Özel Hukuk Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/71
Browse
Browsing Özel Hukuk Bölümü Tezleri by Access Right "info:eu-repo/semantics/embargoedAccess"
Now showing 1 - 19 of 19
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda düzenlenen idari para cezalarının Kabahatler Kanunu ışığında incelenmesi (Türk Ceza Kanunu karşılaştırması ile)(2015) Kaya, AsımRekabet Kurulu teşebbüs, teşebbüs birliği, teşebbüs ve teşebbüs birliği yönetici veya çalışanlarına RKHK'nun 16. ve 17. maddelerinde yer alan idari para cezalarını vermeye yetkilidir. RKHK'da düzenlenen idari para cezaları esasa ilişkin, usule ilişkin ve nispi idari para cezaları olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Esas ilişkin idari para cezaları, rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve karalar, hakim durumun kötüye kullanılması ve rekabet ihlali doğuran birleşme ve devralmalar halinde verilebilmektedir. Usule ilişkin idari para cezaları ise, başvurularda yanlış ya da yanıltıcı bilgi veya belge verilmesi, izne tabi birleşme ve devralmaların kurul izni olmadan gerçekleştirilmesi, bilgi isteme veya yerinde inceleme hallerinde eksik, yanlış veya yanıltıcı bilgi verilmesi, yerinde incelemenin engellenmesi veya zorlaştırılması hallerinde verilmektedir. Nispi idari para cezaları yükümlülüklere ya da verilen taahhütlere uyulmaması, yerinde incelemenin engellenmesi ya da zorlaştırılması veistenen bilgi veya belgenin belirlenen süre içinde verilmemesi hallerinde her gün için verilebilmektedir. İdari para cezalarının uygulanmasında Ceza Yönetmeliği ve Pişmanlık Yönetmeliği adında iki yönetmelik uygulanmaktadır. RKHK'nun genel hükümler bakımından Kabahatler Kanununa tabidir. Zaman ve yer bakımından uygulanma kuralları bu bakımdan önemli olmaktadır. Ayrıca, kabahatler hukuku bakımından geçerli olan, kanunilik ilkesi, şahsilik ilkesi, non bis in idem ilkesi, gerekçeli olma ilkesi ve yargı yolunun açık olması ilkesi RKHK kapsamında verilen idari para cezaları için de geçerlidir. Kabahatler iki türlü işlenebilmektedir, bunlardan ilki icrai diğeri ise ihmali şekilde kabahatin işlenmesidir. Sorumluluk nedenleri ise kast nedeniyle sorumluluk, taksir nedeniyle sorumluluk ve hata nedeniyle sorumluluk olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Kabahatler kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde kasten ve taksirle işlenebilir. TCK'nın hata hallerine ilişkin hükümleri ise ancak kasten işlenebilen kabahatler için uygulanmaktadır. Kabahatler bakımından sorumluluğu kaldıran iki neden bulunmaktadır. Bunlar, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığıdır. Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmamış çocuk hakkında idari para cezası uygulanamamaktadır. Akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılamayan veya veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişi hakkında işlediği kabahat bakımından sorumluluk yoktur. Kurul, RKHK'nun üçüncü fıkraya göre idarî para cezasına karar verirken, Kabahatler Kanununun 17. maddesinin ikinci fıkrası bağlamında, ihlalin tekerrürü, süresi, teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin piyasadaki gücü, ihlalin gerçekleşmesindeki belirleyici etkisi, verilen taahhütlere uyup uymaması, incelemeye yardımcı olup olmaması, gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhtemel zararın ağırlığı gibi hususları dikkate almaktadır.Zamanaşımı hükümleri bakımından RKHK'nun Kabahatler Kanununa tabidir. Kabahatler Kanununda ise iki tür zamanaşımı vardır. Birincisi soruşturma zamanaşımı ikincisi ise yerine getirme zamanaşımıdır. Kurul'un idari para cezasına karar verebilmesi için bazı süreçlerin işletilmesi gerekmektedir. Bunlar, ilk inceleme, gereği halinde ön araştırma aşaması, soruşturma aşamaları, sözlü savunma toplantısı ve son olarak nihai karardır. Nihai kararın uygulanması ise tebliğ, kesinleşme ve tahsil aşamalarından oluşmaktadır. Kendisine idari para cezası yaptırım uygulanan teşebbüs, teşebbüs birliği, yönetici veya çalışan bu