Hukuk Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/265
Browse
Browsing Hukuk Fakültesi by Journal "Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Article AB’nin ‘Dijital Tek Pazar Hedefi’ Çerçevesinde Coğrafi Engellemeler (Geoblocking) ile Mücadelesi(*) -2017/1128 Sayılı Sınır Ötesi Taşınabilirlik Tüzüğü ve 2018/302 Sayılı Haksız Coğrafi Engellemeler Tüzüğü’ne Genel Bakış(2020) Güven, Şirin; HukukAB Komisyonu, dijital çağın sunduğu ekonomik ve sosyal faydalardan daha fazla yararlanmak amacıyla AB TekPazarı’nı çevrimiçi ortama genişletmeye karar vermiş ve Avrupa İçin Dijital Tek Pazar Stratejisi’ni yayınlamıştır.Strateji’de öngörülen tedbirlerden bir tanesi, çevrimiçi hizmetlere erişimi engelleyen haksız coğrafi engellemeleriortadan kaldırmaktır. Bu amaçla Komisyon, sırasıyla, kapsamı daha dar olan Çevrimiçi İçerik Hizmetlerinin SınırÖtesi Taşınabilirliği Hakkında AB Tüzüğü ve sonrasında coğrafi engellemeleri daha genel bir çerçevede yasaklayan Haksız Coğrafi Engellemeler Hakkında Tüzüğü yayımlamıştır. Bununla birlikte, bu tür engellemelere en sıkbaşvurulan görsel-işitsel hizmetlerin kapsam dışında bırakılması nedeniyle Haksız Coğrafi Engellemeler HakkındaTüzük’ün, konuya yeni bir yaklaşım ya da çözüm getirmediği, bu nedenle Dijital Tek Pazar’ın oluşumuna önemli birkatkıda bulunmadığı söylenebilir.Article Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 7 Şubat 2019 Tarihli “Swemac” Kararı ve Bu Kararın Türk Hukuku Açısından Değerlendirilmesi(2020) Koşer, Nihal; 45047; HukukThe General Court of the Court of Justice of European Union’s “SWEMAC” decision is about conflict between earlier registered trade name and latter registered trademark right. In this decision, in which circumstances, priority will be given to the earlier right, despite the registration, and in this direction which pleas shall be submitted by trade mark owner are discussed. The relevant decision has great importance due to the determination of the actual right owner and protection of its right besides the forfeiture of trademark owner’s exclusive right. In this study; primarly the subjected dispute to the General Court of CJEU’s relavent decision is examined, then the General Court of CJEU’s decision on this dispute is summarized. Finally it is evaluated comparatively with the relevant provisions of Industrial Property Law No. 6769, which takes referance the EU regulations.Article Boşanmada Velayetin Tevdii(2016) Öztan, Bilge; Öztan, FıratArticle Filistin Devleti’nin Deniz Alanı İddialarına İlişkin Hukuki Bir Değerlendirme(2021) Bayıllıoğlu, Uğur; 19327; HukukFilistin Devleti, 2015 ve 2019 tarihli Deklarasyonlar vasıtasıyla deniz alanları konusunda hak iddialarını açıklamış-tır. Sınırlandırma hukukunun kural ve ilkeleri, hakça ilkeler ve kesme etkisi bağlamında söz konusu iddiaları des-teklemektedir. Filistin’in uluslararası hukuka göre devlet olma kriterlerini karşıladığı açıktır ve dolayısıyla İsrail’in bu konudaki itirazları da hukuken geçersizdir. Ayrıca, Filistin sorununun çözümüne ilişkin Antlaşmalar’da Filistin Devleti’nin deniz alanları üzerindeki haklarını haleldar eden veya bunu engelleyen düzenlemeler bulunmamaktadır. Şüphesiz Filistin Devleti’nin deniz alanlarının sınırlandırılması, Filistin sorunu bağlamlıdır ve ancak bu soruna genel ve kalıcı bir çözüm bulunduktan