Kamu Hukuku Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/62
Browse
Recent Submissions
Master Thesis The Trial of Juveniles Led To Crime in Turkish Law(2024) Göktürk, Tuğba Bulut; Ertem, BurcuTürk Ceza Hukuku'nda suça sürüklenmiş çocukları yargılama aşamalarının yıpratıcı ve olumsuz etkilerinden korumak için yetişkinlerden farklı düzenlemeler getirilmiştir. Bu özellikli yargılama usullerinin temeli olan çocuğun üstün yararının gözetilmesi ilkesinin temel amacı çocuğu yargılama sonuna kadar koruyarak koruyucu destekleyici tedbirlerle topluma kazandırmaktır. Çalışmamızın birinci bölümünde, ceza hukukundaki çocuk kavramları ve çocuk suçluluğu üzerinde durulmuştur. Suça sürüklenmiş olarak kabul edilen çocuğun kusur yeteneğinin ve kusurlu halinin başladığı yaş kabul edilen 12 yaş öncesi ve sonrası dönemlere ilişkin değerlendirmeler yapılmış ve dönemler incelenmiştir. İkinci bölümüzde, şüpheli konumunda olan çocuğunsoruşturma aşamalarındaki özel ifade ve sorgu usulleriyle birlikte gerçekleştirilen koruma tedbirlerinden bahsedilmektedir.Soruşturma aşamasının sonlanması sonrası kamu davasının açılması veya açılmasını erteleyen durumlardan bahsedilmiştir. Son bölümümüz kovuşturma evresinin temeli çocuk mahkemelerinde yapılan duruşmaya dair özellikli haller değerlendirilmiştir. Kovuşturma evresinin sonlanması olan, beraat ya da mahkûmiyet hali değerlendirilmiştir. Suçlu olan ve cezaya mahkûm edilen bu çocuklar hakkında verilen kararlarda hapis cezası ve adli para cezasının tercih nedenleri ile ağırlıklı verilen cezaların istatistikleri incelenerek çocukların topluma kazandırılması için veriler elde edilmiştir.Master Thesis The Problem of the Individual Application Against Legislative Acts and Regulatory Acts(2024) Bebek, Ayşe Ceren; Kılıç, İlkerBireysel başvuru yolu, Türk hukuk sistemine 12/9/2010 tarihli halk oylaması ile kabul edilen 5982 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu ile girmiş ve 23/9/2012 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda Anayasa'nın 148'inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulanabilmektedir. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 45'inci maddesinde ise Anayasa'da yer alan kamu gücüne ilişkin sınırlama getirilerek bireysel başvuru konusu yapılamayacak hususlar düzenlenmiştir. Buna göre yasama işlemleri ve düzenleyici işlemler bireysel başvuru konusu yapılamayacaktır. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına ve diğer ülkelerin bireysel başvuru yolu uygulamalarına bakıldığında, mevzuat düzenlemelerinin potansiyel olarak ya da doğrudan temel hak ve özgürlüklerin ihlaline sebep olabildiği gerçeğinden hareketle somut olayın şartlarına göre bu yönde başvuruların kabul edildiği görülmektedir. Bu bağlamda çalışmanın konusu, bireysel başvuru mevzuatında yer alan bu kısıta ilişkin bir eleştiri getirmektir. Ayrıca çalışmada, bu durumun uygulamaya yansımaları incelenerek çözüm önerilerinde bulunulacaktır.Master Thesis Postponement of the Initiation of the Public Prosecution(2024) Navruz, Selin; Ertem, BurcuGünümüzde gelişen ve değişen koşullara ayak uydurabilmek amacıyla hukuk alanında da birtakım değişimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle onarıcı adalet anlayışı çerçevesinde artan suç oranları karşısında temel hak ve hürriyetleri güvence altına alan, suçlunun topluma yeniden kazandırılmasını öngören, mağdurun da haklarının gözetildiği ve tüm bunlar yapılırken yargının iş yükünün hafifletilmesinin amaçlandığı alternatif çözüm yollarına ihtiyaç duyulmuştur. Ceza muhakemesinin etkinliğini artırmak amacıyla uzlaştırma, önödeme, seri muhakeme usulü alternatif çözüm yolları olarak Türk hukuk sistemine dahil edilmiştir. Hukuk sisteminde yer alan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, bu alternatif çözüm yollarından birisi olması dolayısıyla çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 171. maddesinde düzenlenen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, hukuk sistemimize 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu'nda yapılan değişiklikle sadece çocuklar bakımından getirilmiş, 5560 sayılı Kanun ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişiklik neticesinde yetişkinler açısından da uygulanabilir hale gelmiştir. