Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Yayın Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/249
Browse
Recent Submissions
Book Part South Caucasus and COVID-19: Vulnerabilities, Setbacks, Responses(2023) Ekinci, F. Didem; 17316This chapter discusses the impact and implications of the COVID-19 pandemic in the South Caucasus. In the framework of the main argument that multiple regional vulnerabilities and setbacks in healthcare systems and economic capacity inherited from the Soviet era shaped the response capacity of the regional actors with the outbreak of the pandemic, it first provides an account of the pre-pandemic background conditions in these spheres in Armenia, Azerbaijan, and Georgia, going back to the Soviet period. It then explores the post-1991 and pandemic period conditions in respect of the same actors in the same spheres, maintaining that the pandemic exacerbated the earlier vulnerabilities and led to limited responses. The final analysis affirms the findings and offers some recommendations for the future.Article Uluslararası İlişkilerde Güç Ve Adalet(2008) Gözen, RamazanBu çalışma, bir olgu ve disiplin olarak Uluslararası İlişkiler’de ‘güç’ ve ‘adalet’in yerini ve önemini incelemektedir. Uluslararası ilişkiler tarihinin hem pratikte hem düşüncede bu iki kavramın hakimiyet mücadelesi şeklinde okunabileceği iddiasına dayanan çalışma, dört temel uluslararası ilişkiler teorisinin (Realizm, İngiliz Okulu, İdealizm ve Kozmopolitanizm) güç ve adalet hakkındaki görüşlerini değerlendirmektedir. Realizm, uluslararası ilişkilerin ‘güç mücadelesi’ olduğunu, adalet ve ilgili kavramlar ahlak, moralite, etik ve hukukun devletin çıkar ve güç mücadelesine katkısı olmadığı müddetçe öneminin olmadığını savunur. İngiliz Okulu, ‘anarşik bir uluslararası toplumun’ istikrar ve düzen içinde yaşamasını sağlayan ortak uluslararası hukuk kuralları olduğunu, böylece güç mücadelesinin kontrol altına alınabildiğini ve pozitif hukukun uygulanması bağlamında adaletin geçerli olduğunu iddia eder. İdealizm, güç mücadelesini frenleyebilmek için ‘uluslararası örgütlerin’ rolünü ve önemin ön plana çıkarır. Kozmopolitanizm ise, devletler ötesi bir perspektif sunarak ‘evrensel insanlık toplumunu/ailesini’ adaletin konusu yapar. Çalışmanın son bölümünde, küreselleşme döneminde güç ve adalet bağlamında çok önemli olan iki konu değerlendirilmektedir: ‘evrensel insan hakları rejimi’ ve ‘küresel ekonomik ve sosyal eşitsizlik ve adaletsizlikler’. Küreselleşme olgusu sonucu gelişen evrensel insan hakları rejimi, ‘güç mücadelesinin’ konusu olan devletler ile ‘adalet mücadelesinin’ konusu olan insan haklarını karşı karşıya getirmiştir. Bu karşılamada, birçok uygulama sorunlarına rağmen özelikle belirli ülkelerde (Türkiye gibi) ve bölgelerde (Ortadoğu ve Doğu Avrupa gibi) evrensel insan hakları rejimi (adalet) devletleri (gücü) baskı altına almıştır. Diğer yandan, küreselleşme sürecinin bir başka sonucu olan ekonomik ve sosyal sorunların ortaya çıkardığı adaletsizliklerin giderilmesi için “yeniden dağıtımcı adalet” teorisinin dikkate alınmasının gerekliliği ve bu çerçevede insanın üretim ve katılım gücünü artıracak yönde devletin yeniden düzenlemesi gerektiği ileri sürülmektedir.Article SOVYET SONRASI UKRAYNA’DA DEVLET, TOPLUM VE SİYASET: DEĞİŞEN DİNAMİKLER, DÖNÜŞEN KİMLİKLER(2020) Ekinci, F. Didem; 17316Article Türkiye’de Siyasal Yolsuzluk: Açmazlarımız Hakkında Bazı Notlar(2015) Demirel, Tanel; 4812Siyasal yolsuzluk Türkiye’nin önemli sorunlarından. Bu kısa notta meseleyi ayrıntılı bir biçimde ele almak yerine üzerinde daha fazla düşünmemiz gereken bazı noktaların altını çizmek isterim.1 Öncelikle yolsuzluk sorunu sadece bize özgü değil. Yerleşik demokrasilerde de siyasal yolsuzluklar gündemi işgal etmeye devam ediyor. Örneğin İtalya, Türkiye’den daha fazla yolsuzluk yapılan bir ülke olarak algılanıyor. Tanımlanması kısmen daha kolay olan basit bürokratik, idari ya da yargısal yolsuzluktan farklı olarak neyin “siyasal” yolsuzluk oluşturduğu konusunda da bir uzlaşma söz konusu değil. Demokratik rejimlerin olmazsa olmazı siyasetçilerin takdir yetkilerine sahip olmalarıArticle The Self-Revelatory Tendencies of The Pardoner in the Canterbury Tales(2012) Çakçak, NazanThe Pardoner is the last of the pilgrims to be described in the General Prologue. Although Chaucer asks for forgiveness for not placing the pilgrims in their proper degree, this has some humiliating connotations to the minds of the readers. Putting the Pardoner last in the General Prologue, Chaucer suggests that he is like an unpleasant thought coming into