sonra çözüme bağlanabilir. Bu açıdan durum, Kıbrıs sorununa benzemektedir. Filistin Devleti’nin iddialarının, Doğu Akdeniz’deki mevcut deniz yetki alanları sınırlandırma hukuku bağlamlı sorun-lara birtakım etkileri olabilir. Mesela eğer Filistin Devleti’nin deniz alanlarının Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) münhasır ekonomik bölgesine kadar uzandığı kabul edilirse, GKRY’nin, Mısır ve İsrail’le yaptığı Antlaşmalarla ortaya çıkan kavşağın (tripoint) değişmesi söz konusu olabilecektir. Fakat bir Türkiye-Filistin sınırlandırma antlaş-ması, Türkiye-Libya Antlaşması’nın aksine, Türkiye’nin lehine olmayacaktır.Article İzinsiz Bankacılık Faaliyetlerinde Bulunma Suçu(2019) Ertem, Burcu; 105057Article Kadının Şiddet Nedeniyle Uğradığı Zararların Tazmini ve Nafaka(2018) Badur, Emel; 52568; HukukKadına yönelik şiddet, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da kadınlara,yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insanhakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranışı içerecek genişlikte tanımlanmıştır. Zararın doğması kadınayönelik şiddetin zorunlu unsuru olmamakla birlikte; muhtemel sonuçlarından birisidir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesiveya başlamış olması durumunda en kısa sürede ve etkin şekilde durdurulması ne kadar önemliyse, kadınınbu nedenle uğradığı zararların tazmin edilmesi de bir o kadar önemlidir.Türk Hukuku’nda kadına yönelik şiddet mağdurunun, uğradığı (başta maddi ve manevi zararlar olmak üzere) zararlarıntazmin edilmesi için birden fazla normatif dayanak vardır. Kadına şiddet uygulayan kişinin nişanlısı veya eşiolması durumunda, nişanın bozulması veya boşanma nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen tazminathükümlerine başvurulabileceği gibi; her zaman için haksız fiil hükümlerine dayanılarak zararın tazmininin talep edilmeside mümkündür.İstanbul Sözleşmesi’nin 30. maddesinde taraf devletlere, mağdurların bu Sözleşme’de belirlenen herhangi bir suçnedeniyle faillerden tazminat talep etme hakkına sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirlerialmaları yükümlülüğü getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrası gereğince zararın fail, sigorta şirketi veya finansmanı devletçesağlanan sağlık ve sosyal sigorta hükümlerince karşılanmaması halinde, ciddi bedensel yaralanma veya sağlıkbozukluğuna uğrayanlara yeterli Devlet tazminatı sağlanacağı da kayıt altına alınmıştır.Ayrıca 6284 sayılı Kanun’un 5/4. maddesi uyarınca şiddet uygulayanın, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yada geçimine katkıda bulunan kişi olması halinde ve TMK hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıylahakimin, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmetmesi mümkündürArticle Kira Sözleşmesinde Yükümlülükler ve Giderimler(2016) Erzurumluoğlu, Erzan; 134087Article Roma Hukukunda İş İlişkilerinin Gelişimi Çerçevesinde Opera Kavramı ve İşçinin Bizzat Çalışma Borcu EndNote'a AktarZotero'ya AktarMendeley'e AktarBibtex(2020) Baytemir, Setenay; 246685Çağdaş hukuk sistemlerinde hizmet sözleşmesine farklı bir nitelik kazandıran işçinin bizzat çalışma borcu, Roma hukukunda opera (iş görme faaliyeti) kavramının rest (şey, mal) niteliğine mi; yoksa factum (fiil, olgu) niteliğine mi sahip olduğu hususu ile yakından ilgilidir. Konunun aydınlatılabilmesi, Roma’da