Kamu Hukuku Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/62
Browse
Browsing Kamu Hukuku Bölümü Tezleri by Department "Çankaya Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 1982 anayasasına göre toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı(Çankaya Üniversitesi, 2017) Keser, HayriyeToplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı çoğulcu demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından biri olması nedeni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından önemle vurgu yapılmakta olup bu kapsamda, ifade özgürlüğü ile alakalı ilkelerin ışığında, zaman içerisinde daha geniş bir yoruma tabi tutmaktadır. Türk İç hukuk düzenlemelerinde, toplantı ve gösteri yürüyüşü konusunda genel olarak AİHM'nin ortaya koymuş olduğu standartlara uyum konusunda özen gösterilmiştir. Benzer şekilde, Anayasa Mahkemesinin vermis olduğu kararlarda da aynı hassasiyetiye dikkat çekmektedir. Ancak esas sorun konuya ilişkin hükümlerin ve ilkelerin uygulama alanine geçirilmesinde ortaya çıkmaktadır. Türkiye hakkında açılan davalarda çıkan ihlal kararları ile Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların başlıca sebebini, bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeni ile toplantı ve yürüyüşünün yasadışı sayılması, barışçıl şekilde yapılan gösterilere kolluğun kuvvet kullanarak müdahale etmesi veya kolluk tarafından kullanılan kuvvetin orantısız şekilde gerçekleşmesi oluşturmaktadır. Bu itibarla, 1982 Anayasasında, bahse konu hakkın tanımlanması, sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemeler, ilgili yasa ve yönetmeliklerle, söz konusu ihlal kararlarının çıkmasının engellenmesi amaçlanmıştır.Master Thesis 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nda doğrudan temin alım usulü(Çankaya Üniversitesi, 2018) Sözen, Seda GüneşKamu idarelerinin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapmış oldukları ihaleler, 1983 yılında çıkarılan 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında gerçekleştirilmekteydi. Değişen ve gelişen ihtiyaçlara cevap vermeyen, bütün kamu kurumlarını kapsamayan bu kanun, ihale düzenlemeleri açısından yerini uluslararası ihale uygulamaları ile Avrupa Birliği alım usullerine paralel, yeni ve kapsamlı olarak hazırlanan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'na bırakmıştır. Bu sayede Türk kamu alımları sistemi uluslararası uygulamalara uyum sağlamış, alımlar daha saydam ve hesap verilebilir bir hal almış en önemlisi alımları denetleyen bir kurum olan Kamu İhale Kurumu kurulmuştur. 4734 sayılı kanunun ilk çıktığı dönemde dört türlü ihale usulü düzenlenmiştir. Bu ihale usulleri Açık İhale Usulü, Belli İstekliler Arasında İhale Usulü, Pazarlık Usulü ve Doğrudan Temin Alım Usulüdür. Ancak Kamu İhale Kanunu da değişikliğe uğramış, 2003 yılı değişikliği ile doğrudan temin ihale usulü olmaktan çıkarılıp bir alım usulü şekline dönüşmüştür. Çalışmamızın konusunu doğrudan temin alım usulü teşkil etmektedir. İlk bölümde 4734 Sayılı Kamu İhale Kanun kapsamında yer alan ihalelere ilişkin tanımlar, ihale ve alım süreçlerinin tarihi gelişimi, Kamu İhale Kurumu ve genel olarak Kamu İhale Kanunu düzenlemeleri ile Devlet İhale Kanununda yer alan düzenlemeler ele alınacaktır. İkinci bölümde ise Doğrudan Temin Alım Usulü bütün yönleriyle ele alınacak ve sonuç bölümünde ise doğrudan temin alım usulü sürecinde yaşanan sorunlara ışık tutulmaya çalışılacaktırMaster Thesis 5237 sayılı Türk ceza kanununda bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçu(Çankaya Üniversitesi, 2018) Alp, Barış EmreBilişim sistemleri ekonomi, sağlık, eğitim, bilimsel araştırmalar, savunma, idare gibi hayatımızın birçok alanında etkin bir rol oynamaktadır. Günümüzde hemen hemen tüm devlet kurumları, bankalar ve ticari işletmeler bütün iş ve işlemlerini bilişim sistemlerini kullanmak suretiyle gerçekleştirmektedir. Vazgeçilemez hale gelen bilişim sistemlerinin, geçici süreyle de olsa çalışamaması