existence slowly in the minds referring to his being narrated as one of the most wicked characters of all.1 There might also be literary and artistic reasons for mentioning the Pardoner at the end of the character list. It is clear that Chaucer has been particularly interested in him in the Pardoner’s Prologue and Epilogue and he reveals more about him than about any other pilgrims except the Wife of Bath.Article The tension between secularism and democracy in Turkey: Early origins, current legacy(2022) Aydın, Ertan; 140189The author presents an in-depth examination of Turkey's development. This essay briefly covers the history of secularism in Turkey, the secular revolution of the early 1920s and today's multi-party system. The Turkish model has both strengths and weaknesses: while the system succeeds in setting limits on authoritarian regimes, it has failed to implement a full liberal democracy.Article Ruanda’da Soykırım Siyaseti, Uzlaşma ve Uzlaşma Yaklaşımları(2022) Çoban Öztürk, Ebru; 105587Ruanda’da halkın kitlesel katılımıyla acımasız soykırım eylemleri gerçekleşmiştir. Ülkede şiddet döngüsel olarak devam ettiğinden şiddetin tekrar yaşanmaması için çatışma çözümü ve uzlaşma süreçleri gereklidir. Ancak ülkede yürütüldüğü iddia edilen uzlaşma süreci yerini soykırım siyasetine bırakmıştır. Hükümet uluslararası toplumun da desteğiyle iktisadi ve siyasi reformlar yapmış, çatışma çözümü ve uzlaşma yaklaşımlarını da uygulamaya başlamıştır. Fakat uygulanan politikalar, uzlaşmadan uzak, otoriteryen ve soykırımı kendi meşruiyeti için araçsallaştıran bir şekle bürünmüştür. Soykırım hem diğer mağdur grupların dışlanması hem de Tutsi hükümetinin devamlılığını ve baskıcı politikalarını meşrulaştırmak için kullanılmaya başlanmıştır. Devlet tekelinde ve katılımın zorunlu olduğu soykırım anma törenleri, sadece Tutsilerin mağdur kabul edildiği seçilmiş mağduriyet temelli bir resmi tarih yazılması, etnik kimliklerin kullanımının yasaklanması, zorunlu eğitim kampları, hafif sayılabilecek suçları dahi soykırım sayan ve adaleti sağlayamayan yerel mahkemelerin varlığı uzlaşma yerine soykırım siyaseti yürütüldüğünü göstermektedir. Hükümet medyayı, siyaseti ve yerel idari birimleri kontrol altına alarak, ülkedeki yaygın idari gözetim mekanizmasının yardımıyla kendi iktidarını meşrulaştırma aracı olarak soykırımı kullanır hale gelmiş, uzlaşma politikaları hakiki anlamda uzlaşmayı engeller bir şekle bürünmüştür. Çalışmada, Ruanda’da soykırım siyasetinin nasıl yürütüldüğü, bu siyasetin toplumsal uzlaşmadaki ve şiddet döngüsünü engellemedeki olumsuz rolü aktarılacaktır.Article Toplumsal Uzlaşma Belgesi: 1936 Tarihli İş Kanunu(2007) Çakmak, Diren; 131918Çalışmada, emek-sermaye arasında bir uyum belgesi ve toplumsal mutabakat belge- si olarak 1936 tarihli İş Kanunu incelenmektedir. Dönemin koşulları içerisinde böyle bir uyum ve mutabakat önem arz etmektedir. Bu bağlamda, söz konusu kanunun çıkarılmasında etkili olan sosyal, iktisadi ve siyasal faktörlere yer verilmekte, kanunun kapsamına değinilmekte, söz konusu kanunda yer alan uyuşmazlığa konu maddeler değerlendirilmekte ve kanunun değerinin ortaya konulması maksadıyla 2003 yılı İş Kanunu da incelenmektedir.Article Sectarian Identity and Reconciliation in Post-Conflict Syria: Survey Research among Syrian Migrants(2022) Çoban Öztürk, Ebru; 105587The conflict in Syrian sectarianized promptly. To have a factual base for intensifying sectarianism, a survey research was conducted with Syrian migrants. Key insights were utilized in the evaluation of research findings in terms of persistence of sectarianism, sectarian identity, sectarian leadership, and reconciliation in the post-conflict Syria. However, an emphasis on sectarianism in the functioning of state or in the society denies the essence of resolution and reconciliation. In the future of Syria, the effective peace settlements and reconciliation will need to diminish the divisive role of sectarianism to prevent a cycle of violence. Constructivist approach may offer insights.Article Turkey-European Union Relations in the Context of Identity Debate(2008) Akşemsettinoğlu, Gökhan; 104466The enlargement of the European Union (EU) to Central and Eastern European Countries (CEECs), in 2004, marked the importance of both multiculturalism and identity in the European integration process. In other words, the EU has accepted European countries of different cultures, which however adopted the European values and norms entirely. In this sense, the EU has decided to accept European countries as full members, which meet the minimum