kararın hukuka aykırı olduğunu düşünüyor ise idare mahkemesinde dava açarak bu kararın iptalini isteyebilir. İdare mahkemesinin almış olduğu karar ise olağan ve olağan üstü yasa yollarına tabidir. Olağan yasa yolları, itiraz, temyiz, karar düzeltme, olağan üstü yasa yolları ise kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesidir.Master Thesis 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre basit yargılama usulü(2015) Aksakal, Ramazanasit yargılama usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 316 ilâ 322'nci maddelerinde düzenlenmiştir. Basit yargılama usulü, yazılı yargılama usulünün ağır ve uzun işleyen yargılama prosedüründeki sakıncaları gidermek amacı ile bazı dava ve işler için kabul edilmiş; basitlik ve çabukluk esasına dayanan özel bir yargılama usulüdür. Hem çekişmeli hem de çekişmesiz yargıda uygulanır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte uygulama alanı genişlemiş ve önemi daha çok artmıştır; çünkü seri ve sözlü yargılama usulleri kaldırılarak, bu iki yargılama usulü yerine basit yargılama usulünün uygulanacağı kabul edilmiştir.Master Thesis Acentenin denkleştirme talep hakkı(2013) Saygılı, SerkanBu çalışmanın amacı, ilk kez 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yasal düzenlemeye kavuşturulan acentenin denkleştirme talep hakkını ayrıntılı olarak incelemektir.Acente, müvekkil tarafından üretilen mal ve hizmetlerin işletme merkezi dışında da pazarlanması için faaliyet gösteren ve tacire bağımlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın tacire yardımcı olan kimseye denmektedir. Acentelik sözleşmesi süresi boyunca acente, müvekkile ait ürün ve hizmetleri pazarlamakta ve bu sayede müşteri çevresi oluşturmaktadır. Acentenin, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra oluşturmuş olduğu bu müşteri çevresinden yararlanamayacak olması; bunun karşısında müvekkilin bu müşteri çevresinden tek taraflı yararlanacak olması acentenin denkleştirme talep hakkının hukuki sebebini oluşturmaktadır. Acentenin bu talebinin hukuki niteliği, koşulları, hesaplama yöntemleri ve diğer özellikler tez konumuzu oluşturmaktadır. Çalışmamızda varılan sonuç olarak acentenin denkleştirme talep edebilmesinin başlıca koşulları; acentelik sözleşmesinin denkleştirme talep edebilecek şekilde sona ermesi, müvekkilin acente tarafından kazandırılan müşteri çevresinden sözleşmenin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde etmesi, acentenin ücret kaybına uğraması ve denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmasıdır.Master Thesis Afet riski altındaki yapının yeniden değerlendirilmesi(Çankaya Üniversitesi, 2018) Konkan, SelçukÜlkemizde kentsel dönüşümün can alıcı parçasını afet riski altındaki yapıların yeniden değerlendirmesi oluşturmaktadır. Tez konum ise afet riski altındaki bir yapının yeniden değerlendirilmesidir. Çalışmamın birinci bölümünde kentleşme ve kentsel dönüşümün tarihi ile kentsel dönüşümün anayasal haklar konusunda değerlendirmesi yer almaktadır. Bu bölümde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları, Avrupa Kentsel Şartı, Anayasa Mahkemesi kararlarından faydalanılmıştır. İkinci bölümde, riski yapının tespiti, tahliyesi ve yıkımı incelenmiştir. Bu bölüm idare hukukunun konusu olduğundan Danıştay kararlarından faydalanılmıştır Üçüncü ve dördüncü bölümde, afet riski altındaki yapının dönüşüm uygulaması süreci incelenmiştir. Bu bölümde maliklerin karar verme süreci ve özel hukukun konusu olan kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi incelenmiştir. Anahtar kelime: kentsel dönüşüm, kentsel yenileme, riskli yapı, kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi incelenmiştir.Master Thesis Anonim şirketlerde bağımsız denetim(2015) Çorbacıoğlu, EcecanSermaye Şirketlerinin denetlenmesi hususunda 6762 Sayılı TTK' nun oluşturduğu denetim sistemi yerine, 6102 sayılı TTK "bağımsız denetim" kurumunu getirmiştir. Geliştirilen yeni sistemle birlikte, sermaye şirketleri, şirketle hiçbir organik bağı bulunmayan bağımsız denetçi ya da bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenecektir. 