büyük zararlara neden olabilmektedir. Özellikle çok iyi bir şekilde üretilmiş olan zarar verici yazılımlar ile pek çok kamu kurumunun işleyemez hale getirilebilmesi mümkün olduğu gibi şirketlerin ticaret yapması da engellenebilmektedir. Yasa koyucu bu gibi yıkıcı etkileri olan eylemleri düzenleme altına alarak, bir nebze de olsa ortaya çıkabilecek zararların önüne geçmek istemiştir. Atfedilen bu önem dolayısıyla çalışmamızda, Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu incelenmiştir.Master Thesis Anayasa mahkemesine bireysel başvuru yolunda adil yargılanma hakkı(Çankaya Üniversitesi, 2018) Uzun, GözdeAdil yargılanma hakkı, hukuk düzeninin sağlanabilmesi açısından bireylerin haklarını korumayı amaçlayan en temel unsurlardan biridir. Demokratik hayatın bir gereği olarak bireysel hakların tesisi, uyuşmazlığın yargı eliyle çözümlenmesi ile sağlanmaktadır. Anayasayla teminat altına alınmış temel haklardan olan adil yargılanma hakkı kapsamında, bireylerin haklarının teminat altına alınması, ulusal ve uluslararası düzenlemeler ışığında günümüzdeki halini almıştır. Türk iç hukuk düzenlemelerinde, adil yargılanma hakkı konusunda genel olarak AİHS ve Anayasa'nın ortaya koymuş olduğu standartlara uyum konusunda özen gösterilmiştir. Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu kararlarda da aynı hassasiyeti göstermektedir. Ancak esas sorun adil yargılanma hakkı kapsamında bulunan ilkelerin somut olaya uygulanmasında ortaya çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair başlıca iddiaları şu şekilde saymak mümkündür. Mahkemeye erişim hakkının engellendiği, gerek medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili davalarda, gerekse ceza alanında kendisine yöneltilen suç isnatları konusunda, kanun ile kurulmuş tarafsız ve bağımsız mahkeme tarafından davasının makul sürede, hakkaniyete uygun olarak yürütülmediği, hükmün açık oturumda açıklanmadığı, suçlamalardan önceden bilgilendirilmediği, savunma hakkının tanınmadığı, masumiyet karinesinin ihlal edildiği en yaygın adil yargılanma hakkının ihlalleri kapsamında yer almaktadır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının ülkemiz tarafından kabul edilmesi ile birlikte anayasal güvence altına alınmış olan adil yargılanma hakkının tanımlanması ve sınırlandırılmasına ilişkin ilgili kanun ve yönetmeliklerle çeşitli düzenlemeler yapılarak söz konusu ihlal kararlarının çıkmasının engellenmesi amaçlanmıştır.Master Thesis Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin örnek bazı kararlarının Türk hukukuna etkisinin anayasanın 90. maddesinin son cümlesi çerçevesinde değerlendirilmesi(Çankaya Üniversitesi, 2018) Tuna Işık, Tuğba"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Örnek Bazı Kararlarının Türk Hukukuna Etkisinin Anayasanın 90. Maddesinin Son Cümlesi Çerçevesinde Değerlendirilmesi" adlı bu çalışmada söz konusu maddeye 2004 yılında 5170 sayılı Kanunla eklenen son cümle ele alınmış ve detaylı bir şekilde incelenmiştir. İki bölüm halinde hazırlanmış olan çalışmanın birinci bölümünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yapısı, kararlarının özellikleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin sistemi ve Türk hukukuna olan etkisi değerlendirilmiştir. İkinci bölümde ise, Anayasanın 90. maddesinin son cümlesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde incelenmiştir. Bu kararlar üç konuya ilişkindir. İlki AİHM'nin Türkiye hakkında ihlal kararı verdiği, Türk hukukunda da gerekli yasal düzenlemelerin yapıldığı disiplin mahkemelerine dair kararlarıdır. İkincisi AİHM'nin Türkiye hakkında ihlal kararı verdiği fakat ihlale sebep olan mevzuat hükmünün Türk hukukunda aynen varlığını devam ettirdiği evli kadının soyadı ile ilgili kararlarıdır. Üçüncü olarak vergi ceza hukukuna dair olanlardır ki, bu konuda Türkiye aleyhine ihlal kararı verilmemiş, ilk ihlal kararına konu olan Finlandiya mevzuatı ile Türk vergi mevzuatının benzerliği karşısında bu kararlar da incelenmeye değer bulunmuştur.Master Thesis Çocukların cinsel istismarı suçu(Çankaya Üniversitesi, 2018) Seçgin, DamlaCinsel dokunulmazlığa karşı suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda kişilere karşı suçların düzenlendiği ikinci bölümün altıncı kısmında dört madde olarak hüküm altına alınmış olup, inceleme konumuz olan Çocukların Cinsel İstismarı Suçu ise 103.maddede düzenlenmiştir. 