Özel Hukuk Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/1894
Browse
Browsing Özel Hukuk Bölümü Tezleri by Title
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis Alacaklının temerrüdü ve hukuki sonuçları(2021) Bayram, Aziz ErmanAlacaklının temerrüdü, Türk Borçlar Kanunu'nun 106 ilâ 110. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacaklının temerrüdünde; alacaklının, taraflar arasındaki sözleşmeye veya hukukî işlemin niteliğine göre yapması gereken bir iş birliği eylemini yapmaktan ve bu kapsamda kendisine gereği gibi önerilen ifa edilebilir nitelikteki bir edimi kabul etmekten haklı olmayan bir nedenle kaçınarak hâlihazırda ifası mümkün olan bir edimin ifasının gecikmesine neden olması söz konusudur. Alacaklının temerrüdü hukukî niteliği itibariyle bir ifa engelidir. Ayrıca; alacaklının, temerrüde düşmesi için kusurlu olması zorunlu değildir. Alacaklının temerrüdünün işlevi, borçlunun borcun ifası için kendi üzerine düşen tüm davranışları gerçekleştirmesine rağmen ifa eylemlerine devam edilmesinin veya ifanın tamamlanmasının, alacaklının iş birliğine bağlı olması durumunda; borçlunun, alacaklının iş birliği olmaksızın borcuyla olan bağını sona erdirebilmesinde görülür. Alacaklı tarafından, borcun gereği gibi ifa edebilmesi için yapılması gereken iş birliği eylemleri, kural olarak sözleşmesel yükümler değil; dava edilemez ödevlerdir. Dolayısıyla alacaklının ödevli olduğu iş birliği eylemini yapmaktan kaçınması, borcun ihlâli değil; sadece bir ödevin ihlâli sonucunu doğurur. Alacaklının ödevli olduğu bir iş birliği eylemini yerine getirmekten kaçınması üzerine; borçlu, alacaklıyı dava yoluyla söz konusu eylemi gerçekleştirmeye zorlayamaz veya alacaklıdan tazminat talep edemez. Buna karşılık alacaklının temerrüdü nedeniyle borcuyla bağlı kalmaya devam eden borçlunun durumu, alacaklının aleyhine olacak şekilde iyileşir. Alacaklının temerrüde düşmesi üzerine borçlunun sorumluluğu önceki döneme göre hafifler ve artık hasar, temerrüde düşen alacaklıya geçer. Alacaklının temerrüdü, borçlunun temerrüdünü ve ödemezlik def'ini dışlar. Alacaklının temerrüde düşmesinden itibaren para borçlarına faiz işlemez. Alacaklının temerrüde düşmesi üzerine borçlu; maddî edimlerde, edim konusunu kural olarak tevdî ederek ve istisnaen satarak; maddî olmayan edimlerde ise sözleşmeden dönerek borcundan kurtulabilir.Doctoral Thesis Marka hukukunda önceki tarihli hakların etkisi (Smk m. 155)(2022) Koşer, NihalÇatışan sınai mülkiyet haklarının varlığında, 556 sayılı mülga Kanun Hükmünde Kararname dönemi uygulaması, tescilli hakka dayanan kullanımın tecavüz teşkil etmeyeceğini kabul etmekteydi. Diğer bir ifadeyle tescil hukuka uygunluk nedeni sayılmaktaydı. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle birlikte bu kabul terk edilmiştir. Mehaz AB düzenlemeleri ve uygulaması dikkate alınarak, Türk hukukunda da tescilin varlığının tecavüz davalarındaki etkisini açıkça düzenleyen bir hükme; Kanun'un 155. maddesinde yer verilmiştir. Tecavüz davalarının kapsamı, etkisi, sonuçları gibi birden fazla konuda büyük farklar yaratacak bu değişikliğin tüm yönleriyle değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda SMK m. 155'in uygulama kapsamı ve koşulları inceleme konusu yapılarak, anılan hükmün ortaya çıkan uyuşmazlıkların hangilerine, ne ölçüde bir çözüm getirdiğinin tespiti ve kanun boşluklarının saptanması gerekmektedir. Çalışma marka hukukunda önceki tarihli hakların etkisini incelemeyi amaçlamakta olup, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; ulusal ve uluslararası düzenlemeler çerçevesinde marka hukukunda hakkın doğumu ve öncelik ilkesi incelenmiştir. İkinci bölüm çatışan marka haklarına ayrılmıştır. Bu kapsamda önceki tescil tarihli marka hakkına sonraki tescil tarihli marka tarafından tecavüz edilmesi tüm yönleriyle değerlendirilmiştir. Üçüncü ve son bölümünde ise marka hakkının diğer sınai mülkiyet haklarıyla çatışması ele alınmıştır. Bu doğrultuda sırasıyla markanın; ticaret unvanı, işletme adı, coğrafi işaret, tasarım