6102 sayılı Kanunun yaslaşma sürecinde, vergi odaklı denetim anlayışının tamamen terk edilmesi hedeflenmiştir. Fakat 6102 sayılı TTK' da 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin ardından, vergi odaklı denetim anlayışına bir ölçüde dönüş yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı, 6102 sayılı TTK ile değişen sistem ve beraberinde süregelen değişiklikler neticesinde oluşan bağımsız denetim sistemini incelemektir. Tez kapsamında, ilk bölümde, Türk hukukundaki düzenlemelerde bağımsız denetim, denetimin çeşitleri, ETK zamanında denetimin işleyişi incelenmiştir. İkinci bölümde, 6102 sayılı TTK ile oluşan yeni bağımsız denetim sistemi ve 6102 sayılı TTK 'nın şirketlerin bağımsız denetime tabi olmaları bakımından getirmiş oldukları ölçeklendirme prensiplerine yer verilmiştir. Son bölümde ise, 6102 sayılı TTK'ya göre bağımsız denetimin işleyişi, KAMUDESK tarafından gerçekleştirilecek bağımsız denetim, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından gerçekleştirilecek bağımsız denetim, bağımsız denetimin unsurları ve bağımsız denetim neticesinde yapılacak işlemlere yer verilmiştirMaster Thesis Avrupa Birliği'nde ve Türkiye'de devlet yardımlarının izlenmesi ve denetimi(2014) Işık, Muzaffer ŞilanDevletler, belli işletmelere, sektörlere ve bölgelere devlet yardımı sağlayarak bunların rekabet avantajlarını rakiplerine karşı arttırarak güçlü konuma gelmelerini sağlar. Devlet yardımları, piyasa mekanizması dışında bir kaynak tahsisi içerdiği için piyasalardaki rekabet ortamını bozar ve kaynakların adil olmayan bir şekilde dağılmasına yol açar. Bu nedenlerle, uluslararası kuruluşlar devlet yardımlarını kontrol altına almaya yönelik çalışmalarda bulunmaktadır. Serbest dolaşım ve serbest rekabet ortamına dayalı bir Ortak Pazar kuran AB'de, devlet yardımları konusu rekabet politikasının bir koludur. AB'de devlet yardımları, Ortak Pazarın işlevselliğini bozduğu için yasaklanırken, bazı muafiyetlerle Ortak Pazar ile bağdaşan devlet yardımlarının yolu açılmıştır. Birliğin, Kurucu Antlaşmalardan, Tüzüklerden, ATAD ve Komisyon kararlarından oluşan geniş ve etkili bir devlet yardımları mevzuatı vardır. Devlet yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesi Komisyonun yetkisindedir. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğine aday bir ülke olarak, Avrupa Birliği'nin bu alandaki mevzuatına uyum sağlamakla yükümlüdür. Türkiye, aynı zamanda, 1/95sayılı Gümrük Birliği Kararı ile devlet yardımları alanındaki mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlaştırmayı taahhüt etmiştir. 6015 sayılı Devlet Desteklerinin İzlenmesi ve Denetlenmesine İlişkin Kanun'un 23.10.2010 tarihinde Resmi Gazete' de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte Türkiye, bu taahhüdünün önemli bir kısmını gerçekleştirmiştir. Çalışmamızda, devlet yardımı kavramı Avrupa Birliği'nin bakış açısıyla incelenerek, bu konudaki mevzuat ile devlet yardımlarının kontrolüne ilişkin sistem ayrıntıları ile ortaya konulmuştur. Ayrıca, Türkiye'deki mevcut devlet yardımları sistemi incelenmiş ve ardından 6015 sayılı Kanun'un devlet yardımı sistemimize getirdiği yenilikler irdelenmiştir. Çalışmamız sonucunda, 6015 sayılı Kanun'un ülkemizdeki devlet yardımları sisteminin eksikliklerini giderecek düzenlemeler içerdiği ve bu Kanun'un uygulanmasının, yardımdan yararlanan sisteme olumlu katkılar sağlayacağı, rekabet bozucu engeli ortadan kaldıracağı sonucuna varılmıştır.Master Thesis Banka teminat mektupları(2014) Günay, CelalBanka, temel ilişkiden kaynaklanan riskin gerçekleşmesi halinde, riskin yöneldiği kişinin uğrayacağı zararın veya yoksun kalacağı karın tazminini taahhüt etmekte, bir riski garanti etmektedir. Teminat mektubu, garanti özelliğinden dolayı temel ilişkiden bağımsızdır. Banka, belirli bir tutarı ödemeyi taahhüt ettiğinden, belirlenen tutarın teminat mektubunda yazması gerekmektedir. İvaz konusu da teminat mektubu kapsamında değerlendirilmiştir. Banka teminat mektupları ile ilgili 1967 ve 1969 tarihlerinde Yargıtay tarafından önemli kararlar verilmiş, verilen kararlar doktrinde de teminat mektubunun niteliğinin değişmesine neden olmuştur. 