İngiliz Edebiyatı ve Kültür İncelemeleri Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/1867
Browse
Recent Submissions
Doctoral Thesis Reading performativity, gender and the fragmentation of narrative voice in Mina Loy's texts and artworks(2019) Karabulut, TuğbaFeminist ve modernist yazar ve sanatçı kimliği ile yirminci yüzyılın başında Mina Loy'un yapıtları, Fütürist yazarlar başta olmak üzere diğer modernistlerin yapıtlarına kıyasla, alışılmadık bir yaklaşım içermesi ve feminizme farklı bir bakış açısı getirmesi nedeniyle dikkat çeker. Loy'un yapıtlarındaki çoklu ve değişken anlatıcılar ve kendine özgü parçalanmış biçemi de okuru zorlar. Bu çalışma, Loy'un yazınsal ve görsel yapıtlarında yer alan karmaşık izlekleri ve tartışmaları yapısal, göstergebilim ve metinlerarasılık açılarından ele alarak bir anlatı oluşturmayı amaçlar. Bu çalışma, Loy'un seçilmiş şiir ve düzyazıları ("Lions' Jaws" [1919], "Feminist Manifesto" [1914], "Aphorisms on Futurism" [1914], and "Parturition" [1914]) ve bazı sanat yapıtları (Househunting [1950], Christ on a Clothesline [1955-59], Ansikten [ca. 1910s] ve Surreal Scene [1930]) üzerine odaklanır; bu yapıtlar hem yazarın hem de onun çağdaşlarının, içerik ve görsel olarak benzerlik gösterdiği diğer yapıtlarla metinlerarası ilişkileri açısından incelenir. Tezde, Loy'un yapıtları yazarlık, feminizm ve modernizm çerçevelerinde tartışılarak, yazarın kişiliği ve yaşam deneyimleri ilgili otobiyografik bağlam, metinlerarasılığın kurgusal unsurları olarak değerlendirilir. Bu çalışma, Marinetti, Bréton, de Chirico ve Berger'in modern sanat kuramlarını, özellikle performatiflik ve annelik başta olmak üzere Butler, Kristeva ve Ettinger'in toplumsal cinsiyet kuramlarını, Barthes ve Foucault'nın yazarlık kuramlarını, Riffaterre'in metinlerarasılık ve Saussure ve Peirce'in de yapısalcılık ve göstergebilim kuramlarını dolaylı bir çerçevede ele alarak incelemeler yapar. Loy'un yapıtları yalnızca farklı cinsiyet rolleri arasında değil, aynı zamanda Fütürizm ve Modernizm kavramları arasında da değişimler gösterir; bu değişimler ve dönüşümler, yazarın sözcük ve imgeler aracılığıyla ifade ettiği parçalanmışlık kavramı, imla bölünmeleri ve karmaşık dizilimler yoluyla, yazınsal ve sanatsal türe göre, şiir, aforizma, manifesto, asamblaj ve modernist ve sürrealist sanat eserleri olarak ve biçimsel şekilde ortaya konur. Loy'un yapıtları erken modernist dönemin tüm avangart hareketleri ve türleri ile ilişkilidir ve zihinsel ve bedensel kadın temsilleri, içeriğin yanı sıra, biçem ve türde de görülür. Loy'un yazınsal ve görsel yapıtlarının göstergebilim açısından yapılan yakın çözümlemeleri, onların birbirleriyle ve çağdaşlarının diğer yapıtlarıyla metinlerarası ilişkilerini ortaya çıkarır ve bu bağlantıları kullanarak, bu çalışma, simgelerin ardına gizlenmiş değişken anlatıcıların yaratılmasına ve değişimlerine yoğunlaşır. Aynı zamanda tez, metinlerdeki anlatıcıların performatif toplumsal cinsiyet ve basmakalıp cinsiyet rolleri dışında (örneğin çift cinsiyetli olmanın) nasıl kurgulandığını ve Loy'un anlatıcılarının bedensel ve zihinsel kimliklerine nasıl şekil verdiğini de araştırır. Bu anlatıcılar, tartışmalı kişilikler, isimlerdeki sözcük oyunları ve kendine özgü imgeler yoluyla, farklı kimliklere bölünerek, basmakalıp kadın rollerini ve kadınların toplum kurallarına rıza göstermesini alaycı bir dille eleştirir. Ayrıca anlatıcılar, kültür ve toplumun, bedensel, zihinsel, düşünsel ve sanatsal gelişimi için yeni bir fütürizm ve daha kapsamlı ve evrimsel bir feminizm tanımlayarak, Fütürizm'in temsil ettiği erkek hegemonyasını sorgular ve devirmeye çalışır. Loy'un "Lions' Jaws" adlı yapıtında, görsel ve yazınsal imgeler, kendi tarihi, yapısal, metinlerarası ve performatif bağlamlarında incelenir ve anlatıcılar ve onların Fütürizm ve Feminizm ile olan karmaşık ilişkileri, kişi adlarıyla yapılan oyunlar ve parçalanmış karakterler yoluyla ele alınır. "Feminist Manifesto" ise, Loy'un Househunting ve Christ on a Clothesline adlı sanat yapıtlarıyla kurduğu göstergebilimsel ilişki çerçevesinde ele alınır ve görsel ve yazınsal anlatıcıların erkek egemenliğini sorgulamasına ve çağdaş feminizm hareketini eleştirmesine yoğunlaşır. Househunting, görsel anlatıcının, kadınların basmakalıp ev kadınlığı rolleri ve onların toplum kurallarına rıza göstermesini, zihinsel temsil yoluyla nasıl altüst ettiğini ortaya çıkarırken, Christ on a Clothesline, Hristiyanlığı sorgulayarak, erkek egemenliğinin çöküşünü bedensel temsil yoluyla