ve alan adı ile çatıştığı haller inceleme konusu yapılmıştır.Doctoral Thesis Markanın hükümsüzlüğü ve iptali(2017) Bahadır, ZeynepBu çalışma, 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu kapsamında markanın hükümsüzlüğü ve iptali hakkında yapılan bir incelemedir. Tezde, markanın hükümsüzlüğüne ve iptaline sebep olan haller tartışılmıştır. Bu çalışmada, hükümsüzlük ve iptal hallerinin varlığı halinde başvurulacak yollar üzerinde durulmuştur. Tezde markanın hükümsüzlüğünün ve iptalinin etkisi üzerinde özellikle durulmuştur. Hükümsüzlük ve iptal taleplerinin dayanağı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu sayede çalışmada hükümsüzlüğün ve iptalin etkisi, farklı bir boyuttan da tartışılmıştır. Tüm bu tartışmalar yapılırken uygulamada ortaya çıkabilecek durumlar üzerinde de durulmuştur. Ayrıca, çalışmanın bir bütünlük içinde sonuçlandırılabilmesi için marka hakkını sona erdiren diğer sebeplere de kısaca değinilmeye çalışılmıştır.Doctoral Thesis Medenî usûl hukukunda aslî müdahale(Çankaya Üniversitesi, 2018) Mazlum, İsmetGörülmekte olan yargılamanın tarafı dışındaki üçüncü kişinin, yargılamaya müdahalesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu içinde bazı kurumlar sayesinde mümkün olabilmektedir. Aslî müdahale kurumu, bunlardan biri olarak yargılama hukukunda yer alır. 2011 yılında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile aslî müdahale kurumu, ilk kez başlı başına bir kanun hükmünde düzenlenmiştir (HMK m. 65). Kurumun başlı başına bir kanun hükmü ile düzenlenmiş olması, kanun koyucunun aslî müdahaleye verdiği önemi göstermektedir. Aslî müdahale kurumunun esasını oluşturan aslî müdahale davası, üçüncü kişi tarafından, görülmekte olan yargılamanın taraflarına karşı açılan ayrı bir davadır. Aslî müdahale davası, görülmekte olan yargılamadan ayrı bir dava olarak açılmış bulunsa da, aslî müdahale davasının ve görülmekte olan yargılamanın konusunu oluşturan hak veya şey, görülmekte olan yargılamanın konusu ile aynıdır. Bir başka ifadeyle, üçüncü kişi, bir dava açmak suretiyle, görülmekte olan yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde bir hak iddiasında bulunmaktadır. İşte, üçüncü kişi, aslî müdahale kurumu sayesinde, tarafı olmadığı bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde, bir hak iddiasında bulunabilme imkânı kazanmaktadır.Doctoral Thesis Sigorta hukukunda zenginleşme yasağı(2020) Köroğlu Ölmez, BelinSigorta hukukuna hâkim olan temel ilkelerden biri olan zenginleşme yasağı ilkesi; Türk Ticaret Kanunu'nun 1459 vd.ndaki maddelerinde, "Tazminat İlkesi" genel başlığı altında düzenlenmiştir. Zenginleşme yasağı ilkesi ile sigortalının; uğradığı gerçek zararından fazlası karşılanarak, sigortanın haksız kazanç elde etme aracı olarak kullanılması önlenir. Kural olarak zarar sigortalarında geçerli olan zenginleşme yasağı ilkesi ile sigorta bedelinin sigorta değerini aşmaması da amaçlanır. Türk Ticaret Kanunu'nun, zenginleşme yasağı ilkesinin uygulanmasına dair esasların öngörülmesi amacıyla sevk olunan 1462 vd.ndaki maddelerinde; eksik sigorta, aşkın sigorta ve birden çok sigorta halleri düzenlenmiştir. Takseli sigorta, kazanç sigortası, yeni değer sigortası gibi; zenginleşme yasağı ilkesinin katı olarak uygulanmasından vazgeçildiği özel sigorta türleri de mevcuttur. Sigorta ettiren tarafından; zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının üçüncü kişilere olan rücu haklarının korunabilmesi için yapılan makul giderlere ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile hakkında ilk kez kanunî düzenleme yapılan grup mal sigortalarına ilişkin hükümlerin de bu ilke kapsamında ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Sigortadan faydalanan kimsenin, aynı zarar için birden fazla tazminat almasının ve bu suretle haksız zenginleşmesinin önüne geçmeyi amaçlayan halefiyet ilkesi de sigorta hukukuna hâkim olan bir diğer ilke olup zenginleşme yasağı ilkesinin tamamlayıcısı ve sonucu niteliğindedir. Anahtar Kelimeler: Zenginleşme Yasağı İlkesi, Aşkın