Kamu Hukuku Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/62
Browse
Browsing Kamu Hukuku Bölümü Tezleri by Department "Çankaya Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Kamu Hukuku Bölümü"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Ceza yargılamasında temyiz(2019) Mutlu, YarcanBu çalışma, öncelikle ceza adalet sistemimiz içinde temyiz kanun yolunun yerini ve diğer kanun yollarına karşı konumunu belirlemek amacıyla kanun yolu düzenlemelerini haritalandırmıştır. Haritalandırmadan sonra spesifik olarak temyiz kanun yolu sürecini mülga Ceza Muhakemesi Usul Kanunu ve 20 Temmuz 2016 tarihinde Bölge Adliye Mahkemeleri'nin dolayısıyla istinaf kurumunun faaliyete geçmesi ile temyize ilişkin hükümleri yürürlük kazanan Ceza Muhakemesi Kanunu arasında karşılaştırmalı bir yöntem izleyerek analiz etmiştir. Bu analiz için kanun metinlerinin yorumlanmasının yanında literatür taraması ve karar örneklerinin incelenmesinden de faydalanılmıştır.Master Thesis Cinsel saldırı suçu(2016) Uyar, Didem765 sayılı TCK'da cinsel suçlar "Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Cürümler" başlığı altında düzenlenmekte iken 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda Kişilere Karşı Suçları cezalandıran ikinci bölümde ve bu bölümün altıncı kısmında dört madde halinde düzenlenmiş olup inceleme konumuzu oluşturan cinsel saldırı suçu ise bu kısmın 102. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile korunmak istenen kişinin vücut ve cinsel dokunulmazlığı olduğu ve dolayısıyla kişinin cinsel özgürlüğü koruma altına alındığı için cinsel saldırı suçunun kişilere karşı suçlar başlığı altında düzenlenmesi isabetli olmuştur. 5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe girmesi ile cinsel suçlar açısından çağdaş ceza hukuku normları çerçevesinde köklü değişikler yapılmış ve bu yeni düzenlemelerin uygulamaya yansıyan sorunlarının çözümü için de 6545 sayılı kanunla kanaatimizce yerinde ve olumlu değişiklikler yapılmıştır. 18 yaşını tamamlamış olan herkes bu suçun mağduru olabilecektir. Yani suçun mağduru kadınlar olabileceği gibi erkekler de olabilecektir. Maddenin 1. Fıkrasının 1. Cümlesinde suçun basit hali, 2. Cümlesinde suçun sarkıntılık suretiyle işlenen hali, 2. Fıkrasında suçun nitelikli hali, 3. 4. ve 5. Fıkralarında ise suçu ağırlaştıran nedenler düzenlenmiştir. Basit cinsel saldırı suçu, 1.fıkranın 1. cümlesinde düzenlenmiş olup bu suçun oluşabilmesi için cinsel arzuları tatmin amacına yönelik davranışlarla vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi gerektiği gibi bu davranışların cinsel ilişki boyutuna da varmaması gereklidir. İkinci cümlede belirtilen ve doktrinde 'sarkıntılık' olarak adlandırılan daha az cezayı gerektiren nitelikli halin oluşabilmesi için ise failin cinsel arzuları tatmin amacına yönelik davranışlarının ani nitelikte, kısa süreli ihlaller şeklinde olması gerekir. 2. Fıkrada ise ayırıcı unsuru vücuda organ ve cisim sokulması olan nitelikli cinsel saldırı suçu düzenlenmiştir. Bu fıkranın son cümlesinde de evlilik birliği içerisinde bu suçun işlenmiş olması hali özel olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere suçun nitelikli hali ayrı bir yaptırım fıkrasında düzenlenmiştir. Bu yönüyle nitelikli cinsel saldırı suçunun bağımsız bir suç tipi olup olmadığı ve bunun dolaylı sonucu olarak da bu suça teşebbüsün mümkün olup olamayacağı yönünde tartışmalar vücut bulmuştur. Katıldığımız görüşe göre TCK'nın 102/1 ve 102/2 maddeleri suçun basit ve nitelikli halleri olarak sınıflandırılmışlarsa da bu suçlara ayrı yaptırımlar öngörülmüş olması nedeniyle nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüs mümkündür. Maddenin 3. Fıkrasında suçun cezayı ağırlaştırmayı gerektiren nitelikli halleri düzenlenmiş ve "cinsel saldırı suçunun, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte, insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle" işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılması öngörülmüştür. Cinsel saldırı suçu sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölmesi hali ise Maddenin 5. Fıkrasında suçun neticesi sebebiyle ağırlaştırılması gereken nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Suç sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hali ise 6545 sayılı kanununla ilga edilmiştir. Maddenin 4. Fıkrasında suçun işlenmesi sırasında mağdurun direncinin kırılmasını sağlayacak ölçünün ötesinde cebir kullanılması durumunda failin ayrıca kasten