Hukuk Bölümü Yayın Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/266
Browse
Recent Submissions
Article Yeni Türk Ceza Siyasetinin (De Facto) Yansımaları(2010) Tören Yücel, MustafaArticle Uluslararası Adalet Divanının Romanya ile Ukrayna Arasındaki Deniz Alanı Sınırlandırmasında Serpents Adasının Etkisine İlişkin Tespitleri(2010) Bayıllıoğlu, Uğur; 19327Uluslararas› hukukta adalar›n sahip oldu¤u deniz alanlar› ve deniz alanlar› s›n›rland›rmas›na etkileri meselesi devletler aras›nda bir çok uyuflmazl›¤a neden olmaktad›r. Bu çal›flmada, söz konusu mesele üzerinde, Romanya ile Ukrayna aras›ndaki uyuflmazl›k ba¤lam›nda durulacak ve Uluslararas› Adalet Divan›- n›n tespitleri aktar›lacakt›r. Uluslararas› Adalet Divan›, söz konusu davada verdi¤i karar›nda, Serpents Adas›’na, bölgenin co¤rafi özelliklerinden kaynaklanan gerekçelerle, dolayl› yoldan, münhas›r ekonomik bölge ve k›ta sahanl›¤› vermemifltir.Article Uluslararası Adalet Divanı’nın Tutuklama Müzekkeresi Davası Hakkındaki Kararına İlişkin Bir Değerlendirme(2006) Bayıllıoğlu, Uğur; 1932711 Nisan 2000 tarihinde, bir Belçika soruşturma yargıcı tarafından, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin görevdeki Dışişleri Bakanı Abdulaye Yerodia Ndombasi hakkında, çok sayıda Tutsi sivilin katledilmesine neden olan ırki nefreti tahrik fiilleri nedeniyle, uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlalleri ve insanlığa karşı suç işlediği iddiası ile, gıyapta, bir uluslararası tutuklama müzekkeresi düzenlenmiştir. Demokratik Kongo Cumhuriyeti hükümeti, Yerodia’ya karşı hazırlanan tutuklama müzekkeresinin uluslararası dolaşımının, görevdeki dışişleri bakanının kişi dokunulmazlığı ve bağışıklıkları konusundaki uluslararası örf ve adet hukuku kurallarını ihlal ettiğini açıklamış ve Divan’dan, Belçika’nın tutuklama müzekkeresini hükümsüz kılmasına karar vermesini talep etmiştir. Belçika, dışişleri bakanının her durumda dokunulmazlıklardan yararlanmasının, uluslararası insancıl hukuk ihlalleri halinde bireysel cezai sorumluluğa engel olacağını ileri sürmüş ve bu iddiasını desteklemek için bazı ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarına dayanmaya çalışmıştır. Uluslararası Adalet Divanı, Abdulaye Yerodia Ndombasi’ye karşı hazırlanan 11 Nisan 2000 tarihli tutuklama müzekkeresinin ve uluslararası dolaşımının, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin dışişleri bakanının uluslararası hukuk tarafından sağlanan dokunulmazlık ve bağışıklığına saygı çerçevesinde, Belçika’nın Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne karşı bulunan hukuki yükümlülüğünü ihlal ettiğine hükmetmiş ve Belçika’ya, kendi seçeceği bir yolla, 11 Nisan 2000 tarihli tutuklama müzekkeresini hükümsüz kılmasını emretmiştir. Bu çalışmada, Divan’ın kararı, evrensel yargı yetkisi ve uluslararası hukuk tarafından sağlanan dokunulmazlıklar bağlamında incelenecektir. Ayrıca, kişi dokunulmazlığı ve bağışıklıkların, uluslararası insancıl hukukun ihlalleri karşısındaki hukuki durumu incelenecektirArticle Uluslararası Ceza Mahkemesi Ve Türkiye(2007) Bayıllıoğlu, Uğur; 19327Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü, uzun bir müzakere sürecinden sonra, 17 Temmuz 1998 tarihinde kabul edilmiştir. Roma Diplomatik Konferansı sonunda, 120 devlet lehte, 7 devlet aleyhte oy kullanmış, 21 devlet ise çekimser kalmıştır. Türkiye‟de çekimser kalan devletlerden birisidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi üzerindeki bazı hukuki ve politik endişeler, Türkiye‟nin Statü karşısındaki konumunu etkilemiştir. Bu çalışmada, Uluslararası Ceza Mahkemesi bağlamında