1967 ve 1969 kararlarından önce, kefalet sözleşmesi olarak değerlendirilen teminat mektupları, Yargıtay kararları ışığında garanti sözleşmesi olarak görülmeye başlanmıştır. Banka teminat mektubu lehtar, muhatap ve bankanın biraraya gelmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Lehtarın muhataba talimat vermesi sonucunda, talimatı kabul eden banka, muhataba bir teminat mektubu verir. Bu noktadan sonra teminat mektubu, banka ile muhatap arasında kurulmuş olup, lehtar ile banka arasında yer alan temel ilişkiden bağımsız olur. Banka teminat mektupları, ticari ilişkilerde taraflara bir güven ortamı sağlamaktadır. Taraflar, teminat mektubunun sağladığı güvence ile daha geniş bir hareket imkanına sahip olmaktadır. Banka da kontrgaranti kavramıyla, taahhüdün yerine getirilmesinden sonra, rücu kapsamını genişletmektedir.Master Thesis Bireysel iş hukukunda dava şartı arabululuculuk(2019) Yanaral, Hande CeylanToplum içinde yaşayan bireyler birbirleri ile iletişim ve etkileşim içindedir. Bu nedenle aralarında uyuşmazlıkların çıkması olağan bir süreçtir. Uyuşmazlıkların çözümü bakımından taraflar empati ile hareket ettiklerinde sorunun çözümü kolaylaşmaktadır. Ancak bu zamana kadar taraflar, uyuşmazlık konusunda haklı olduklarını belgelemek için dava açma yolunu tercih etmişlerdir. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2008 yılından bu güne kadar hukuk davaları artan bir ivme göstermiştir. Hukuk Mahkemelerinin 2011-2018 yılları arasındaki dosya sayıları incelendiğinde 2018 yılında hukuk mahkemelerinde açılan dava sayısı 2011 yılına göre %24,9 artış göstermiştir. Bu verileri iş mahkemeleri bakımından ayrıntılı incelemeye aldığımızda 2018 yılı istatistiklerine göre önceki yıldan devralınan dosya sayısı 351 507, yeni açılan dava sayısı 162 339, üst mahkemeden bozularak gelen dosya sayısı 26 310 olup toplam dosya sayısı 540 156'dır. Davaların genel ortalama görülme süresi istatistiki olarak 283 gün olmasına rağmen iş mahkemelerinde bu oran 629 gün olarak rapor edilmiştir. Bu veriler ışığında 2011-2018 yılları arasında açılan davaların nerdeyse karara bağlanan davalar kadar olduğunu söylemek mümkündür. Bu da hâkimlerin iş yüklerinin artmasına ve verilen kararların hukuka uygunluğunun tartışılmasına sebep olmaktadır. İş mahkemelerinde açılan davaların büyük bir kısmını alacak, tazminat ve tespit davaları oluşturmaktadır. Türkiye genelinde 2018 yılında iş mahkemelerinde açılan ve karara bağlanan davalarda 112 805 dava (%59,6) ile birinci sırayı alacak davası, ikinci sırayı ise 41 112 dava (%21,7) ile tespit davası almaktadır. Açılan davaların uzun sürmesi, yargılama masraflarının fazlalığı, mahkemelerin tarafsızlığına olan inancın zayıflaması ile uyuşmazlıkların alternatif çözüm yolları ile sonuçlandırılması arayışına girilmiştir. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 07/06/2012 tarihinde kabul edilmesi ile uyuşmazlıkların arabuluculuk yolu ile çözümlenmesi hukuk sistematiğimizde yer edinmiştir. Türkiye'de yeni bir kurum olduğundan üzerinde tartışmalar yapılarak geliştirilmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle de inceleme konusu olarak bireysel iş uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk konusu seçilmiştir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte bireysel iş hukuku uyuşmazlıklarında arabuluculuk, dava şartı haline gelmiştir. Kanunun uygulama alanı sadece bireysel iş hukuku uyuşmazlıklarıdır. Toplu iş uyuşmazlıkları ayrı bir kanuna tabi olduğundan çalışmamızda yer almayacaktır. İş uyuşmazlıklarında açılan davalar işçi ve işveren arasındaki çalışma barışının bozulmasına neden olmaktadır. Açılan davalar sonucunda elde edilen kararların hakkaniyete uymadığı inancı, kararların icrasında yaşanan sıkıntılar devlete olan güveni de zedelediğinden toplumsal kaosa neden olmaktadır. Devlete güvenin olmadığı, toplum huzurunun sağlanamadığı ortamda suç oranları artmakta, bireyler hukuka aykırı çözümlere yönlenmektedir. Bunun önüne geçmek için özellikle iş uyuşmazlıkların çözümünde tarafların inisiyatif alarak sürece dahil olmaları önem arz etmektedir.Master Thesis Destekten yoksun kalma tazminatı(Çankaya Üniversitesi, 2017) Kayıcı, Kaan ÖzgürYüksek Lisans tezi olarak hazırladığımız bu çalışmada, destekten yoksun kalma tazminatı incelenmiştir. Destek yoksun kalma tazminatı, uygulamada sıklıkla karşılaşılan bir tazminat türüdür. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölüm olayı sonucunda ölen kişinin yaşarken yardımda bulunduğu veya ilerde bulunması muhtemel kişilerin mal varlıklarında oluşan zararların giderilmesinden ibarettir. Bu tazminatı talep edebilmek için öncelikle ölenin, tazminatı talep eden kişiye mevcut veya ileride olması muhtemel desteğinin ispatı gerekmektedir. Bunun yanı sıra destek görenin de ölen desteğin bakımına ihtiyacı olduğu ispatlanmalıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı bağımsız karakter ve istisnai nitelik taşıdığı gibi temelini maddi bir zararın oluşturduğu yansıma yoluyla uğranılan bir tazminat türüdür. Destekten yoksun kalma tazminatının kaynağını haksız fiiller, sözleşmeler veya vekalet iş görme oluşturabilir. Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken desteğin gelirinin ve elde ettiği ekonomik değerlerin belirlenmesi gerekmektedir. Desteğin ölümüyle, destek görenin elde ettiği menfaatler ile hayatta kalan eşin yeniden evlenme ihtimali destekten yoksun kalma tazminatında indirime sebep olmaktadır. Çalışmamızda destekten yoksun kalma tazminatı ile ilgili doktrindeki tartışmalar ile Yargıtay uygulamalarına yer verilmiştir.Master Thesis Destekten yoksun kalma tazminatı ve hukuki sonuçları(2017) Kaba, GizemDestekten yoksun kalma tazminatı zarar verici fiil sonucu ölüm olayının meydana gelmesi durumunda, ölen kişinin hayattayken yardımda bulunduğu veya ileride bulunacağı kişilerin mal varlıklarına yönelik meydana gelen zararların giderilmesini amaçlamaktadır. Bu tazminatın gündeme gelebilmesi için öncelikle tazminat talep eden kişi ile ölen kişi arasındaki destek ilişkisi tespit edilmelidir. Destek ilişkisinden söz edebilmek için düzenli ve devamlı yardımın mevcut olması veya ileride bu yardımların gerçekleşeceğinin kuvvetle muhtemel olması gerekir. Destekten yoksun kalma tazminatının özelliklerini bağımsız nitelik taşıması, mal varlığı zararı şeklinde gözükmesi ve yansıma zarar teşkil etmesi olarak sıralayabiliriz. Düzenli ve devamlı bir yardımın söz konusu olmasının yanı sıra, desteğin bakım gücüne sahip olduğunun ve destek görenin de bakım ihtiyacı içinde olduğunun kanıtlanması gerekir. Destekten yoksun kalma tazminatındaki zararın hesaplanabilmesi için öncelikle desteğin tazminata esas alınacak geliri belirlenir ve tazminat hukukunun genel prensipleri ışığında zarardan ve tazminattan indirilmesi gereken durumlar göz önünde tutulur. Son olarak belirlenen tazminat faiziyle birlikte irat veya sermaye şeklinde borçludan tazmin edilir.Hazırlanan bu çalışmada konu ile ilgili doktrindeki tartışmalara yer verilmiş olup, Yargıtay kararlarıyla desteklenmiştir.Master Thesis Gayrimaddi hakların vergilendirilmesi(2012) Dilemre, BegümBu çalışmada gayrimaddi hakların vergilendirilmesi konusu tüm yönleriyle ele alınmıştır. Gayrimaddi hakların kapsamının çerçevesi çizildikten sonra, her bir gayrimaddi hakkın satışı, devir ve temliki veya kiralanması gibi farklı hukuki durumlar için vergilendirmenin nasıl yapılacağı açıklanmıştır. Ayrıca, çalışmada yalnızca ulusal boyut ile sınırlı kalınmamış, konunun uluslararası önemi sebebiyle dar mükellefler için vergilendirmenin nasıl yapılacağı da incelenmiştir. İncelenen konuyla ilgili uygulamada karşılaşılan sorunlar değerlendirilmiş ve çözüm önerilerinde bulunulmuştur.Master Thesis Hekimin özen yükümlülüğü(2014) Sindel, EceSağlık Hukuku ve Tıp Etiği kavramlarının günümüzde gittikçe önem