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumunda amaç yalnızca şüphelinin topluma yeniden kazandırılmasını sağlamak değil; mağdurun da haklarını gözeterek uğradığı zararın giderilmesini sağlamaktır. Kurumun uygulanmasında bir diğer amaç, ilk defa suç işleyen kişileri cezaevinin getirdiği olumsuz koşullardan uzak tutarak devletin infaz yükünü hafifletmektir. İlk başlarda uygulama alanı oldukça dar tutulan kurum, zamanla yapılan kanun değişiklikleri ile birlikte daha etkin bir şekilde uygulanmaya başlamıştır. Kanun koyucu kurumun uygulanmasını zorunlu tutmayıp Cumhuriyet savcısının takdirine bırakmıştır. Bu düzenlemeyle Cumhuriyet savcısının takdir yetkisi genişletilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kamu davasının açılmasının ertelenmesi, Maslahata uygunluk ilkesi, Onarıcı adalet, Cumhuriyet savcısı, Takdir yetkisi, Seri muhakeme usulü.Master Thesis Theory of Natural Law and International Judicial Protection of Human Rights(2024) Çakmak, Yusuf Kadir; Kılıç, İlkerHukukun üstünlüğü, insan haklarına dayanan bir hukuki ve siyasi düzen modern çağın uygar devletlerinin ayırt edici niteliğidir. Bu çalışma temelde insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı devlet kuramının hukuki, felsefi ve mantıksal bir zaruret olduğu tezinden ibarettir. Bu tezi temellendirmek için modern kuramlara ışık tutması ve gerekli mantıksal çıkarımı sağlayabilmek maksadıyla birinci bölümde doğal hukuk düşüncesinin İlk Çağ'dan itibaren gelişimi incelenmiş ve laik doğal hukuk kuramının rasyonel bir zeminde ortaya çıkışı anlatılmaya çalışılmıştır. Zaman ve mekânın rasyonel bir dayatmayla ortaya çıkardığı laik doğal hukuk kuramının uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk boyutu incelenmiştir. Uluslararası mahkemelerin, uluslararası kuruluşların, temel hak ve hürriyetlere yönelik uluslararası sözleşmelerin muteberliğine karşılık geliştirilen egemenlik tezlerini kavrayabilmek maksadıyla ikinci bölümde genel bir egemenlik kuramı incelemesi yapılmaktadır. Egemenliğin tarihsel gelişimi incelendikten sonra modern kuramların temelini oluşturan düşünceler değerlendirilmektedir. İkinci kısımda temel olarak egemenliğin sıfatı ve tanımı farklı değerlendirmelere uğramasına karşın bölünmez, tek, mutlak oluşu gibi sıfatları daima koruduğuna; İngiliz egemenlik kuramlarının Kıta Avrupası egemenlik kuramlarından ayrıldığına işaret edilmektedir. Üçüncü bölümde ilk olarak referandum yöntemi değerlendirilmiştir. Carl Schmitt'in ortaya koyduğu meşruiyetin sınırlı izahı, otoritenin sosyoloji üzerindeki mutlak etkisi gibi problemlere vurgu yapılmış, Schmitt'in referandum demokrasisi önermesi incelenmiş, egemenliğe yönelik Schmittçi yaklaşım Habermas ve Kelsen'in görüşleri ışığında eleştirilmiştir. Üçüncü bölümün devamında, ilk bölümde incelenen mantığın bir gereği, devletler arasındaki doğal durumun bir sonucu olarak ve hukuk düşüncesinin doğal gelişiminde ortaya çıkan laik doğal hukuk görüşünün mümkün kılınabilmesi için pozitif hukukun unsurlarının nasıl kullanılması gerektiğine odaklanmaktadır. Bölümün devamında mahkeme kararları incelenmiş, Rusya örneği ve Nazi örneği bağlamında hukuk dışı nitelenen sistemlere karşı ne yapıldığı değerlendirilmiş ve çıkarımlarda bulunulmuştur. Tezin nihai amacı, insan haklarına dayalı, monist bir uluslararası yargı sisteminin; tarihsel ve mantıksal bir zaruret olduğunu ortaya koymak; bunu yaparken hukuki belirlilik probleminin çözümüne odaklanmak ve egemenlik kuramlarının genel değerlendirmesini yapmaktır.Master Thesis Exploitation of the Constitutions(2024) Anşin, Ömer; Kılıç, İlkerDemokratik hukuk devleti idealinde anayasaların, siyasi iktidarları sınırladıkları, temel hak ve hürriyetleri güvence altına aldıkları yaygın bir şekilde kabul edilir. Bireylerin hak ve hürriyetlerinin anayasal hükümlerle koruma altına alındığı bir hukuk devletinde hükmetme kudretini sadece anayasal sınırlar içerisinde kullanabilen siyasi iktidarların