765 sayılı Ceza Kanununda da çocukların cinsel istismarı ile ilgili düzenlemeler olmasına rağmen taraf olunan uluslar arası metinlere paralel olarak gerekli değişiklikler yapılmış ve 5237 sayılı TCK'da daha kapsamlı bir maddeye yer verilmiştir. Bunun yanı sıra yakın zamanlarda 103.maddede, 6545 ve 6763 sayılı Yasalar ile değişiklikler yapılmış ve çalışmamızın ilgili bölümlerinde bu değişikliklerden de bahsedilmiştir. Çalışmamızda öncelikle, "çocuk" ve "istismar" kavramları irdelenmekle birlikte daha sonra cinsel istismar suçu ile benzer kavramların karşılaştırılması yapılmış; suçun tarihçesi ve karşılaştırmalı hukukta nasıl düzenlendiği incelenmiştir. Daha sonra ise, 5237 sayılı TCK'nın 103.maddesinde altı fıkra olarak belirtilmiş olan "Çocukların Cinsel İstismarı" suçu irdelenmekle beraber TCK'da yer alan benzer suçlar ile karşılaştırılması yapılmıştır. Son olarak, yargılamaya ilişkin hükümler ele alınıp cinsel istismarda "ispat" hususu incelenerek çalışmaya son verilmiştir.Master Thesis Güveni kötüye kullanma suçu(Çankaya Üniversitesi, 2017) Dikmener, Harun RaşitGüveni kötüye kullanma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 155. maddesinde düzenlenir. Bu suç, belirli bir amaçla bir malın zilyetliğinin belirli bir hukuki ilişki çerçevesinde başka bir kişiye devredilmesinden sonra, malın zilyetliğini devralan kişi tarafından bu amaç dışında kendisinin veya başkasının yararına olarak, mal üzerinde tasarrufta bulunulması veya bu tevdi olgusunun inkar edilmesi şeklinde tanımlanabilir. Roma hukuku döneminde de var olan ancak, müstakil bir suç olarak düzenlenmeyen güveni kötüye kullanma suçu, hırsızlık fiillerinin içinde yer almaktaydı. İslam hukuku döneminde tazir suçları arasında yer alan güveni kötüye kullanma suçu, bu dönemde müstakil bir suç olarak düzenlenmiştir. Temel ilkelerinden birisi de emanete riayet etmek olan İslam Hukukunda, emanet alınan bir eşyanın güvenliğinden, değerinin kaybolmamasından eşyaya bir zarar gelmemesinden emanet alan kişi sorumludur. Osmanlı Devleti döneminde 1858 tarihli Ceza Kanunname-İ Humayunu çıkarılmış, bu kanunun ikinci babının dokuzuncu faslında güveni kötüye kullanma suçu, "emniyetin suistimali" başlığı altında düzenleme alanı bulmuştur. Türkiye cumhuriyeti döneminde ilk olarak 765 sayılı Türk Ceza Kanunu Döneminde emniyeti suistimal başlığı altında düzenlenerek uygulanmış, halen de 5237 sayılı TCK'nın 155. maddesinde düzenleme alanı bularak uygulanmaktadır. Farklı ülkelerin hukuk düzenlerinde de güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Güveni kötüye kullanma suçunda korunan değer kişinin mülkiyet hakkı ve kişiler arasındaki güven duygusudur. Güveni kötüye kullanma suçunun faili, suça konu mal üzerinde lehine zilyetlik devredilen ve bu devir amacına aykırı tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi suçun failidir. Güveni kötüye kullanma suçu malı belirli şekilde kullanmakla yükümlü olan kişilerce işlenebileceğinden, bu suç özgü suç kabul edilir. Bu suçun faili herkes olamaz. Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; faile bir malın zilyetliğinin belirli bir hukuki ilişki çerçevesinde devredilmesi, failin kendisine zilyetliği devredilen mal üzerinde veriliş amacının dışında tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi gerekir. Güveni kötüye kullanma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. TCK 155/2. maddesi uyarınca; suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde nitelikli güveni kötüye kullanma suçu oluşur. Daha fazla cezaya hükmolunur. Güveni kötüye kullanma suçunun; hırsızlık, dolandırıcılık, zimmet, bankacılık zimmeti, mala zarar verme ve muhafaza görevini kötüye kullanma suçlarıyla benzer yanları olduğu gibi bu suçlardan ayrılan yönleri de vardır. 