iş ilişkilerinin gelişiminin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır. Opera kavramı özünde faaliyet kavramına karşılık gelmekle birlikte, Roma hukukunda şaşırtıcı bir şekilde factum (fiil, olgu) kavramıyla değil; res (şey, mal) kavramıyla özdeşleştirilmiştir. İşe ilişkin hukuki ilişkilerin Roma’nın en eski dönemlerinde köleler açısından ele alınmış olmasının bu duruma etkisi bulunmaktadır. Nitekim, Roma hukukuna göre res kabul edilen kölenin, kendisi ile opera (faaliyet)’sı arasında bir ayrım yapılmamıştır. Böylece iş ilişkisinin aslında konusunu oluşturan kölenin -başka bir açıdan işçinin- nitelikleri, zaman içinde iş görme faaliyetine karşılık gelen opera ile eş değer kabul edilmiştir. Benzer şekilde, bir faaliyetin görülmesi anlamını taşıyan opera’nın facere (yapmak) borcuna vücut vermediği; dare (vermek) borcu meydana getirdiği vurgulanmıştır. Özgür Romalıların kendi aralarındaki iş ilişkilerinin zaman içinde yaygınlaşmaya başlaması ise söz konusu bakış açısını değiştirmemiştir. Ayrıca, bir res (şey, mal) olarak opera’nın bu niteliğinin misli olmayan bir karakterde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Romalı hukukçular tarafından causa operarum kavramıyla, opera’nın, çeşitli değişken ögelerden oluşan bir yapısının olduğu ve kendi özünü oluşturan öznel ve nesnel sebepler aracılığıyla değiştiği ifade edilmiştir. İşçinin niteliğiyle ilgili sebepler öznel sebepleri oluştururken; işe ve işin yapılacağı zamana ilişkin sebepler nesnel sebep kabul edilmiştir. Söz konusu bakış açısı nedeniyle, aynı işin, aynı kişinin edimiyle bile, öncekiyle aynı şekilde tekrar edilemeyeceği savunulmuştur. Bu nedenle, Roma hukukuna göre işçinin, üstlendiği iş görme borcunu bizzat ifa etmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. Nitekim söz konusu bakış açısıyla esasen vurgulanmak istenen, iş görme ediminin kişiye bağlı oluşudur. Günümüzde işçinin bizzat çalışma borcu olarak adlandırılan bu kavram, Romalı hukukçular tarafından oldukça farklı ve felsefi bir bakış açısıyla geliştirilmiştir.Article Türk Sendikalar Hukukuna Göre Sendikanın Üyeliğe Kabul Etmeme Özgürlüğü(2020) Mollamahmutoğlu, Hamdi; 8286; HukukArticle Yaş Düzeltmenin Sigortalılığa Etkisinde Aktüeryal Dengeyi Koruyucu Hükümlerin Değerlendirilmesi(2021) Çopuroğlu, Çağlar; 21743Aktüeryal dengenin korunması, sosyal sigortalar sistemi için hayatidir. Denge yitirildiğinde sistem, kendini finanseedemez ve sürdürülebilirliği tehlikeye girer. Bu sebeple mevzuatta aktüeryal dengeleri korumak için yapılmışdüzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemelerden bir tanesi de, sigortalının mahkemece yaşının düzeltilmesi durumunda,bunun sigortalılığa etkisinde kendisini göstermektedir. Yürürlükteki mevzuata göre yaş düzeltme kararları,sigortalı çalışmaya başladıktan sonra düzeltilmiş ise, sigortalılıkta dikkate alınmaz. Dolayısıyla kişi, sigorta kollarındanyapılacak yardımlardan faydalanırken, çalışmaya başladığında kimliğinde yazılı yaşı ne ise ona göre işlemgörür. Bu durum, mahkeme kararının hukukun diğer alanlarında etki doğururken, sosyal sigortalar alanında etkidoğurmaması anlamına gelirken, sigortalılar ve hatta hak sahipleri arasında eşitsizliğe sebep olmakta, sosyalgüvenlik hakkını zedelemekte ve kişinin özel hayat, mülkiyet hakkı gibi başka haklarını da ihlal etmektedir.