otoriter bir keyfilik içerisinde olamayacağı kuşkusuzdur. Siyasi iktidarların kudretlerini sınırlandıran anayasalar, kötü niyetli iktidar sahipleri için bir prangadır. Bu pranga, yıllarca askeri darbeler gibi geleneksel metotlarla kırılmaya çalışılmıştır. Ancak son yıllarda bu geleneksel metotlardan rücu eden anti demokratik irade, artık tespiti eskisi kadar kolay olmayan stratejiler keşfetmiştir. Siyasi iktidarlar, anayasaları ortadan kaldırmak yerine otoriter veya yarı-otoriter rejimler oluşturmak maksadıyla anayasal araçları bir enstrüman olarak kullanmaya başlamışlardır. Bu çalışmada, anti demokratik iradenin bu yeni stratejisi, anayasaların istismar edilmesi başlığıyla tahlil edilmeye çalışılmıştır.Master Thesis In Case of Deliberate Crimes Committed in the Form of the Board Decision of the Company Managers Excess Vote Casuality(2024) Saygılı, Çağatay Deniz; Soyaslan, DoğanTürk ceza hukukunda suçun unsurları bağlamında kast ve taksir, manevi unsurlar olarak ele alınmış ve kusurlulukla bu şekilde ilintilenmiştir. Ceza hukukunu ilgilendiren her konuda disiplin fart etmeksizin ve istisna olmadan bu şekilde bir yaklaşım mevcuttur. Lakin ekonomi ceza hukukunda şirket yöneticileri bulundukları konum itibariyle zaten belli bir bilgi, birikim veya tecrübe seviyesinde oldukları için suç teşkil eden icrai ya da ihmali hareketleri belli bir bilgi seviyesi bazında ele alınmalı ve bazı yargı kararları da bu şekildedir. Ekonomi ceza hukuku çerçevesinde şirketi yönetme noktasında seçilen yöneticilerin kasten işlenen icrai suçlardaki artık oyunun nedenselliği şirket yöneticilerini sorumlu tutma noktasında ortaya konmalıdır. Verilen oyların objektif isnadiyet kriterlerini sağlayıp saplamadığına bakılacaktır. Daha sonra da suçun diğer unsurları kasten işlenen icrai suçlar kapsamında değinilecektir. Şirket yapısı gereği artık oylu bir durumun fizikken olması zorunlu olmadığı ya da şirket yapısı gereği fiili organlarında bu durum çerçevesinde ortaya çıkan kararın bir suç teşkil etmesi durumunda hem nedensellik hem de isnat noktasında ilk önce bu anlamdaki özel durumlar için gerekli bilgiler verildikten sonra artık oy anlamında teoriler anlamında nasıl sorumlu olacakları açıklanacaktır.Master Thesis Right To Private Life of Public Officials in the Context of Sexual Orientation and Gender Identity(2024) Üçgül, Ezgi Ülkü Uzun; Doğan, Eser UsKamu görevlilerinin içinde bulundukları statü, kimi hak ve özgürlüklerden yararlanmalarında hak ve özgürlüğün sınırını genişletirken kimisinin de sınırını daraltmaktadır. Özel hayat hakkı da kamu görevlileri için kimi zaman daralan bir hak alanı olarak karşımıza çıkmakla beraber Anayasa 20. maddede kendine yer bulan anayasal bir hak olarak kamu görevlisi statüsü içerisinde yer alan kişiler için de belirli sınırlanma sınırlarına sahiptir. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bağlamında kamu görevlilerinin özel hayat alanlarına idare tarafından yapılan müdahaleler de bu sınırlamalardan azade değildir. Çalışmada, ülkemizde çoğunlukla 'genel ahlak' sınırlama sebebi ile kişi karşına dikilen ahlak anlayışının, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ışığında, Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri dolayısıyla gelmek durumunda olduğu özgürlükçü bir ahlak anlayışı çerçevesinden nasıl yorumlandığı incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi kararları da özellikle bireysel kararlar çerçevesinde AİHM kararlarına yakınsar görünmekle beraber cinsiyet kimliği ile ilgili daha yeni AİHM kararlarına bakıldığında yürünecek daha uzun bir yol olduğu görülmektedir. Çalışmada kamu görevlilerinin özel hayatı ile meslek hayatı dengesini sağlamaya yönelik temel esaslar kılık kıyafet yükümlülüğü, davranışlarda özel bir itina gösterme ödevi ve sosyal medya kullanımı başlıkları altında mahkeme kararları üzerinden incelenmiş ve kamu görevlilerinin özel hayat hakkından daha fazla çalınmaması için yorumlanmaya çalışılmıştır.Master Thesis Import Smuggling Crimes in Scope of Anti-Smuggling(2024) Zop, Pelin; Özer, Burcu ErtemKaçakçılık eylemleri nedeniyle devletlerin egemenlik