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu ve 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nda güveni kötüye kullanmaya ilişkin özel düzenlemeler mevcuttur. Güveni kötüye kullanma suçuna teşebbüs, iştirak mümkündür. Güveni kötüye kullanma suçunda içtima ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gündeme gelebilir. Güveni kötüye kullanma suçunda şahsi cezasızlık sebepleri, cezayı hafifletici şahsi sebepler ve etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkündür. Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinin soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı iken, nitelikli halinin soruşturulması ve kovuşturulması re'sen yapılır. Güveni kötüye kullanma suçunda yaptırım olarak hapis cezası ve yanında adli para cezası öngörülmüştür. 155/1. madde kapsamında kalan basit güveni kötüye kullanma suçu için öngörülen ceza; altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezasıdır. 155/2. madde kapsamında kalan nitelikli güveni kötüye kullanma suçu için öngörülen ceza ise; bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasıdır.Master Thesis Güveni kötüye kullanma suçu: TCK 155(Çankaya Üniversitesi, 2018) Dadal, ÖmerGelişen ve değişen toplumlara paralel olarak, insan ihtiyaçları, ticaret ilişkileri gibi toplumu ayakta tutan kuralların ortaya çıkması veya değişmesi ihtiyaç dâhilindedir. İnsanların devleti oluşturduktan sonra, devletin güvencesi altında malvarlıklarının korunması, devlet olmanın bir gereğidir. Devlet bunu yaparken, haksız eylemi cezalandırdığı gibi tazmin yolu ile devletin bireyi olan kişilerin hak ve menfaatlerini koruyabilmektedir. Ayrıca devlet, bu tarz eylemlerin, kanunla önceden ilanı yoluna giderek şahısları uyarmakta ve davranışlarında daha dikkatli olmasını istemektedir. Güveni kötüye kullanma suçu, kanun ile kişilerin mülkiyet haklarının yanında, güven duygularının ve zilyetliklerinin de devletçe korunduğu suç tipidir. Biz bu tezimizde güveni kötüye kullanma suçunun kanunda düzenleniş biçimine, suçun unsurlarına ve korunan hukuki yarara değindik. Bu bağlamda, sonuç bölümde eksik gördüğümüz hususlara ve tartışmalı konulara değinmeye çalıştık. Tez üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde güveni kötüye kullanma kavramı, suçun eski ve yeni ceza kanunumuzdaki yeri, suçun konusu, suçla korunan hukuksal yarar, suçun faili ve mağduru olabilecek kişiler, suçun ön koşulu olarak zilyetliğin devri, suçun unsurları, özel görünüş biçimleri, cezaya etki eden haller ayrı başlıklar altında incelemiştir. İkinci bölümde ise, suçun nitelikli halleri ayrı başlıklar halinde incelenmiştir. Bunlarla birlikte suçun daha iyi anlaşılması ve ayırt edilebilmesi için, nitelik itibari ile benzer suçlar ile karşılaştırması yapılarak, farklılıklar ayrı başlıklar altında incelenip anlatılmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise, takibat hükümleri incelenmiştir. Son olarak ise konuya ilişkin olarak sonuç başlığında eleştirilerimiz ve önerilerimiz sunulmaya çalışılmıştır.Master Thesis Hapis cezasının ertlenemesi ve benzeri kurumlarla karşılaştırılması(Çankaya Üniversitesi, 2018) Sakin, SinanHapis cezasının ertelenmesi temelinde gerek bu kurumu gerek bu kurumun alt başlıkları diyebileceğimiz bu ceza ve erteleme kavramlarını gerekse de söz konusu kurumun diğer erteleme çeşitleri ile karşılaştırılmasını ele aldığımız çalışmamaızda bu kurumları akademik camiaya ve uygulamalara faydalı olacak şekilde incelemeye çalıştık. Bu noktoda ceza nedir? Erteleme nedir? Gerekli midir? Çeşitleri nelerdir? Hapis cezasının ertelenmesi diğer erteleme çeşitleri le karşılaştırıldığında karşımıza neler çıkar gibi hususların üzerinde durduk. NEtice itibariyle vardığımız sonuç, erteleme kurulunun varlığının bizce