yaralama suçundan dolayı da cezalandırılacağı öngörülmüştür. Anahtar kelimeler: Cinsel Saldırı, Mağdur, Organ, Nitelikli Cinsel SaldırıMaster Thesis Makul sürede yargılanma hakkı ve bu hakkın Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile Türk hukukuna yansıması(2019) Kaymak, MuratAdil yargılanma hakkının bünyesinde barındırmış olduğu en önemli ilkelerden birisi makul sürede yargılanma hakkıdır. AİHS'nin 6/1. maddesi ile açık bir biçimde ve Anayasamızın 36/1. maddesinde adil yargılanma hakkının zımni bir parçası olarak güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı, hem medeni hak ve yükümlülüklere dair uyuşmazlıklar hem de suç isnadının karara bağlanması açısından geçerlidir. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, kişileri yargılama işlemlerinin sürüncemede kalmasına karşı korumak ve özellikle ceza davalarında suçlanan kişinin uzun süre davasının nasıl sonuçlandırılacağı endişesi ile yaşamasını önlemektir. Bu hak kişilere, davalarının makul süre içerisinde sonuçlandırılmasını isteme hakkı vermektedir. Gerek AİHM gerekse AYM tarafından makul süre yönünden tespit edilmiş kesin bir süre bulunmamaktadır. Nitekim her olayın kendine özgü farklılıkları olduğundan, yargılama süresinin makul olup olmadığı hususunda, davanın özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmaktadır. AİHM ve AYM, yargılamanın makul sürede bitirilip bitirilmediği noktasında davanın karmaşıklığı, başvurucunun davranışları, yetkili makamların kusur ve ihmali, yapısal sorunlar ve uyuşmazlık konusunun başvuru yönünden önemi gibi belirli ölçütleri dikkate alarak değerlendirme yapmaktadır. Ayrıca makul sürenin tespiti için sürenin başlangıç tarihi ile sona erdiği tarih belirlenmektedir. Bu durum, hukuk davalarında ve ceza davalarında farklılık göstermektedir. Makul süre, davaların çabucak sonuçlandırılmasını, özellikle her ne pahasına olursa olsun bir an evvel bitirilmesini hedefleyen bir ilke değildir. Amaç güvenli ve doğru bir şekilde yargılama yapılmasıdır. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmemesi için devletin gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Makul süre değerlendirmesinde davanın sonucu önemli ve etkili değildir. Yani dava makul süre içerisinde sonuçlanmış olsaydı dahi, neticenin değişmeyeceği iddiası, makul sürenin belirlenmesinde devlet lehine bir unsur olarak kabul edilmemektedir.Master Thesis Meşru savunma(2017) Güler, DilekCeza hukukunun en önemli konusunu şüphesiz işlenen fiilin suç oluşturup oluşturmadığı ve eğer suç oluşturuyor ise o fiile hangi cezanın verileceği oluşturur. Faile işlediği fiil dolayısıyla ceza verilip verilmeyeceğini eyleminin hukuka uygunluğu belirler.Suç genel teorisinde suçun unsurları maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılık unsuru olarak incelenmektedir. Suçun hukuka aykırılık unsurundan bahsedebilmek için failin kusurlu olarak işlediği fiil hukuka aykırı olmalı ve hukuk düzeni bu fiile cevaz vermemelidir. Şayet hukuk düzeni bir fiilin işlenmesini haklı görüyor ve buna izin veriyorsa, izin verdiği fiil hukuka uygun hale gelir. İşte hukuk düzeni tarafından bir fiilin işlenmesine müsaade eden ve dolayısıyla fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldıran sebeplere, "hukuka uygunluk sebepleri" denilmektedir. Hukuka uygunluk sebepleri mevcut olduğu takdirde kanunda suç olarak öngörülen fiiller suç oluşturmamakta daha doğru bir deyişle suç teşkil eden fiil hukuka uygun bir biçimde doğmaktadır.Çalışmamızın konusunu oluşturan meşru savunma, hukuka uygunluk sebepleri içerisinde en eski geçmişe sahip olan ve hemen hemen tüm ceza kanunları tarafından kabul edilen bir müessesedir. Ceza Kanunu'nun 25'inci maddesinde " Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.'' denilmek suretiyle bir hukuka uygunluk sebebi olduğu açıkça belirtilmiştir. Meşru savunmanın söz konusu olaya uygulanabilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların olayda bulunması gerekmektedir. Nitekim savunmada sınır aşılmış ise sınırın ne şekilde aşıldığı incelenmeli ona göre bir hüküm verilmelidir. Meşru savunmada sınır taksir ile aşılmış ise verilecek cezada indirim yapılmalıdır. Sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi halinde ise faile ceza verilmeyecektir.Meşru savunma koşullarının varlığında kaçınılmaz bir hataya düşen kişi (mefruz meşru savunma) bu hatasından yararlanacak ve kişiye bu halde ceza verilmeyecektir. Meşru savunmanın üçüncü kişiye yönelik saldırılara