Türkiye‟nin karşılaşabileceği hukuki ve politik sorunlar incelenecektirArticle Yabancı Bayraklı Gemilerde Çalışan Gemi Adamlarının Hizmet Sözleşmelerinden Kaynaklanan Davalarda Görevli Mahkemenin Belirlenmesi(2014) Kurt Konca, Nesibe; 46713Article Vergiye Karşı Tepkinin Sosyo-Psikolojik Analizi(2017) Dilemre Öden, Begüm; 19824Bu çalışmada, psikoloji ve sosyolojiden yararlanarak vergiye karşı tepkinin sosyo-psikolojik analizi yapılmakta olup vergi kaçakçılığı oranının nasıl düşürülebileceği, psikolojik ve sosyolojik faktörlerin vergi kaçağını önlemede nasıl rol oynayabileceği ortaya konulmak istenmektedir.Article Varşova ve Montreal Sözleşmeleri Kapsamında Milletlerarası Yetkili Mahkemenin Tayininde “İşyeri” Kavramı(2017) Gümüşlü Tunçağıl, Gülce; 454841929 Varşova Sözleşmesi ve 1999 Montreal Sözleşmesi, devletlerin geniş katılımının sağlandığı, taşıyıcının hukukîsorumluluğuna ilişkin yeknesak hükümlerin kabul edildiği maddî milletlerarası özel hukuk sözleşmeleridir. Varşova ve Montreal Sözleşmeleri, kendi uygulama alanlarına giren taşıyıcının hukukî sorumluluğuna ilişkin uyuşmazlıkları karara bağlayacak milletlerarası yetkili mahkemeleri belirlemişlerdir. Bu yetki kurallarından biri, taşıma sözleşmesinin yapıldığı ve taşıyıcının işyerinin bulunduğu mahkemenin yetkisine ilişkin kuraldır. Ancak her iki sözleşmede de “işyeri” kavramı tanımlanmamıştır. Üstelik Sözleşmelerin Fransızca ve İngilizce metinlerinde farklı kavramlar kullanılmıştır. Belirtilen iki durum, taraf devlet mahkemelerinin “işyeri” kavramını farklı kapsamda belirlemelerine neden olmuştur. Bu çalışmada, Varşova ve Montreal Sözleşmeleri ile Türk hukuku bakımından “işyeri” kavramının tespiti hedeflenmektedir.Article Üçüncü Kişi Elinde Haczedilen ve Üçüncü Kişinin Üzerinde Mülkiyet İddiasında Bulunduğu Taşınır Mallar Üzerinde Alınacak Muhafaza Tedbirlerinin Kapsamı(2009) Konca Kurt, Nesibe; 46713İcra takibinde haczin konusu, borçluya ait mal ve haklardır. Ancak, haczedilebilen mal ve hakların, haciz sırasında borçlunun elinde bulunması şart değildir. Üçüncü kişinin elinde bulunan borçluya ait mal ve haklar haczedilebilir. Bu çalışmanın konusu, üçüncü kişinin elinde haczedilen ve üçüncü kişinin üzerinde mülkiyet iddiasında bulunduğu taşınır mallar üzerinde alınacak muhafaza tedbirlerinin kapsamının belirlenmesidir. Özellikle, alacaklı rıza göstermezse, haczedilen bu taşınırların, İcra ve İflâs Kanununun 88inci maddesine göre, üçüncü kişinin elinden alınmasının mümkün olup olmadığı hususu üzerinde durulacaktır.Article Uluslararası ceza mahkemesi'nin yargı yetkisi açısından saldırı suçuna ilişkin kampala düzenlemeleri(2013) Bayıllıoğlu, Uğur; 193272010 yılında Kampala'da düzenlenen Gözden Geçirme Konferansı sonucu, saldırı suçu tanımlanmış ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) saldırı suçu üzerinde yargı yetkisinin icrasına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu düzenlemeler, 30 taraf devletin onayından sonra, 1 Ocak 2017'den sonraki bir tarihte, Taraf Devletler Asamblesi tarafından 2/3 çoğunlukla yeniden kabul edildikten sonra yürürlüğe girecektir. Kampala düzenlemeleri ile saldırı suçu üzerinde UCM'nin yargı yetkisini icrası etmesinin önşartları bağlamında, UCM'nin yargı yetkisine giren diğer suçlara nazaran bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Buna karşın, savcının, saldırı suçu için Güvenlik Konseyi saptamasına gerek olmadan Ön Yargılama Bölümünün yetkilendirmesi ile soruşturma başlatabilmesi ve UCM'nin Güvenlik Konseyi saptaması ile bağlı olmaması, UCM'nin bağımsızlığı açısından önemlidir. Bu şekilde, sadece UCM'nin bağımsızlığı sağlanmamış, aynı zamanda, uluslararası barış ve güvenlik konusunda ve saldırı fiillerinin tespiti açısından, Güvenlik Konseyi'nin sahip olduğu tekel de kırılmıştır. Böylece, dâimi üyelerin bu açıdan sahip oldukları imtiyaz aşındırılmıştır. Bu da uluslararası hukukun gelişimi ve olgunlaşması açısından önemli bir adımdır.Article Uluslararası adalet divanı kosova'nın kendi kaderini tayin hakkını onayladı mı?