yetkileri ve mali yararı ihlal edilmektedir. Bu nedenle kaçakçılık fiillerinin önüne geçilmesi devletler açısından oldukça önemlidir. Ülkemizde de kaçakçılık eylemleriyle mücadele 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Tez konusunu oluşturan ithalat kaçakçılığı suçları, eşyanın gümrük işlemlerine tabi tutulmaksızın veya gümrük kapıları haricinde ülkeye sokulması, aldatıcı işlem ve davranışlarla gümrük vergilerini ödemeksizin ülkeye sokulması, gümrük rejimlerine tabi tutulmadan yahut rejim kurallarına aykırı şekilde ülke içerisine sokulması veya yurt dışına çıkarılmış gibi işlem yapılması, suç konusu eşyanın bu özelliğini bilerek ve ticari bir amaç doğrultusunda işlem tesis edilmesi, vergiden muaf tutulan eşyanın ithal amacı dışında başka bir amaca özgülenmesi ve son olarak yasak eşyanın ülkeye sokulması ve bu özelliği bilinerek eşya üzerinde tasarrufta bulunulması olarak sıralanabilecektir. Bu çalışma kapsamında ithalat suçlarına yönelik temel kavramlar ile kanunda düzenlenen ithalat suçlarına ve bu suçlara özgü muhakeme ile yaptırımlara yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kaçakçılık Suçları, İthalat Kaçakçılığı, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Gümrük Kaçakçılığı.Master Thesis Evaluation of the Limits of the Economic and Social Duties of the State in the Context of the Sufficiency of Its Financial Resources(2024) Abalı, Abdullah; Turhan, Mehmetİnsanlığın çağlar boyunca tartıştığı farklı uygulamalarını ortaya koyduğu, farklı dillerde farkı etimolojik kökenlerle ifade ettiği, farklı anlamlar yüklediği devlet kavramı, günümüzde genellikle tüzel kişiliğini haiz bir organizasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayatımızın her alanını kuşatan doğumdan ölüme, evlenmeden mülk sahibi olmaya dek pek çok iş ve işlemimizde dahil olduğumuz devlet organizasyonu, hukuk biliminin de inceleme alanları arasında yer almaktadır. Devlet kavramı, uluslararası hukuk, idare hukuku ve anayasa hukuku alanlarında daha fazla inceleme konusu yapılmaktadır. Özellikle anayasa hukuku alanında devlet kavramı ele alınmakta her devlet de kendisini, yapısını, organizasyonunu kuvvetleri arsındaki ilişkisini, bireylere tanınan temel hak ve özgürlükleri anayasasında tanımlamaktadır. Anayasa marifetiyle devletlerin bireylere tanımış olduğu temel hak ve özgürlüklerle beraber bu temel hak ve özgürlüklerin de sınırları yine anayasalar vasıtasıyla belirlenmektedir. Genel olarak doktrinde temel hak ve özgürlükler negatif statü hakları, pozitif statü hakları ve son olarak da katılma hakları biçiminde kategorize edilmektedir. Bu sınıflandırma devletlerin bireylere yönelik edimleri esas alınarak yapılmaktadır. Gerçekten de negatif statü hakkı ile ifade edilen haklarda devlet, yapmama hareketsiz kalma edimi ile yükümlü olup bireyler de dokunmamayı devletten talep edebilmektedirler. Pozitif statü haklarında ise devletler üzerindeki edim, yapma harekete geçme biçiminde tanımlanmaktadır. Bu haklar kategorisinde devletin edimini yerine getirebilmesi ise finansal gücüne büyük ölçüde bağlı olmaktadır. Katılma hakları ise bireylerin devlet yönetimine katılmalarını öngören haklar olarak ifade edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti anayasalarına baktığımızda da bu üçlü sınıflandırmaya uygun olarak hakların kategorize edildiği görülmektedir. Yürürlükte 1982 anayasasında kişi hakları ve ödevleri ile negatif statü haklarının, ekonomik ve sosyal haklarlar başlığı ile pozitif statü haklarının ve nihayet siyasi haklar ve ödevler başlığı ile de katılma haklarının düzenlendiği görülmektedir. Pozitif statü hakları devlete yapma edimi yükleyip bireylere de devletten yapılmasını isteme hakkı veren temel haklardır. İşte bu yapma ediminin sınırının belirlenmesinde devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsü bu hakları tanıyan tüm anayasalarımızda yer almaktadır. 