirArticle Uluslararası Gemi Adamları sözleşmesi (STCW-1978)1 ve değişiklikleri örneğinde Uluslararası antlaşmaların Türk Hukuku’nda yürürlüğü ve yargısal denetimi sorunu(2013) Halatçı Ulusoy, Ülkü; 145529Uluslararası Gemi Adamları Sözleşmesi (“STCW-1978” veya Sözleşme), 7 Temmuz 1978 tarihinde Londra’da Uluslararası Denizcilik Örgütü bünyesinde gerçekleştirilen uluslararası bir konferans neticesinde kabul edilmiştir. Sözleşmede devletlerin yerine getirmekle yükümlü oldukları gemi adamlarının eğitim, belgelendirme ve vardiyaları hakkında uluslararası standartlar belirlenmiştir. Bunun için taraf devletler, Sözleşme’nin bütün ve etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak üzere gerekli kanun, yönetmelik gibi tüm yasal ve idari düzenlemeleri yapmakla yükümlü kılınmıştır. 28 Nisan 1984 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşmede 1995 ve 2010 yıllarında iki defa önemli değişiklikler yapılmıştır. Türkiye, 1992’den bu yana Sözleşme’nin tarafıdır. Ancak Sözleşme’nin ve değişikliklerinin Türk Hukuku’nda onaylanma usulü gerek Türk Anayasası gerek 244 Sayılı Kanun’u ihlal etmiştir. Anayasa’nın 90/1. Maddesi ile 244 Sayılı Kanun’un 3. Maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve uluslararası örgütlerle yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onaylamayı bir kanunla uygun bulması ve bu kanunun Bakanlar Kurulu Kararnamesine ekli olarak Resmi Gazetede yayımlanması gerekmektedir. STCW-1978 Sözleşmesi’ne ilişkin Bakanlar Kurulu Kararnamesi ise, uygun bulma kanunun çıkarılmasından tam 11 yıl sonra çıkarılmış; geçmişe etkili olacak şekilde uygulanacağı ifade edilmiştir. Bu durum, Sözleşme’ye dayanarak çıkarılan yönetmeliklerin geçerliliğini tartışmalı hale getirmiştir. Danıştay, konuya ilişkin çıkan uyuşmazlıklarda yaptığı denetim sonucunda uluslararası antlaşmaların yargısal denetiminin mümkün olduğu konusunda içtihat yaratabilecek bir karar vermiştir.Article Uluslararasılasmıs Kosova Mahkeme sistemi(2013) Bayıllıoğlu, Uğur; 19327Kosova’da yaşanan etnik çatışmalar, uluslararası toplumun müdahalesi ile durdurulmuş ve akabinde BM, UNMIK aracılığıyla Kosova’yı yönetmeye başlamıştır. UNMIK, yaşanan etnik çatışmalarda sırasında işlenen insancıl hukuk ihlallerinin yargılanması için mevcut Kosova mahkeme sistemi içine uluslararası yargıç ve savcıları dahil etmiştir. Böylece, Kosova mahkeme sistemi uluslararasılaşmış bir niteliğe bürünmüştür. Akabinde bu sistem, EULEX tarafından da devam ettirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, uluslararasılaşmış Kosova mahkeme sistemini tanıtmak ve BM başta olmak üzere, uluslararası toplumun Kosova mahkemelerinin tarafsızlık ve bağımsızlığının sağlanması ve Kosova yargı sistemini geliştirmeye yönelik çabalarını ortaya koymaktır.