(2011) Bayıllıoğlu, Uğur; 19327Kosova'nın 17 Şubat 2008 tarihli bağımsızlık bildirgesi uluslararası hukuk ve siyaset alanında tartışmalara neden olmaktadır. Söz konusu tartışmalar, hukuki bağlamda kendi kaderini tayin hakkı üzerinde odaklanmaktadır. BM Genel Kurulu Kosova'nın bağımsızlık bildirgesinin uluslararası hukuka uygun olup olmadığına ilişkin olarak Uluslararası Adalet Divanından danışma görüşü istemiş ve Divan kararını 22 Temmuz 2010 tarihinde açıklamıştır. Ancak kararda, Kosova'nın kendi kaderini tayin hakkının durumuna ilişkin açık bir tespit yapılmamıştır. Aynı zamanda kararda, Kıbrıs'la ilgili de Güvenlik Konseyi kararlarına bazı atıflar bulunmaktadır. Bu çalışmada söz konusu karar ve Kıbrıs'la ilgili kararlara yapılan atıflar aktarılacak ve değerlendirilecektir.Article Türkiye’nin Ceza Hukuku Tarihinde Zina Suçu(2017) Korkmaz, Müberra; 239396İnsanlık tarihi kadar eski olan zina, yakın geçmişe kadar çoğu toplum tarafından çeşitli inanış ve gerekçelerle, kadın aleyhine cinsiyetçi bir yaklaşımla cezalandırılmıştır. Türk hukuk tarihine baktığımızda da aynı şekilde zinanın, en başından beri bir suç sayılarak cezalandırıldığı görülmektedir. Zina suçundaki kadın aleyhinde cinsiyet ayrımcılığına yol açan hükümler, ancak Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Batı’dan etkilenilerek kadın hareketlerinin ağırlık kazanması neticesinde eleştirilmeye başlanmıştır. Fakat gerek Osmanlı’nın son dönemlerinde gerek Cumhuriyet döneminde uzun müddet, zina meselesi tam anlamıyla kadın-erkek eşitliğini sağlayacak ve aile onurunu koruyacak şekilde çözüme kavuşturulamamıştır. Bu çalışmada zinanın ceza hukuku alanından çıkarılarak Türk hukukundaki varlığının aile hukuku ile sınırlandırılması aşamasına nasıl gelindiği incelenmeye çalışılmıştır.Article Türk Yabancılar Hukuku Kapsamında “Yabancı Kaçak İşçi” Kavramı(2021) Gümüşlü Tunçağıl, Gülce; 45484Türkiye Cumhuriyeti Devletinin jeopolitik konumu sebebiyle transit ülke ve özellikle son dönemlerde hem sınır hem yakın coğrafyadaki ülkelerden yoğun şekilde göç alan bir ülke olması sonucunda ülkemizde yaşayan yabancı sayısı giderek artmaktadır. Yaşamlarını sürdürmek amacıyla çalışması gereken yabancılardan hukuken geçerli çalışma izni olmadan çalışan kişiler ‘kaçak işçi’ konumundadırlar. Yabancı kaçak işçi kavramı, temel olarak yabancının çalışma izni veya çalışma izni muafiyeti almadan çalışması veya çalışma izni olmasına rağmen hukuken çalışmaması gereken iş ve meslekleri icra etmesini ifade eder ve kayıt dışı istihdamın bir parçasıdır. Kaçak işçi istihdamı ülkemizde ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Kaçak işçi olarak çalışma ve çalıştırılma durumu insan hakları hukuku, yabancılar hukuku, iş ve sosyal güvenlik hukuku, vergi hukuku, idare hukuku ve ceza hukuku gibi hukukun farklı dalları açısından da ele alınması gereken çeşitli hukukî sorunlara yol açmaktadır. Düzensiz göçün parçası olan kaçak işçilik kavramı, çalışmamızda yabancılar hukuku açısından ele alınarak; kaçak işçi olarak çalışma ve çalıştırılma durumunda hem yabancı çalışan hem işveren açısından mevzuatımıza göre uygulanan yaptırımlar hakkında değerlendirmelerde bulunulacaktır.Article