1982 Anayasası'nın 65'inci maddesinde de devletin ekonomik ve sosyal ödevlerinin sınırının mali kaynaklarının yeterliliği ölçütü olduğu düzenlenmiştir. Bu ölçütün somutlaştırılması noktasında iki hususla karşılaşılmaktadır. Bunlardan birincisi; sosyal ve ekonomik hakların yapısından kaynaklanmaktadır. Pozitif statü hakkı biçimde olan bu haklarda devlet olumlu edim yükü altındadır. Bu olumlu edimi de ancak kaynak kullanmak suretiyle yerine getirebilecektir. Kaynakların kıtlığı ve ihtiyaçların sonsuzluğu karşısında «mali kaynakların yeterliliği ölçüsü» zaten bu hakların doğal bir sınırını oluşturmaktadır. Yani kodifikasyon açısından anayasa metnine yazılmamış olsa dahi bu hakların sınırı devletin kaynakları olacaktır. İkinci olarak da ülkemizde sosyal transferlerin hükümetler için yeniden seçilebilme açısından önemli bir tercih olarak görülmesi ve yine ülkemizde gelir dağılımı eşitsizliğinin bulunması nedeniyle bütçe açısından ciddi bir harcama yüzdesinin hane halkı transferlerine gitmesidir. Bu hususlar ışığında baktığımızda verilen Anayasa Mahkemesi kararları ile ülke uygulamaları da yargı organlarının yerindelik denetimi yapmama isteği ve kamusal tercihleri denetlememe konusundaki pratiğiyle birleşince «mali kaynakların yeterliliği ölçüsü»nün pozitif hukukun bir parçası olup olmamasının bu kriteri esas alarak verilecek yargı karaları ve kamusal tercihleri çok fazla etkilemediği söylenebilecektir.Master Thesis Investigation and Prosecution of Lawyers for Their Crimes of Duty(2024) Biçer, Hatice Can; Ertem, BurcuAvukatlık mesleğinin geçmişi çok eskiye dayanmakta olup insanlık tarihinin en önemli mesleklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Avukatlar, kişilerin hak ve hürriyetlerinin savunuculuğunu üstlenerek toplumda adaletin tesisini sağlama görevlerini üstlenmişlerdir. Yerine getirilen bu görevin önemi nedeniyle avukatlık mesleğinde diğer mesleklerden farklı olarak birçok alanda özel düzenlemeler yapma ihtiyacı duyulmuştur. Görevlerinin ifası sırasında işlemiş oldukları suçlarla ilgili olarak da genel hükümlerden farklı olarak özel soruşturma ve kovuşturma usulleri benimsenmiştir. Avukatlar hakkında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile getirilen özel soruşturma ve kovuşturma usulleri avukatların görevleri sırasında bağımsızlıklarının korunmasını ve görevleriyle ilgili konularda aslı olmayan suçlamalarla karşı karşıya kalmalarının önlenmesini sağlamaktadır. Yargının kurucu unsurlarından birisi olarak kabul edilen savunmanın temsilcisi olan avukatların bağımsızlıklarının korunması aynı zamanda yargı bağımsızlığının korunması sonucunu da doğurmaktadır. Dolayısıyla avukatlık mesleğinin güvence altına alınmış olması Anayasa ile getirilmiş olan hak arama hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının da güvence altında olduğu anlamına gelmektedir.Master Thesis Prohibition, Recusal and Abstention of the Judge in Turkish Criminal Procedure Law(2024) Avşaroğlu, Mesut; Ertem, BurcuHukukun üstünlüğüne ilişkin hakların elde edilmesi için insanlık tarihi boyunca hak, özgürlük, adalet ve eşitlik mücadelesi verilmiştir. Adil yargılanma hakkı da temel insan haklan mücadelesiyle kazanılmıştır. Günümüzde birçok uluslararası sözleşme, anayasa ve kanunla güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, en temel insan haklarından biridir ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan diğer hakların da teminatıdır. Adil yargılanma hakkı içerisinde birçok unsuru taşımakla birlikte bunlardan en önemlisi bağımsız ve tarafsız yargıdır. Günümüzde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi tüm devletler için ortak bir paydadır. Öyle ki, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin benimsenmediği bir sistemden adil bir yargılama beklenmeyeceği gibi bu devlet de sonunda yıkılmaya mahkûmdur. Yargının bağımsız ve tarafsız olması o denli önemlidir ki hâkimlerin tarafsızlığından şüphe dahi duymamak gerekir. Nitekim tezimizin konusu olan 'Hâkimin Reddi' kurumu; Her ne kadar ceza muhakemesi hukuku meselesi olsa da, temelde hukuk devletinin temel gerekleri; Yargılama hukukunda yargı bağımsızlığının ve bunun doğal sonucu olan hâkimin tarafsızlığı ilkesinin bir tezahürüdürMaster Thesis Hukuka itaat yükümlülüğü ve sivil itaatsizlik(2023) Ulusoy, Zeynep ÖzgeBu tez, hukuka itaat yükümlülüğü ve