Browsing by Author "Sağlam, Berkem"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Ataerkiliğin Anaerkilik Üzerinden Yeniden İnşası: Naomi Alderman'ın Güç Adlı Eserinde Cinsiyetçi Güç Yapılarının Eleştirisi(2025) Tazegüney, Nilüfer Akın; Sağlam, Berkem; 02.01. İngiliz Dili ve Edebiyatı; 09.02. Yabancı Diller Bölümü; 02. Fen-Edebiyat Fakültesi; 09. Rektörlük; 01. Çankaya ÜniversitesiBu tez, Naomi Alderman'ın Güç adlı romanında, kadınların aniden elektrik gücüne sahip olmasıyla ataerkillikten anaerkilliğe dönüşen iktidarın ardından cinsiyetler arasında yeniden inşa edilen güç dinamiklerini incelemektedir. Bu tezde, toplumdaki kadın lehine değişim, kadınların din, medya ve siyasetteki temsiline odaklanılarak ele alınmaktadır. İktidarın doğasını incelemek için altyapısal temel oluşturmak üzere Michel Foucault'nun iktidar üzerine kavramına başvurulmuştur. Louis Althusser'in Devletin İdeolojik Aygıtları ve Devlet'in Baskıcı Aygıtları çerçevesi, iktidardaki belirli kurumların ideolojileri nasıl şekillendirip sürdürdüğünü açıklamaya yardımcı olmaktadır. Kate Millett'in toplumsal cinsiyet ve Judith Butler'ın toplumsal cinsiyetin performatifliği üzerine görüşleri, bu tezin toplum tarafından dikte edilen toplumsal cinsiyet normlarının çifte standardını ve kırılganlığını vurgulama amacını desteklemektedir. Bu tez, dini değişimi inceleyerek, dinin nasıl hem bir güçlendirme hem de daha önce ezilen gruba üstün bir konum vererek yeni güç yapılarını meşrulaştırma aracı olarak hizmet ettiğini araştırmaktadır. Benzer şekilde, medyanın rolü de kamu algısını şekillendirmedeki ve ortaya çıkan anaerkilliği pekiştirmedeki önemli işlevi açısından incelenmektedir. Ayrıca, siyasi değişimler, güçlü kadınların hırsları ve kadınların fiziksel gücünün stratejik kullanımı, cinsiyet egemenliğinin tersine döndüğü bir distopyada siyasi yönetimin aldığı karmaşık hali daha da gözler önüne sermektedir. Ancak, Alderman kadınların erkeklere üstün geldiği feminist bir distopya yaratsa da, bu dünyanın ataerkil dünyadan daha iyi olduğunu öne sürmez. Yazar, romanında şiddet ve baskının alıcılarını kadınlardan erkeklere kaydırarak kadınların ataerkillik tarafından ezildiği mevcut duruma ayna tutar. Alderman, yalnızca iktidar sahiplerini değiştirmenin baskı döngüsünü devam ettirdiğini göstererek, iktidar kavramının doğasında var olan sorunları ve günümüzde iktidarın kadınlar üzerindeki suiistimalinin sonuçlarını ortaya koyar.Article Becoming Jane: Romantikleştirilmiş Şöhret(2017) Sağlam, Berkem; 32109; 02.01. İngiliz Dili ve Edebiyatı; 02. Fen-Edebiyat Fakültesi; 01. Çankaya ÜniversitesiJane Austen romanlarının son 30 yılda artan popülerliliğinin önemli bir sebebi, yazarın günümüzdeki kendi popülaritesidir. 1990'larda ivme kazanan romanlarının uyarlamaları sonrasında \"Austen-mania,\" \"Janemania,\" ve \"Jane-ism\" gibi terimler, popüler kültürde genel kullanıma dahil olmuşlardır. Bu fenomen, İnstagram ve Pinterest gibi sosyal medya platformlarında da yer bulmuş ve Jane Austen ismi üzerinden bir çok ürünün de pazarlanmasına yardımcı olmuştur. Bu sosyal medya platformlarında sergilenen ve satışa sunulan ürünler arasında, Austen dönemine ait antika tarz kalemler ve \"Darcy külotları\" gibi geniş bir ürün yelpazesi mevcuttur. Edebi sayılabilecek eserler de vardır bu ürünlerin arasında (örneğin, Stephanie Borran'ın Jane Austen'i bir roman karakteri olarak kullanan ve Jane and