Rekabet Sınırlayıcı Uygulamalara İlişkin İnceleme ve Araştırma Usulü(2008) Badur, Emel; Ertem, Burcu; 52568; 105057Article Sınaî Mülkiyet Haklarının Mirasın Paylaşılmasına Konu Olması(2016) Karaca, Osman UmutNiteliği itibariyle birer mülkiyet hakkı olan sınaî hakların,** diğer mülkiyet hakları gibi miras yoluyla intikal edebileceği ve mirasın paylaşılmasına konu olabileceği konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte, sınaî mülkiyet haklarının kendine özgü yapısı gereği, mirasın paylaşılması noktasında herhangi bir farklılık oluşturup oluşturmayacağını çözüme kavuşturan açık hukuki düzenlemeler bulunmamaktadır. Çalışmamız esas olarak; doktrindeki görüşler, yargı kararları ve Medeni Hukukun genel kuralları çerçevesinde anılan belirsizliğin giderilmesine yönelik çözüm önerileri getirmektedir.Article Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Uyarınca Ticari İşletme Rehni(2017) Köroğlu Ölmez, Belin; 24545Ticarî işletmenin ekonomik faaliyetlerinin devamlılığını sağlamak amacıyla, ticarî işletme rehni; Türk Medeni Kanunu'nun taşınır rehnine ilişkin hükümlerinden ayrılmaktadır. Esasen bir taşınır rehni olan ticarî işletme rehni; 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu'nda teslimli taşınır rehnine bir istisna olarak düzenlenmekte ve rehne konu varlıklar, rehin alacaklısına devredilmeksizin gerçekleştirilmekteydi. Piyasaların güncel ihtiyaçlarına uygun yanıtlar verilebilmesi, işletmelerin finansman ve rekabet güçlerinin arttırılabilmesi amacıyla kanun koyucu; 28.10.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ve 01.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu ile TİRK'i ilga etmiştir. Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu ile ticarî işletme rehni, teslimsiz taşınır rehni olma özelliğini devam ettirmekle birlikte; rehnin kuruluşu, kapsamı, tescil edileceği sicil ile hüküm ve sonuçları bakımından birçok yeni düzenlemeye tabi olacaktır.Article Sayıştay Bir (Yüksek) Mahkeme Midir?(2016) Bilici, Nurettin; 8285Ülkemiz Sayıştayının bir mahkeme olup ol- madığı hususu tartışmalı bir konudur. Uygulama- da bu görüşün de etkisiyle Sayıştayda savunmayapan avukatlar lehine avukatlık ücreti ve davamasraflarına hükmedilmemektedir.Sayıştayın mahkeme olmadığını savunanla- rın en önemli argümanı, bu kurumun Anayasadayüksek mahkemelerin sayıldığı başlık altında değilde başka bir başlık altında sayılmış olmasıdır.Biz, özellikle Anayasa Mahkememizin 6 Mart2014 tarihli kararından sonra Sayıştayın mahke- me olmadığına ilişkin görüşlerin değerinin azaldı- ğını düşünüyoruz.Article Ttk M. 55/1-C Kapsamında “İş Ürünleri” Kavramı(2019) Köslüoğlu, Meryem NazlıTürk Ticaret Kanunu madde 55’te haksız rekabet halleri altı kategori halinde düzenlenmiştir. Madde kapsamında düzenleme altına alınanhaksız rekabet hallerinden biri de TTK m. 55/1-c’de yer alan başkaları-nın iş ürünlerinden yetkisiz yararlanmak sureti ile haksız rekabet halidir.Madde kapsamında kalan iş veya çalışma ürünleri, özel olarak korumaaltına alınmamış iş veya çalışma ürünleridir. TTK m. 55/1 -c hükmüözellikle üç ayrı durumu hukuki koruma altına almaktadır. TTK m. 55/1-c, 1’de emanet edilmiş iş ürününden yetkisiz yararlanma durumu düzenlenmiştir. Bu bentte güven ilişkisine dayalı olarak iş sahibi, iş ürününühaksız yararlanan kişiye emanet etmektedir. TTK m. 55/1 -c, 2’de isekendisine emanet edilmemiş ve üçüncü kişiye ait olan iş ürününden yetkisiz yararlanma durumu düzenlenmiştir. Burada yetkisiz yararlanankişi, iş sahibinden değil de iş sahibi dışında yetkisi olmayan bir kişi tarafından sağlanan iş ürününden yararlanmaktadır. TTK