sivil itaatsizlik arasındaki bağlantıyı Sokrates'in felsefi düşüncelerine de başvurarak anlamayı amaçlamaktadır. Sokrates'in Savunması, hukuka olan bağlılığın sınırlarını ve adaletin nasıl sağlanması gerektiğini sorgulamaktadır. Tez, hukuka itaat yükümlülüğünün önemini vurgularken, sivil itaatsizliğin adaleti arama ve toplumsal değişim taleplerini dile getirme hakkını temsil ettiğini göstermektedir. Ayrıca, toplum sözleşmesi, minnettarlık anlayışı ve fair play düşüncesi gibi kavramlar da bu bağlamda ele alınmaktadır. Bu tez, hukuka itaat yükümlülüğü ve sivil itaatsizlik arasındaki karmaşık ilişkiyi anlamak ve adaletin sağlanması için nasıl hareket edilmesi gerektiğini tartışmak amacıyla yapılmış bir çalışmadır.Master Thesis Yargı kararları ışığında vergi hukukunda tebligat(2023) Kürüm, Veysel KeremMaster Thesis Mülkiyet hakkının sınırlandırılma nedenlerinden biri olarak kamu yararı(2023) Eser Kapçak, Merve MüzeyyenMülkiyet hakkı, insanoğlunun en temel haklarından birisidir. Mülkiyet hakkına getirilecek olan sınırlandırmaların keyfiliğini önlemeyi teminen bu hak anayasa, kanun ve uluslararası sözleşmelere taşınmıştır. Çalışmamızda mülkiyet hakkı incelenerek mülkiyet hakkının sınırlandırılmasında sıkça kullanılan "kamu yararı" kavramının ne olduğuna, yasalardaki ve uluslararası mahkeme ve uluslararası sözleşmelerdeki yerine değinilmek suretiyle kamu yararının sınırları belirtilmiştir. Mülkiyet hakkının sınırlandırılmasının anayasalar, Anayasa Mahkemesi kararları, Yargıtay ve Danıştay kararlarındaki yeri ortaya konulmuş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konudaki tutumu incelenmiştir. AİHM' nin mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde kullanmış olduğu üç kural analizine yer verilerek devletlerin mülkiyet hakkının korunması yönündeki yükümlülükleri ele alınmıştır. Ayrıca AİHM tarafından devletlere tanınan geniş takdir marjı incelenerek, AİHM' nin tutumuna yer verilmiştir. Çalışmamızın sonunda, hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak yasaların kamu yararı amacı için yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmış ve hukuk devleti olarak yasama işlemlerinin kamu yararını amaçlaması gerektiği tespitine varılmıştır. Bu hususun Anayasa Mahkemesi tarafından hukuk devletinin unsurlarından biri olarak kabul edildiği ortaya konulmuş olup AİHM tarafından devletlere tanınan geniş takdir marjının sınırsız olmadığı, iç hukukumuzda takdir yetkisinin yasal sınırlar içinde ve gerekçeli, eşitlik ilkesine uygun olarak kamu yararı amacıyla kullanılması gerektiği, takdir yetkisinin kullanımının idari işlemin yetki, sebep, konu, maksat ve şekil unsurlarının hukuka aykırı olup olmaması bakımından yargısal denetime tabi olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Mülkiyet hakkı, kamu yararı, hukuk devleti.Master Thesis Türk-Amerikan hukukunda olası kast kavramı(2023) Özel, YusufOlası kasıt failin, davranışı nedeniyle suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen bunların gerçekleşmesini kabullenerek veya kayıtsız kalarak davranışını gerçekleştirmesidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda olası kasıt ile bilinçli taksirin isteme unsuru yönünden ayrıldığı kabul edilmiştir. Ancak olası kasıt ile bilinçli taksirin ayırt edilebilmesi bakımından hukuki güvenliği sağlayacak şekilde adil bir kıstas getirilememektedir. Söz konusu ayrım esasında gerçeklikle uyuşmayan yapay bir ayrımdır. Bu ayrımın kaldırılması ve olası kasıt ile bilinçli taksirin tek bir manevi unsur türü altında öngörme unsuru bağlantısıyla ortak bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Amerikan ceza hukukundaki pervasızlık kavramı, failin önemli ve haksız bir riskin farkında olmasına rağmen, bunu göz ardı ederek davranışını gerçekleştirmesini ifade eder. Pervasızlıkta göz ardı edilen risk derece ve mahiyet bakımından öyle bir risktir ki, bu riskin göz ardı edilmesi, kanunlara uyan bir kişinin failin yerinde olması durumunda izleyeceği davranışlardan büyük bir sapma teşkil etmelidir. Bu şekilde failin davranışı hakkında normatif bir değerlendirme yapılmaktadır. Model Ceza