kazanmasıyla birlikte hekimlerin tedaviden kaynaklanan sorumlulukları, hasta hakları ile hekimlerin yükümlülüklerinin başında gelen özen yükümlülüğü anlatılmak istenmiştir.Master Thesis İnşaat sözleşmesinde yüklenicinin sorumluluğu(2015) Sivri, AhmetÜlkemiz ekonomisinde, büyük önemi olan İnşaat sözleşmesi TBK'da düzenlenen eser sözleşmesinin özel bir türü ve uygulamada en çok karşılaşılan bir sözleşmedir. İnşaat sözleşmesine ilişkin TBK m. 470 - 486 arasında düzenlenen eser sözleşmesi ile ilgili özel hükümlerin yanı sıra TBK. nun ilgili genel hükümleri de uygulanacaktır. İnşaat sözleşmesinde, sözleşmenin tarafları olan yüklenici ve işsahibinin yerine getirmesi gereken sorumlulukları vardır. Uygulamada sık karşılaşılan uyuşmazlıklar daha çok yüklenicinin sorumluluklarından kaynaklandığından kaleme aldığım bu tezimde yüklenicinin sorumluluğuna değinmeye çalıştım. Tezimde yüklenicinin sorumluluğunu inşaatın tesliminden önce ve tesliminden sonra olmak üzere uygulanacak hükümleri iki ayrı başlık altında detaylı bir şekilde ele almaya çalıştım.Master Thesis Markanın hükümsüzlüğü ve hukuki sonuçları(2017) Gökçen, GörkemBu çalışma, markanın hükümsüzlüğü ve hükümsüzlüğün hukuki sonuçlarını 22.12.2016 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen ve 10 Ocak 2017 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile karşılaştırmak suretiyle incelemeyi amaçlar. Bu çalışmanın konusu olan "markanın hükümsüzlüğü ve hukuki sonuçları", incelenirken Giriş ve Sonuç bölümleri hariç Birinci Bölümde marka kavramı, markanın işlevleri, türleri ve sınıflandırılması ve marka hakkı; "Markanın Hükümsüzlüğü" başlıklı İkinci Bölümde; markanın hükümsüzlüğü kavramı, markanın hükümsüzlüğünün markanın iptalinden farkı, markanın hükümsüzlüğü sonucunu doğuran sebepler; "Hükümsüzlük Davası" başlıklı Üçüncü Bölümde; hükümsüzlük davası, hükümsüzlük davalarına ilişkin usul hükümleri, hükümsüzlük davalarının kötüniyetli olarak açılması sorunu; "Markanın Hükümsüzlüğünün Hukuki Sonuçları" başlıklı Dördüncü Bölümde ise; hükümsüzlüğün hukuki sonuçları, etkileri ve kapsamı, markanın rehninde, haczinde ve marka üzerinde intifa hakkının bulunduğu hallerde hükümsüzlüğün etkisi konuları konuya ilişkin olarak öğretide ileri sürülen görüşler ve Yargıtay kararları ışığında incelenmiştir.Master Thesis Markayı kullanma zorunluluğu ve kullanmamanın hukuki sonuçları(Çankaya Üniversitesi, 2017) Karaca, Osman UmutBu çalışmada; marka hukuku bağlamında markanın kullanılması zorunluluğu, söz konusu zorunluluğun kaynağı ve kapsamı ile markanın kullanılmaması halinde ortaya çıkabilecek hukuki durumlar incelenmiştir. Çalışmada, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler bağlamında markayı kullanma zorunluluğu, Anayasa Mahkemesinin mülga 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, markayı kullanma zorunluluğuna ilişkin hükümlerini iptal etmesinin ortaya çıkardığı hukuki durumlar, bu iptal kararlarının 22.12.2016 tarihli 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uygulamasına etkilerinin olup olmadığı tartışması ile Sınai Mülkiyet Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle markayı kullanma zorunluluğunun genişletilen kapsamı etraflıca ele alınmış, uygulamada karşılaşılması muhtemel sorunlara ve bu sorunların olası çözümlerine değinilmiştir.Master Thesis Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi(Çankaya Üniversitesi, 2017) Özüren, MuratTaşınmaz satış vaadi sözleşmesi doktrinde ağırlıklı olarak kabul edilen görüşe göre, bir ön sözleşmedir. Bu sözleşme ile taraflar, ileride kurulacak olan taşınmaz satış sözleşmesinin yapılması borcunu üstlenmektedirler. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin yapılmış olması, taşınmaz satış sözleşmesinin kurulabilmesi için gerekli olan zorunlu bir safha değildir. Ancak, taraflar taşınmaz satış sözleşmesini yapmadan önce kendilerini güvence altına almak amacıyla taşınmaz satış vaadi sözleşmesini yapma yoluna gidebilirler. Taşınmaz satış sözleşmesi ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi birbirinden ayrı hukuki niteliklere sahip olup, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri noterler tarafından da düzenlenebilmektedir. Buna karşın, taşınmaz satış sözleşmesini düzenleme yetkisi noterlere verilmemiştir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin kurulması ile taşınmazın mülkiyeti doğrudan alıcıya geçmemektedir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi tek başına tapu siciline yapılacak olan tescile hukuki sebep oluşturamaz. Tarafların ayrıca vaad etmiş oldukları taşınmaz satış sözleşmesini resmi şekle uygun olarak akdetmeleri gerekmektedir. Ancak sonradan akdedilmiş bulunan bu taşınmaz satış sözleşmesine dayanılarak tapu siciline tescil işlemi yapılabilir. Tezde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi kavramı detaylı bir şekilde incelenmeye çalışılacaktır. Konu incelenirken taşınmaz satış vaadi sözleşmesine ilişkin mevzuat hükümlerinden, doktrinde yer alan görüşlerden ve Yargıtay kararlarından yararlanılmıştır. Tez üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tanımına, hukuki niteliğine ve çeşitlerine yer verilmiş olup, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin benzer kavramlarla karşılaştırılması yapılmıştır. Tezin ikinci bölümünde, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerli bir şekilde kurulabilmesi için gerekli olan şartlardan bahsedilmiş, bu şartlara uyulmaksızın kurulmuş bulunan taşınmaz satış vaadi sözleşmelerine uygulanacak hukuki yaptırımlara değinilmiştir. Tezin üçüncü ve son bölümünde ise, geçerli olarak akdedilmiş bulunan taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin gerek sözleşmenin tarafları arasında doğurduğu hükümler, gerekse sözleşmenin tarafları ile üçüncü kişiler arasında doğurduğu hükümler anlatılmıştır. Üçüncü bölümde son olarak taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin sona ermesi incelenmiş, taraflar arasındaki borç ve borç ilişkisinin sona erme sebeplerinden bahsedilmiştir. Anahtar Kelimeler : Taşınmaz satış vaadi, ön sözleşme, satış sözleşmesi, noter, resmi şekil, tapu siciline tescil.Master Thesis Teknik direktörlük sözleşmesi(2014) Doğu, Hakkı MertTezin konusu, teknik direktörlük sözleşmesidir. Sözleşmede tarafların karşılıklı yükümlülükleri vardır ve bu yükümlülükler ayrıntılı olarak incelenmektedir.Teknik direktörlük sözleşmesi spor ve spor hukuku için çok önemlidir. Spor insanlar için eğlencelidir fakat spor hukuku eğlenceli olarak gözükmemektedir. Bununla birlikte son zamanlarda spor hukuku gelişim göstermiştir. Tez üç kısımdan oluşmaktadır. İlk kısım, sözleşmenin kurulmasıyla ilgilidir. Teknik direktörlük sözleşmesi taraflara borçlar yüklemektedir. Teknik direktör işçi ve kulüp de işverendir. Bu yüzden teknik direktör çalışmak; kulüp ise ücret ödemek zorundadır. Ayrıca kulüp dernek ya da anonim şirket şeklinde faaliyet gösterebilir. Tezin ikinci kısmı teknik direktör ve kulübün yükümlülük ve borçlarıyla ilgilidir. Teknik direktörün yükümlülükleri (borçları) iş görme (özenle çalışma, bizzat çalışma, bağımlı çalışma), talimatlara uyma, sadakat borcu ve rekabet etmemektir. Kulübün yükümlülükleri (borçları) ise ücret ödeme, malzeme sağlama, teknik direktörü gözetme, eşit davranma ve iş sağlığı ve güvenliğini oluşturmaktır. Tezin üçüncü kısmı ise teknik direktörlük sözleşmesinin sona ermesiyle ilgilidir. Örneğin sözleşme süresinin sona ermesi, tarafların sözleşmeyi sona erdirme konusunda anlaşmaları ve fesih bunlardandır. Ayrıca teknik direktörün ölmesi ve kulübün tüzel kişiliğini kaybetmesi de sayılabilir. Teknik direktör ya da kulüp sözleşmeyi feshedebilirler. Fesihten sonra teknik direktör kıdem tazminatına hak kazanabilir. Teknik direktör, spor kulüpleri ve sporcular için son derece önemlidir. Bunun yanında teknik direktörlük sözleşmesi de spor hukuku için önem arz etmektedir.Master Thesis Türk Borçlar Kanunu açısından taksitle satış sözleşmeleri(2013) Demir, RemziGünümüz dünyasında, taksitli satış sözleşmelerinin büyük önemi vardır. Küreselleşen