m. 55/1 -c, 3’de isebaşkalarına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini çoğaltmak suretiile haksız rekabet durumu düzenlenmiştir. Bu bentte özellik arz edenhusus ise diğer iki bentten farklı olarak ürünün pazarlanmaya hazır olması ve teknik çoğaltma yöntemleri ile herhangi bir uygun katkı olmaksızın çoğaltılmasıdır. Çalışmamızda da bu üç durum, yargı içtihatları vedoktrinde yer alan görüşler ışığında detaylı olarak incelenmiştir. Genelolarak haksız rekabet kavramını emek ilkesi ile ilişkilendirmek sureti ilebaşladığımız bu çalışmada, iş ürünü kavramı, unsurları ve kapsamı detaylı olarak ele alınarak; iş ürünü, başkalarının iş ürünlerinden yetkisizolarak yararlanmak sureti ile haksız rekabet halleri kapsamında ortayakonulmuş ve bu çalışma meydana getirilmiştir.Article Tutuklama paradoksu(2010) Tören Yücel, MustafaBu makalede tutuklama siyasetinin de facto uygulamasının ne derece makul olduğu mukayeseli pencereden irdelenmektedir.Article Tüketici Hakem Heyeti ve Tüketici Mahkemesi(2019) Pehlivanlı, Ayşe İremTürk hukukunda tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıkların çözümündetüketici hakem heyeti ile tüketici mahkemesi görevli ve yetkili kılınmıştır. Bu kapsamda yalnızca bu tür uyuşmazlıklarınözel olarak görevlendirilmiş nitelikli merciler olan tüketici hakem heyetleri ile tüketici mahkemeleri tarafındançözümlenmesi, tüketicinin haklarının gözetilmesi amacına da uygun bir yaklaşımdır. Nitekim, bu durum genel görevlimahkemelerin iş yükünün hafifletilmesi bakımından da olumlu bir etki meydana getirmiştir.Hassas ve korunmaya muhtaç konumdaki tüketici, tüketici hakem heyeti veya tüketici mahkemesine başvurduğundaTüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un koruyucu hükümleriyle daha hızlı bir şekilde ve daha az masrafla haklarınaulaşabilmesi imkânına sahip olmuştur. Tüketici haklarının korunması açısından gerek tüketici hakem heyetleriningerekse tüketici mahkemelerinin uygulamada yüklendikleri görev son derece önemlidir.Article Türk Borçlar Kanununa Göre Kefaletin Sona Ermesi(2022) Oğuz, Cemal; 134143Bu çalışmada 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun kefalet sözleşmesinin sona ermesine ilişkin öngördüğü yeni hükümler incelenmeye çalışılmıştır. Kefilin uzunca bir süre yükümlülük altında tutulmasının yaratacağı sakıncaları ortadan kaldırmak amacıyla kanun koyucu, belirsiz bir süre için girişilmiş kefaletlerin öngörülen sürenin geçmesiyle ortadan kalkacağını düzenlemiştir. Makalemizin konusunu, kanunda kefalet sözleşmesinin öngörülen bu ve bunun dışındaki diğer sona erme sebepleri oluşturmaktadır. Kefalet fer’i niteliği itibarıyla kural olarak temin ettiği asıl borcun sona ermesiyle birlikte ortadan kalkar. Bunun yanı sıra kefalet sözleşmesi asıl borçtan bağımsız olarak kendisinden doğan sebeplerle de sona erebilir. Asıl borca bağlı sona erme sebepleri, TBK m. 598/I’de düzenlenmişken; bağımsız sona erme sebepleri TBK m. 598/II ilâ TBK m. 598/V arasında düzenlenmiştir. Bu bağımsız sona erme sebepleri arasında kanunda yeni bir hüküm olarak yer alan bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefaletin, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağına ilişkin düzenleme önem taşır. Kefalet, ayrı bir sözleşme olarak Kanun’un genel hükümlerine göre de sona erebilir. Kefaletin kendisinden kaynaklanan sona erme sebepleri ise TBK m. 598 ilâ TBK m. 602 arasında düzenlemiştir. Gelecekte doğacak bir borca kefalet bakımından da durum, kanunun ilgili hükmü çerçevesinde değerlendirilmekte ve kefile tanınan kefaletten dönme hakkı makalede ayrıca incelenmektedir.