Kanununda pervasızlık kompleks ve ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır. Pervasızlığın tanımı içerisinde, aslında Türk ceza hukukunda suçun hukuka aykırılık unsuru altında incelenen hususlara dahi yer verilmiştir. Amerikan ceza hukuku ve Türk ceza hukukunun yaptırım teorileri arasında düşünsel farklılıklar bulunmaktadır. Ayrıca, pervasızlık kavramının henüz güçlü bir teorik altyapısı bulunmamaktadır. Söz konusu kavramın, bu haliyle Türk ceza hukukuna iktibas edilmesi doğru olmayacaktır. Bunun yerine, salt öngörme unsurundan oluşan bir manevi unsur türüne yer verilerek olası kasıt ile bilinçli taksir ortak bir şekilde ele alınabilir.Master Thesis İran İslam Cumhuriyeti'nde idari teşkilatın yapısallığı: İran İslam Cumhuriyeti'nde idari teşkilatın yapısı ve temelleri(2012) İslami, AylinKamu hukuku, hükümetler ile halk arasındaki ilişkilere değinir. Hukukbiliminin bu bölümünde, devletin dış ve iç ilişkileri incelenir. Kamu hukukudüşünceleri yaklaşımı, egemenlik alanında değerli ideallerin yansıması ilesonuçlanarak, halk kendi kaderlerini çizmekte önemli rol oynamaya başladı. Erklerayrışımı, seçimler ve halk denetimi bu bilimin önemli başarılarındandı. Ama MeşruteHarekâtı ve İslam cumhuriyeti İran'ın siyasi ve idari alanında köklü değişimlerdensayılabilir. Son siyasal değişimler sonucu kamu hukuku da, İran'da köklüdeğişimlere sahne oldu ve İslam Cumhuriyeti sistemi cumhuriyet ve İslam'ınkarışımı yaklaşımıyla, dini düşünce ve halkın demokratik egemenliğinde yeni birsimge ortaya çıkardı. Bu oluşum dünyadaki mevcut siyasal değişimlerle çatışmada,medeniyet ve cumhuriyette benzerlikler taşımaktaydı. Bu çalışmada İran İslamCumhuriyeti'nin yapısı siyasal kurumlar ve idare hukukuna dayanarak anayasaekseninde üç bölümde incelenerek, İran İslam Cumhuriyeti'ndeki kamu hukukununköklü değişimlerine bir pencereden bakarak, bazı durumlarda çatışmalar vebenzerlikler ortaya konur.Anahtar Kelimeler: Kamu hukuku, Temel Haklar, İdare Hukuku, İran İslamCumhuriyetiMaster Thesis Türk Ceza Hukukunda haksız tahrik(2015) Kendir, Muhammet KürşatHaksız tahrik, failin suç oluşturan eyleminin hukuka aykırılık ve diğer unsurları yanında onu suça sürükleyen ruh halinin de dikkate alınması sonucunda ortaya çıkmış bir kavramdır. Modern ceza hukukunda insan ruhuna etki eden bu durumun ortaya çıkardığı neticeye hukuken değer tanınarak failin cezası indirilmektedir. Başka bir ifadeyle haksız tahrik, haksız bir fiilin neden olduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlenmesi ve bu sebepten dolayı failin cezasının belli oranlarda indirilmesi ha lidir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 51. maddesinde düzenlenmiş olan haksız tahrik kurumu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler" başlığı altında 29. maddede yerini korumuştur. Her iki kanunda da ge nel hükümler içerisinde düzenlenen haksız tahrik kurumu, failin kusurluluğuna yaptığı etki dolayısıyla failin cezasından indirim yapılmasını öngörmüştür. 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu'nun kabul edilmesiyle birlikte ağır - hafif tahrik ayrımı kaldırılmış, tahrik dolayısıyla yapılacak indirim oranları artırılmıştır. vi Yine Kanun'un gerekçesi ile töre ve namus cinayetlerindeki yanlış uygulamaların önün e geçilmeye çalışılmıştır. Biz bu çalışmamız da haksız tahrik müessesini eski ve yeni kanun düzenlemelerini karşılaştırarak doktrin ve Yargıtay kararlarından yararlanmak suretiyle açıklamaya ve konuyu ayrıntıları ile ele almaya çalıştık. Bu çalışma ile amacımız, haksız tahrik müessesesinin daha iyi kavranabilmesini sağlamak ve yanlış uygulamaların önüne geçilmesi suretiyle uygulama ve doktrine faydalı olabilmektedir.Master Thesis Ceza muhakemesi hukukunda tanıklık(2022) Altundiş, CangülCeza muhakemesi hukukunun amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Maddi gerçeği ortaya çıkarmak için kullanılan araçlara delil denir. Tanık beyanı en çok başvurulan delil çeşitlerindendir. Bu çalışmanın ilk bölümünde, ceza muhakemesi hukukunda ispat ve delillere değinildikten sonra tanıklık incelenmiş, ceza muhakemesi hukukunda tanık, tanık