betimler. Loy'un, parçalardan oluşan "Aphorisms on Futurism" adlı yapıtı, aforizmalar arasındaki göstergebilimsel bağlantıları ele alarak, anlatıcının hem kendisi hem de ima edilen okuyucularıyla olan diyaloğunu vurgular. Aforizmalar, Fütürizm ve Modernizm arasında yön değiştirerek, geçmişe ait sanat türlerini yok edip yeni türleri oluşturma ve böylelikle bilinç özgürlüğüne ulaşmayı ele alır. Aforizma analizlerinde ele alınan tartışmalar, Loy'un "Parturition" adlı yapıtının ayrıntılı performatif incelemesi ile geliştirilir. Bu yapıtta, doğum eylemi, fiziksel doğum, sanatsal yaratı ve şiirsel yapıtın ortaya çıkarılması olarak üç şekilde anlatılır. Bu temsillerde, anlatıcı çoklu kimliklere bölünür: sosyal olarak kadını eve hapseden düşünceye ve kadının sınıflandırılmasına karşı gelen feminist-fütürist bir anne, geleneksel sanat formlarını altüst eden bir sanatçı ve alışılagelmiş dilsel formları yıkan yaratıcı bir şair. Bu bölünmüş kimlikler, çeşitli değişimlere uğrar ve yeni türler oluşturmak için sonunda bir araya gelerek zihinsel ve bedensel bir farkındalığa ulaşırlar. Bu tez, Loy'un Surreal Scene adlı tablosundaki simgelerin, göstergebilimsel bağlantılarını araştırarak son bulur. Yapılan tüm incelemeler görsel ve yazınsal anlatıcıların, Loy'un başka yapıtlarıyla ve aynı zamanda Loy'un çağdaşlarının yapıtlarıyla bağlantılarını ortaya koyar ve böylece, Loy'un sanatsal betimlemelerini geliştirmeye yönelik ilk adımı atmış olur. Bu çalışma, Mina Loy'un yapıtlarının yapısal, göstergebilimsel ve metinlerarası bağlamda incelenmesi yoluyla, biyografik-tarihsel-psikolojik eleştiri akımlarına karşı, yazarlık ve okurluk kavramlarını sorgulayarak yeni bir okuma edimi sunar. Anlatıcıların evrimsel ve aynı zamanda çoksesli doğasına yoğunlaşarak hem Mina Loy'un hem de diğer modernist ve feminist sanatçı ve yazarların çalışmaları için, metinlerarası bağlamda çeşitli çıkış noktaları sunar.Doctoral Thesis Hegemony, class antagonism and capitalist policies in higher education: Post-war campus novels by Kingsley Amis, Malcolm Bradbury and David Lodge(Çankaya Üniversitesi, 2018) Erbayraktar, SibelThis study aims at analysing six post-war campus novels Lucky Jim (1954) by Kingsley Amis, Eating People is Wrong (1959) and History Man (1975) by Malcolm Bradbury as well as David Lodge's campus trilogy consisting of Changing Places (1975), Small World (1984) and Nice Work (1988) within the framework of post-war class dynamics and hegemonic power relationships among academics. Based on the analyses, it is concluded that the books touch upon many dysfunctional aspects of higher education with direct and indirect references to the education policies of the time and the penetration of the capitalist ideology into the universities. The education acts, reports, procedures, as well as the governmental stance in each period will be examined in relation to how socio-political dynamics is criticised in the novels. Within these discussions, the theories of Antonio Gramsci, Louis Althusser, Raymond Williams, Pierre Bourdieu, T.S Eliot and Michael Young will be utilized. In each novel, the residues of the old class-based system in English academia, hegemony resulting from class antagonism, and capitalist competition will be the focus together with carnivalesque elements, such as excessive drinking and sexual affairs at the parties. The first novel, Lucky Jim, narrates the struggle of a lower-class academic, who tries to secure his position at a provincial university in England. However, he is excluded from the academic circle in various forms specifically by the bourgeois academics who find his manners vulgar. His reaction to culture and art is tested by the upper class whose sophistication and intellectuality are already suspicious because of their pretentious attitudes. His senior, professor Ned Welch also abuses Jim Dixon by assigning him all the petty and boring works at the department; thus, building a hegemonic pressure upon him using his seniority and prestige. Malcolm Bradbury's Eating People is Wrong which is again a novel from the fifties, deals with a very similar case, the exclusion of lower-class humanities professor, Treece, and one of his undergraduate students, Louis Bates, by the upper-class academics at his university. Starting from the seventies, the rise of a lower-class academic in Bradbury's History Man connotes that lower-class move up the social ladder via education, yet goes through a painful process in which he sometimes loses his organic