the Unpleasantness of Scargrave Manor adlı romanla başlayan dedektif roman serisi, veya Karen Joy Fowler tarafından yazılmış olan The Jane Austen Book Club gibi). Bu ve benzeri kitaplarda, Jane Austen, aşk ve evlilik konularında gençlere (ve okuyucuya) yardım eden ve tavsiye veren bir \"Güzin Abla\" veya 'evde kalmış teyze' konumuna konulmaktadır. Eserlerin bazılarında kurgusal bir karakter olarak karşımıza çıkar, bazen de kurgusal karakterlerin bir ikon olarak gördükleri bir yazar olarak. Bu makale, yazarın hayatını konu alan, Becoming Jane (Jane Olmak) adlı filme odaklanmaktadır. Bu film, Jon Hunter Spence'in biyografisi Becoming Jane Austen'den (Jane Austen Olmak) uyarlanmıştır ve Jane Austen'ın yazar olmasındaki en büyük etkenin Tom Lefroy ile yaşadığı aşk olduğunu iddia etmekle birlikte, yazarın yeteneğinin tamamıyle gerçek hayattan esinlendiğini de varsaymaktadır. Dolayısıyla bu filmin, popüler kültürün bir ürünü olarak, yazarın şöhretini pazarlama amaçlı kullandığı açıkça görülmektedir. Bu makalenin amacı, yazarın hayatının nasıl romantikleştirildiğini ve kabiliyetinin nasıl geri plana itildiğini sergilemektirArticle Spinning the Tale: Spinster Detectives and the Construction of Narrative in the Miss Silver Mysteries(Rector Ciu Cyprus int Univ, 2020) Sağlam, Berkem; 32109; 02.01. İngiliz Dili ve Edebiyatı; 02. Fen-Edebiyat Fakültesi; 01. Çankaya ÜniversitesiPolisiye edebiyatın günümüzdeki hem genel hem akademik popülerliğine nazaran “evde kalmış” dedektif hikâyeleri akademik anlamda pek ilgi görmeyen bir alt tür olmuştur. Büyük ihtimalle dedektif tiplemesinin yaşlı bir kadın olmasından dolayı bu tür, revaçta olduğu 1930-1950’lerden sonra az sayıda üretilmiş ve okuyucusunu kaybetmiştir. Kadın olması, yaşlı olması, incelemeler sırasında pek hareketlilik göstermemesi, zaman içinde daha popüler hale gelen “aksiyon” polisiyeler tarafından gözden düşmesine sebep olmuştur. “Whodunit” (kim yaptı?) tarzı dedektif romanlarında karşılaşılan profesyonel dedektif tiplemesi ile bir tezat oluşturan bu dedektif figürü, olaylar etrafında gelişirken, ya kendi evinde ya da suç mahalinde, bir köşede oturup örgü örmeyi ve insanları gözlemlemeyi tercih etmektedir. Bu durumda, İngilizce’de “evde kalmış” kelimesinin “spinster” olması ve bu kelimenin de “spinning”den (iplik eğirme/çekme) gelmesi ilgi çekicidir. Agatha Christie’nin meşhur Miss Marple karakterinden bu yana, hem edebiyatta hem de film uyarlamalarında “spinster” dedektiflerin genel olarak örgü, tığ ören veya dokumacılık, nakış ile ilgilenen yaşlıca kadınlar olarak betimlenmişlerdir. Hikâyelerdeki “iplik eğirme” işinin hafiyecilik kadar önemli oluşu etkili bir anlatım yöntemidir. Evde kalmış dedektifin yaptığı, kanıtları inceledikten sonra bir olay “örgüsü”nü ortaya çıkarmaktır, suçun neden ve kim tarafından işlendiği bu şekilde ortaya çıkmaktadır, dolayısıyla bu iki işlem arasında mutlak bir bağlantı vardır. Kadın dedektifin ortaya koyduğu anlatı ise sıklıkla polislerin olay incelemesine bir karşıtlık olarak sunulur. Patricia Wentworth’ün otuz iki romanında dedektiflik yapan Miss Silver karakteri, her romanda sayısız yeğenleri için mutlaka bir giysi örmekte, ve sıklıkla incelemenin sonunda örgüsünü de bitirmektedir. Bu yazının amacı da Patricia Wentworth’ün romanlarında Miss Silver’ın masum görünen örgü örme hareketi ile anlatıda varlığını göstermesi arasındaki bağlantıyı incelemektir.