accession criteria without considering their different cultural orientations. This approach is the reflection of the “unity in diversity” idea.Article Siyasal Bir Figür Olarak Uğur Mumcu`yu Konumlandırmak(2011) Türk, Hasan Bahadır; 18664Article Radikal Demokraside Siyasal Temsil Sorununu Carl Schmitt Üzerinden Düşünmek(2016) Türk, Hasan Bahadır; 18664Çalışmanın başlığının da işaret ettiği gibi, bu çalışma radikal demokrasideki haliyle siyasal temsil sorununu ele almaktadır. Bunu yaparken öncelikle radikal demokrasinin önerdiği siyasal modelin teorik kalkış noktalarından biri olarak Carl Schmitt’in siyasal düşüncesine dair düşünürün siyasal kavramına, egemenlik sorununa ve parlamenter demokrasiye dair görüşleri üzerinden genel bir çerçeve çizilmektedir. Ardından çalışma Chantal Mouffe çizgisindeki radikal demokrasi yorumunun temel argümanlarına kısaca bakmakta ve Mouffe’un yaklaşımının siyasal temsil sorununu yeniden düşünmemize imkân verip vermediğini ele almaktadır. Nihayetinde çalışma, radikal demokrasinin temsil sorununu ele alış biçiminden kaynaklanan bazı sorunlara işaret etmektedir. Tüm bu temelde söz konusu çalışmanın ana argümanı; radikal demokrasideki haliyle siyasal temsil sorununun bazı teorik müphemliklerle malul olduğu ve radikal demokrasinin, temsil sorununun özüne dair yaslandığı Schmitt’ci çerçeveyi göz ardı etme eğilimi taşıdığıdır.Article The International criminal court jurisdiction and the concept of sovereignty(2014) Öztürk Çoban, Ebru; 105587The necessity of prosecution of major crimes committed against individuals or groups has become a common opinion today due to the increasing importance attached to the concept of human rights. The international community demands punishing those individuals committed major international crimes regardless of their duties and powers. The International Criminal Court has become the indicator and the outcome of this demand. It is a development welcomed by the majority of the international community in terms of an idealistic approach. However, there are debates on the jurisdiction of the International Criminal Court. The powers of the Court superseding national jurisdiction and challenging the concept of national sovereignty are the most discussed ongoing issues in particular. The existing jurisdiction of the Court as well as the criticism of this jurisdiction will be discussed in this study.Book Türkiye'nin Uzun On Yılı - Demokrat Parti İktidarı ve 27 Mayıs Darbesi(İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011) Demirel, Tanel; 4812Article Ortadoğu Siyasi Tarihinin Etik Boyutu(2008) Gözen, Ramazan; 3610Uluslararası İlişkiler disiplininde yer alan Realist okula göre, uluslararası politika özü itibarıyla güç ve hâkimiyet mücadelesidir. Devletlerin amaçlarına ulaşmak üzere izledikleri politikalarda ve yaptıkları uygulamalarda bir mahsur yoktur, çünkü "hedefe giden her yol mubahtır, meşrudur." Diğer bir deyişle, uluslararası politikada etik, ahlak, hukuk, norm ve benzeri değerlerin önemi yoktur. Devletler, gerektiğinde, şartlar ve zaman müsait olduğunda her türlü kirli, ahlak dışı, entrikalı ve adaletsiz yolları kullanabilirler.Book Part Transatlantic approach to global security problems(Dış Politika Enstitüsü, 2008) Akşemsettinoğlu, Gökhan; 104466The general dynamics of the post-Cold War era have been concentrated around the idea of replacing earlier conflicts with cooperation. This idea is coupled with a vision of a more peaceful and prosperous age. In considering a peaceful world, security issues must be foremost. If we focus on global security issues and problems, it is best to evaluate the approaches of the United States (US) and Europe (that is so-called transatlantic approach) at the same time. There is no doubt that both the US and Europe are major security powers in the postwar period, and that relations between them determine global issues. This paper, therefore, analyzes both the cooperative and competitive natures of transatlantic approach to global security problems. The paper examines, shortly, the security issues surrounding “problem” states, including Cuba, Iran, Iraq, Libya, Nigeria, and the Middle East region - as of Arab-Israeli relations, in particular.Book Russia and the Balkans After the Cold War(Libertas, 2013) Ekinci, Didem; 17316Book Muktedir Türk Sağ Geleneği ve Recep Tayyip Erdoğan(İletişim Yayınları, 2018) Türk, H. Bahadır; 18664Book Modern Devlet Biyoiktidar Soykırım Ruanda Örneği(Adres Yayınları, 2010) Çoban Öztürk, Ebru; 105587Book Küreselleşme ve Alternatif Küreselleşme(Phoenix Yayınevi, 2005) Karadeli, Cem; 21252