beyanı, tanığın hakları ve yükümlülükleri anlatılmıştır. İkinci bölümde tanığın çağrılması, dinlenmesi ve tanık beyanının delil değeri incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise tehlike altındaki tanıkların korunması ve tanık koruma tedbirleri anlatılmıştır. Anahtar Kelimeler: Delil, İspat, Tanık, Tanık beyanı, Tanık koruma tedbirleri.Master Thesis 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa göre gümrük kaçakçılığı suçları(2022) Ertem, CihanKaçakçılık, kanun koyucu tarafından alım satımı belli usullere bağlanmış, bazı aşamalarda vergilendirilmiş veyahut tamamen yasaklanmış ürünlerin öngörülen sistem dışında ticari faaliyetlere konu edilmesi, ülkeye sokulması, ülke dışına çıkarılması veya bulundurulmasıdır. Kaçakçılık, sınırları belli organize bir güç olarak devlet veya devlet benzeri yapıların olduğu her yerde geçmişten beri var olagelmiştir. Temelinde ekonomik gerekçelerin olduğu kaçakçılığın otoritelerce yasaklanması da son derece olağandır. Kaçakçılık tarihin her döneminde var olmuş, sosyolojik ve ekonomik tabanlı bir olgudur. Devletlerin ekonomik politikalarının doğru işletilmesi, vergi gelirlerinin toplanması, uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi, iç piyasa parametrelerinin korunması ve adil rekabet ortamının var olması için bazı fiiller 5607 sayılı kanunla yaptırım altına alınmıştır. Kaçakçılığın konusuna göre bazı eylemleri kaçakçılık olarak niteleyen pek çok kanuni düzenleme bulunmaktadır. Bu çalışmada 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3'üncü maddesi en güncel haliyle her bir suç açısından korunan hukuki değer, maddi ve manevi unsur ve özel görünüş şekilleri incelenmiştir.Master Thesis Cumhuriyet savcısının soruşturma evresindeki görev ve yetkileri(2022) Karagöz, Furkan BatuhanCumhuriyet Savcısının Soruşturma Evresindeki Görev ve Yetkileri başlıklı tez çalışmamızda Cumhuriyet savcısının tarihsel süreçteki doğuşu ve gelişimi, savcının hukuki niteliği, savcılık teşkilatının özellikleri, yapısı ve görevleri ve savcının soruşturma aşamasında haiz olduğu diğer tüm yetkiler birbirleriyle bağlantılı olarak incelenmiştir. Ceza muhakemesi, bir suç işlendiği şüphesiyle birlikte başlamaktadır. Bu noktada soruşturma evresi de yetkili makamlarca suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi ifade etmektedir. Maddi hakikate ulaşma amacıyla faaliyet gösterilen ceza muhakemesinde, hiç kuşkusuz ki, bu amaca hizmet etmek maksadıyla gerçekleştirilen en önemli faaliyetler soruşturma aşamasında yapılmaktadır. Cumhuriyet savcısı, delil serbestliği ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkeleri kapsamında eldeki somut olayı değerlendirerek suç teşkil eden bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği, şayet gerçekleştiyse bu olayı gerçekleştiren kişinin şüpheli olup olmadığı hususunda bir değerlendirme yapmaktadır. Bu değerlendirme soruşturma aşaması devam ederken toplanan deliller vasıtasıyla yapılmaktadır. Yani esasında savcının değerlendirme yetkisinin kapsamını, somut olay bağlamında toplamış olduğu tüm deliller oluşturmaktadır. Ancak hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller, bu serbestinin sınırını çizmektedir. Bir suç işlendiği şüphesiyle başlayan soruşturma aşamasında savcının birbirine karışmış yetki, görev ve sorumlulukları çalışmamızda anlatılmaya çalışılmıştır. Ancak burada bahsetmek gerekir ki, savcının yetkilerinin birbirinden kesin çizgilerle ayrılması olanaksızdır. Zira savcı henüz ortada bir soruşturma dahi olmadan delilleri değerlendirmeye başlamakta ve bu surette başlangıç şüphesinin oluşup oluşmadığını tespit etmeye çalışmaktadır. Nihayetinde de kamusal iddia makamı olarak görev yapan ve soruşturma evresinin patronu olarak anılan Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasını sonlandıran kararları incelenmiştir. Çalışmamızda; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay kararlarına da yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet Savcısı, Soruşturma Evresi, Savcının Hukuki Statü, Savcının Görev, Yetki ve Sorumlulukları, Savcının Soruşturmayı Sonlandıran Kararları.