karşı yapılması da hukukumuzda kabul edilmiş ve cezalandırılmamıştır. Nitekim kanun maddesi "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş... saldırıyı…" demek suretiyle üçüncü kişi lehine meşru savunmayı da açıkça düzenlemiştir.Hukukumuzda önemli bir yere sahip olan meşru savunma kurumu, iyi uygulamacılar ile uygulandığı takdirde görünüşte haksız görünen failin gerçekte haklı olduğunu ortaya çıkaracak ve failin fiilini hukuka uygun hale getirecek bir kurumdur.Master Thesis Suça iştirak(2017) Toptimur, İnanSuçlar genel olarak tek bir fail tarafından işlenebilirken, bazı durumlarda bir suç birden fazla fail tarafından da işlenebilmektedir. En genel anlamı ile, kanuna göre tek bir kişi tarafından işlenmesi mümkün olan bir suçun, birden fazla kişi tarafından, önceden işbirliği yapmak suretiyle işlenmesine "İştirak" veya "Suça Katılma" adı verilir. Suça iştirakle ilgili konular çok karmaşık bir yapı arz ettiği için bütün hukuk sistemleri, öğreti ve uygulamada çok ciddi bir tartışma konusu olmuş ve olmaya devam edecektir. Üç bölümden oluşan bu çalışmamızın birinci bölümünde çok failli suç kavramı, şartları, çok failli suçlar ile suça iştirak arasındaki farklar, suçun birlikte işlenmesi halleri, suça iştirak kavramı ve tarihsel gelişimi ile Türk hukukunda suça iştirakin geçirdiği evreler incelenecektir. Çalışmamızın ikinci bölümünde suça iştirakin teorik yapısı üzerinde durulacak, bu kapsamda suça iştirak hükümlerinin hukuki niteliği, suça iştirakin cezalandırılma nedeni, iştirakçilerin sorumluluğuna dair sistemler ve iştirakçilerin suç içerisindeki sorumluluğunu açıklayan görüşler irdelenecektir.Çalışmamızın üçüncü bölümünde ise suça iştirakin unsurları, türleri, bazı ceza hukuku kurumları ve bazı suçlarla ilişkisi incelenecektir.Sonuç bölümünde ise suça iştirake ilişkin sorunlar ve çözüm önerilerimiz ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Bir suça birden fazla kişinin katılması, Suça İştirak, Çok Failli suçlarMaster Thesis Suçluların iadesi(2019) Orhan, Zehra CansuSuçluların iadesi; şüpheli, sanık ve hükümlülerin uluslararası andlaşmalar veya mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde gerçekleşen bir süreçle bir devlet tarafından diğer bir devlete teslim edilmesidir. Suçluların iadesine ilişkin tüm işlemler, belirli ilkeler ve esaslar çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. İade sürecinde gözetilmesi gereken bu kurallar, devletlerin uluslararası hukukta tanımlanan yükümlülüklerinden kaynaklanmaktadır. Her devletin hukuk sistemine göre değişiklik göstermekle birlikte, usul işlemlerinin tamamlanması zaman alabilmektedir. Uygulamada karşılaşılan bu sorunu aşmak amacıyla, kişinin iadeye rıza gösterdiği durumlarda basitleştirilmiş iade usulü uygulanmaktadır. Türk hukuk sisteminde ise basitleştirilmiş iade kurumu, "rızaya dayalı iade usulü" başlığı altında 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu'nun 17 nci maddesi çerçevesinde uygulama bulmaktadır. Bu çalışmamızda, öncelikle Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu çevçevesinde suçluların iadesi kurumuna ilişkin ilke ve esaslar anlatılacaktır. Çalışmanın son bölümünde ise Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 3 üncü Protokol ve 6706 sayılı Kanun kapsamında, Türk hukuk sistemi bakımından yeni bir düzenleme olan rızaya dayalı iade kurumunun esaslarına değinilecektir.Master Thesis Yürütmenin durdurulması(2019) Demirel, RamazanHukuk sistemine bakıldığında telafisi güç ve imkansız zararların önlenmesi için yürütmenin durdurulması geçici bir tedbir olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka deyişle yürütmenin durdurulması, ilgililer tarafından iptali istenmiş olan idarî işlemin uygulanmasını dava sonuçlanıncaya kadar askıya alan geçici bir tedbirdir. Biraz daha somutlaştırmak gerekirse yürütmenin durdurulması, vatandaşlara göre daha fazla imtiyaz ve yetkiler ile donatılmış olan idarenin bu üstün gücü karşısında vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin korunması açısından bir denge oluşturmaktadır. Baktığımız zaman bu dengenin sağlamasında yargı organlarının yapmış oldukları denetim büyük önem arz etmektedir. Yargı organlarının bu denetimi yaparken kullandığı en önemli aracın yürütmenin durdurulması olduğu ortadadır. Tezimizde yürütmenin durdurulması kurumunu ayrıntılı bir şekilde ele almış bulunmaktayız. İnceleme sırasındaki en önemli kaynaklarımız yargı kararları ve doktrin değerlendirmeleri olmuşlardır.