ties with his own class by imitating the life style of bourgeoisie. The implication that the lower-class feel stuck between their working-class origins and bourgeois luxuries goes on in David Lodge's Trilogy with characters who display similar hesitant attitudes in defending egalitarian philosophy but adapting a bourgeois life style. Within the discussion of meritocracy, the lower-class academics in David Lodge's trilogy try to rise up the social scale through education. A common observation in all novels is that since majority of academics who find the prestigious positions at universities have already got the necessary network and educational background, the skilful candidates from lower class cannot find equal opportunities of employment at universities. The post-war campus novels, which are mainly considered as satirical and light comedies of their time, are specifically chosen for this study to exemplify the problems of the academics such as low-salaries, rivalry, hegemony and the exploitation of their labour power. The books also picture the conditions of post-war provincial universities, which welcome lower classes or financially disadvantaged individuals. However, it is observed in the novels that these universities cannot resist against capitalisation in higher education, and start to get smaller by losing their funds and members in time. Briefly, universities in England witnessed drastic economic and social changes during the post-war period, and the campus novels selected for this study include subtle criticisms of the fluctuations in higher education.Doctoral Thesis Configuration of alternative spaces through performative and nomadic acts in Doris Lessing's short fiction(Çankaya Üniversitesi, 2018) Güvenç, ÖzgeDoris Lesing farklı konuları deneysel yazı biçimleriyle ele alarak kendini sürekli keşfeden ve geliştiren çok yönlü bir yirminci yüzyıl yazarıdır. Eserlerindeki içerik ve biçim zenginliği aynı zamanda yaşadığı mekanlara nasıl değer verdiğini de gösterir. Yazarın çoğu roman ve öykülerinin Afrika ve İngiltere'de geçiyor olması yazarın hem bir çocuk hem de bir yetişkin olarak bu iki ülkedeki deneyimleriyle yakından ilgilidir. Lessing, Afrika kıtasında bulunan vahşi doğa, ekilen sömürge toprakları ve çiftlik evleri ile Avrupa şehirlerindeki geçici mekanlarda geçen öykülerinde sömürgecilik, ırkçılık, ulusallık, sınıf ve cinsiyet konularını tartışır. Bu açıdan yaklaşıldığında, öykü kitaplarının – Burası Yaşlı Şefin Ülkesiydi, The Sun Between Their Feet (Ayaklarının Arasındaki Güneş), On Dokuz Numaralı Oda, Jack Orkney'nin Günaha Çağrılışı ve Londra Gözlemleri: Öyküler ve Taslaklar – mekan ve cinsiyet ilişkisi çerçevesinde incelenmesinin mümkün olduğu görülmektedir. Bu tez her iki cinsiyetin, özellikle de kadın kahramanların, performatif ve göçebe eylemler yoluyla, özel ve kamu alanları ve geçici yerleri nasıl sınırları olan kısıtlayıcı mekan anlayışından alternatif mekanlara dönüştürdüklerini, Henri Lefebvre ve Edward Soja'nın mekan, Judith Butler'ın performatif cinsiyet ve Rosi Braidotti'nin göçebe kimlik kuramları kapsamında tartışmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, her bölümde ele alınan kitaptaki öyküler mekan açısından sınıflandırıldıktan sonra aynı kitaptan bir öykü seçilerek ayrıntılı olarak incelenecektir. Analiz için seçilen öykülerdeki farklı mekanlar sadece günlük aktivitelerin gerçekleştirildiği yerlerin fiziksel özellikleriyle birlikte insanların davranışlarını ve sosyal ilişkilerini şekillendiren toplumsal norm ve değerleri yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda bu mekanların nasıl yeni biçimlerde yaratılabileceğini gösterir. Bununla beraber, bu tez ev kavramının öyküden öyküye nasıl aşamalı bir şekilde değiştiğini tartışacaktır. Afrika öykülerinden "The De Wets Come to Kloof Grange" başlıklı öykü, aileye ait özel bir evin İngiltere'deki gibi yapılandırılmasını gösterirken, "Getting off the Altitude" böyle bir evin çocuklar, ergenler ve yetişkinler için nasıl sosyal bir mekana dönüştüğünü sergiler. İngiltere'de geçen öyküler ise ev anlayışının kapalı ve özel mekandan açık mekanlara doğru evrildiğini inceleyecektir. "A Woman on a Roof" başlıklı öykü bir kadının apartman çatısını evi gibi kullanarak kişiselleştirdiğini anlatırken, "An Old Woman and Her Cat" ev kavramının aidiyet duygusundan arındırılıp geçici bir barınma mekanına dönüştürüldüğünü sergiler. "Storms" adlı öykü ise taksi ve şehir gibi geçici mekanlarla insanlar arasındaki ilişkiyi ön plana çıkarır.