Sigorta Yasağı, Kazanç Sigortası, Yeni Değer Sigortası, Halefiyet İlkesiDoctoral Thesis Teknoloji transfer sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku uygulamaları(2020) Doğan, GülmelahatKüreselleşen dünyada teknoloji, toplumların gelişmişlik ve refah seviyelerinin tespitinde belirleyici etkenlerden birini oluşturmaktadır. Teknoloji transferi ise geliştirilen teknolojinin ticari ürün veya sürece dönüştürülmesi, bilgi ve tecrübenin diğer tarafa geçirilmesi olarak tanımlanabilmektedir. Bu çerçevede teknolojinin açık, anlaşılır şekilde aktarılmasının yanı sıra buna ilişkin hukuki düzenlemelerin ayrı önem arzettiği lisans sözleşmesi niteliğine haiz teknoloji transfer sözleşmeleri, ekonomik ilerlemenin sağlanması ve hukuki uygulama şekli açısından önem arzetmektedir. Fikri mülkiyet haklarını konu alan teknoloji transfer sözleşmeleri gayri maddi bir hakkın veya know-how'ın kullanma yetkisinin belirli bir süreliğine, bir bedel karşılığında lisans alana verildiği sözleşmelerdir. Türk Hukukunda "teknoloji transfer anlaşması" ifadesine kavram olarak yer verilerek, tanımının yapıldığı tek mevzuat olan 2008/2 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde teknoloji transfer sözleşmesi, marka hariç sınai mülkiyet hakları, yazılım ve know-how'nın birlikte ya da birbirinden bağımsız olarak lisansının verildiği anlaşmalar olarak ifade edilmektedir. Bu nedenle sınai mülkiyet hakları arasında transfer sözleşmesine en fazla konu olan patent lisans sözleşmeleri, yazılım lisans sözleşmeleri ve know-how sözleşmeleri hukuki incelemesi tezde ayrıntılı olarak yapılmıştır. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının herkese karşı ileri sürülebilen mutlak haklar olması sebebiyle doğurdukları tekelci etkinin rekabeti ihlal etmemesi adına buna ilişkin sözleşme ve eylemlerin Rekabet Hukukuna ilişkin düzenlemeler kapsamında kontrolü gerekmektedir. Lisans sözleşlerine ilişkin rekabet kuralları Avrupa Birliği'nin ilgili müktesabadı ile uyumlu olarak 2008/2 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4 ve 5 inci Maddelerinin Teknoloji Transferi Anlaşmalarına Uygulanmasına dair Kılavuz'da düzenlenmiştir. Tez kapsamında teknoloji transfer sözleşmelerinin sözleşmeler hukuku bağlamında hukuki değerlendirilmesinin yapılmasının yanı sıra, ilgili mevzuat ve Avrupa Birliği uygulamaları çerçevesinde teknoloji transfer sözleşmelerinin rekabet ihlali yarattığı haller, yararlanabileceği blok ve bireysel muafiyet koşulları ve bunun istisnaları Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'da 24.06.2020 tarihinde yapılan değişiklikler de dikkate alınarak ayrıntılı olarak incelenmiştir.Doctoral Thesis Vasiyet (Belirli mal bırakma)(2022) Belge, Ayşe MerveMirasbırakanın, vasiyetname ya da miras sözleşmesi yoluyla bir kişiye, mirasçı atama anlamına gelmeksizin, bir malvarlığı menfaatini kazandırma amacıyla tasarrufta bulunması, vasiyet olarak adlandırılmaktadır. Maddi anlamda ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyet, mirasın açıldığı anda vasiyet alacaklısına bir alacak hakkı kazandırmakta ve bu bağlamda vasiyet alacaklısı ile vasiyet yükümlüsü arasında bir borç ilişkisi kurmaktadır. Vasiyete konu malvarlığı menfaatinin kazandırılması, vasiyet alacaklısı ile vasiyet yükümlüsü arasında yapılacak, o vasiyet konusuna özgü sağlararası bir hukuki işlemle mümkün olmaktadır. Çalışmanın amacı, vasiyet tasarrufunun her yönüyle incelenmesi ve bu bağlamda, teorik tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunulması ile uygulamada karşılaşılabilecek sorunlara çözüm önerileri getirilmesidir. Çalışmada öncelikle vasiyetin tanımı, özellikleri, unsurları ve konusuna ilişkin açıklamalara yer verilmiş; benzer hukuki müesseselerle karşılaştırma faaliyetinde bulunulmuştur. Daha sonra vasiyetten doğan borç ilişkisinin tarafları, vasiyetin geçerlik koşulları ve türleri incelenmiştir. Son olarak vasiyetin yerine getirilmesi, vasiyetin yerine getirilmesinde sıra ve vasiyetin yerine getirilmemesinden doğan sorumluluk üzerinde durulmuştur.