ekonominin dayattığı tüketim ekonomisi sonucunda, hukuken ve ekonomik olarak zayıf konumda bulunan yurttaşların korunabilmesi için yapılan yasal düzenlemelerden biri de TBK m. 253 -263 arasında düzenlenen taksitli satış sözleşmesidir. Taksitle satış sözleşmesinde, alıcı ile satıcının rızaen anlaşmasının kabulü için; satım parasının birden fazla vadelerde bölüm bölüm ödenmesinin kararlaştırılmış olması, satım konusunun taşınır şey veya haklar olması, satılanın alıcıya hiç olmazsa taksitlerin bir kısmının ödenmesinden önce teslim edilmiş olması gerekmektedir. Taksitle satış sözleşmelerinde, satıcının malı alıcıya teslim etmesine rağmen, alıcı satım bedelini kısım kısım ödeme borcu altına girmektedir. Aynı ekonomik amaçla yapılan işlemlere de uygulanan taksitle satış sözleşmesi, iki tarafa borç yüklemektedir. Alıcı, peşin satış bedelinin en az onda birini en geç teslim anında peşin olarak, satış bedelinin geri kalan kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl içinde ödemekle yükümlüdür. Bakanlar Kurulu, satılanın türüne göre peşinat miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya kadar indirebileceği gibi, iki katına kadar çıkartabilir. Kanunda belirlenen asgari peşinatı tamamen almaksızın, satılanı alıcıya devreden satıcı, peşinatın ödenmeyen kısmı üzerinde istem hakkını kaybeder. Peşinattan vazgeçilmesi karşılığında, satış bedelinde yapılacak artırma hükümsüzdür. v TBK'nin taksitle satım sözleşmelerine ilişkin hükümleri emredici nitelik taşıdığından, bu hükümlerin etrafı dolanmak suretiyle yapılan işlemler hakkında da taksitle satış sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanacaktır. Yazılı şekil şartı aranılan taksitle satış sözleşmesinde, yasal temsilcinin taksitle satış sözleşmesine yazılı ve en geç sözleşmenin kurulması anında rıza verebileceği öngörülmüştür. Ayrıca sözleşmenin kurulması ile hüküm doğurması anı ile hüküm ve sonuçlarını doğurma anının birbirinden ayrıldığı, alıcıya sözleşme ilişkin irade beyanını geri alma hakkının tanındığı, cezai şart kararlaştırılabileceği benimsenmiştir. Satıcının asgari peşinatı tamamen almadan, taksitle satış sözleşmesine konu malı alıcıya devretmesi halinde, satıcı peşinatın ödenmeyen kısmı üzerindeki talep hakkını kaybedecektir. Alıcı peşinatı ödemede temerrüte düşerse satıcı, sadece peşinatı isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Buna karşılık, alıcının taksit ödeme borcunu ödemede temerrüde düşmesi halinde, kalan tüm satış bedelini talep edebilmesi ve sözleşmeden dönmesi için; hakların sözleşmede saklı tutulması ve alıcının kararlaştırılan satış bedelinin en az onda birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksiti veya en az dörtte birini oluşturan bir taksiti ya da en son taksiti ödemede temerrüte düşmüş olması şartları gerekmektedir. Ancak, satıcının dönme dolayısıyla isteyebileceği miktar , ödenmiş taksitler tutarına eşit veya daha fazla ise satıcı sözleşmeden dönemez. Satıcının dönme hakkını kullanabilmesi veya satış bedelinin geri kalanını isteyebilmesi için alıcıya en az onbeş günlük bir süre tanıması gerekir.Master Thesis Velayetin tevdii(Çankaya Üniversitesi, 2017) Akkışla, Hasibe SenaBu çalışma, velayetin tevdii halini ve bu kapsamda çocuk menfaati, anne ve baba sorumluluğu ile hâkimin takdir yetkisi bakımdan yapılan bir incelemedir. Tezin, çocuk menfaatine zarar vermeden kanun koyucunun amaçladığı ve bu hedefte belirlediği kurallar kapsamında velayetin tevdii gerek doktrin anlamında gerekse uygulama bakımından tartışılmıştır. Bu çalışmamızda anne ve babanın sorumlulukları, bu kapsamda kanun tarafından kendilerine tanınan hak ve yetkiler ile çocuğun velayetinin tevdisi için gerekli olan koşullar tartışılmıştır. Velayetin düzenlenmesinde hakimin ne gibi yetkileri olduğu, bu yetkilerini hangi ölçüde kullanabileceği, çocuk menfaatinin nasıl korunması gerektiği gibi sorularının cevaplanmaya çalışılmıştır. Uygulamada karşılaşılan problemlerin karanlıkta kalmış sorunları aydınlatmaya çalışmış bulunmaktayız.