zaruri olduğu ancak bunun ne pahasına olursa olsun değil, mağdur hakları gözetilerek de yapılması gerektiğidir.Master Thesis Karapara aklama ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu(Çankaya Üniversitesi, 2018) Canca, ÇağrıKazancın yasallaştırılması tekniği olarak ifade edilen karapara aklama, tarihsel olarak oldukça eski bir fiil olsa da kavramsal olarak ortaya çıkışı 20. Yüzyılın sonlarına dayanmaktadır. Karapara aklama, organize suçluluğun gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan ve geleneksel olarak uyuşturucu kaçakçılığından, günümüzde ise organize olarak işlenebilen pek çok suçtan elde edilen gelirin, mali sistem içerisine entegre edilerek yasal hale getirilmesi işlemi olarak ifade edilmektedir. Aklama fiilinin gerçekleştirilebilmesi için her şeyden önce bir öncül suç ve bu suçtan gelir elde edilmiş olması gerekmektedir. Elde edilen bu gelirin, çeşitli aklama teknikleri kullanılarak kaynağının gizlenmesi veya değiştirilmesi suretiyle yasal bir kimlik kazanması durumunda aklama işlemi tamamlanmış olacaktır. Çalışmamızda öncelikle tüm yönleriyle aklama sürecine değinilecek ardından ulusal ve uluslararası alanda aklama ile mücadele konusunda yaşanan gelişmeler ele alınacaktır. Çalışmamızın ağırlıklı bölümünü oluşturan ve ikinci bölümde kapsamlı bir şekilde incelenecek olan 'Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu', 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 282. Maddesinde düzenlenmiştir.Master Thesis Resmi belgede sahtecilik suçu(Çankaya Üniversitesi, 2018) Güler, GökhanTicari ve hukukî hayatın akışı içerisinde resmi belgeler sıkça kullanılan yazılardır. Resmi belgeleri, kamu görevlilerin düzenlemesi nedeniyle toplumda bu belgelerin gerçekliğine duyulan güven oldukça fazladır. Resmi belgede sahtecilik suçuyla toplumda bu tür belgelerin geçerliliğine ve gerçekliğine duyulan inanç korunmak istendiğinden resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun sistematiğinde ''Topluma Karşı Suçlar'' başlıklı üçüncü kısmın ''Kamu Güvenine Karşı Suçlar'' isimli dördüncü bölümünde düzenlenmiştir. Bu kapsamda suçun hukukî konusu kamu güvenidir. Gelişen teknolojik düzenle beraber ortaya çıkan bilişim sistemleri toplumsal hayatta önemli bir yer tutsa da resmi belgelerin hukukî ve sosyal önemi geçmişten günümüze var olmaya devam etmiştir. Bu çalışmanın amacı; yüksek mahkeme kararlarından, doktrinden, güncel gelişmelerden, konuyla ilgili benzer çalışmalardan, 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemelerden yararlanarak, yürürlükteki 5237 sayılı TCK'da düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunu bütün detaylarıyla inceleyip doğru, sağlam bilgi vermek ve uygulamada tartışma içeren ve önem arz eden konularda hukukî görüşümüzü ortaya koymaktırMaster Thesis Türk anayasa yargısında somut norm denetiminde "Uygulanacak olan kural" kavramı(Çankaya Üniversitesi, 2018) Dinç, AslıBu çalışmada, Türk Anayasa yargısında, anayasaya uygunluğun denetim yollarından belki de en etkili olan somut norm denetimi yolu, koşulları üzerinde durularak incelenmiştir. Genel çerçevede anayasaya uygunluğun denetim yollarından bahsedildikten sonra, somut norm denetiminin tüm koşullarından bahsedilmiştir. Sonrasında konu somut norm denetiminin nispeten karmaşık olarak tabir edilebilecek "davada uygulanacak olan kural" kavramı özeline indirgenmiştir. Bu kapsamda, konu Anayasa Mahkemesinin içtihatları ile ortaya çıkmış olduğundan, bu içtihatlar ile genel çerçeve oluşturulmuş ve öğreti görüşleri ile öğretide yer alan eleştiriler taranmış, toplu bir bakış açısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Böylelikle, somut norm denetiminde davada uygulanacak olan kural kavramı denildiğinde anlaşılması gerekenin ne olduğu sorusuna, konu ile ilgili içtihatlar ve öğreti görüşleri bir araya getirilerek kapsamlı bir cevap verilmeye çalışılmıştır.Master Thesis Türk Ceza Hukukunda dolandırıcılık suçu(Çankaya Üniversitesi, 2018) Yılmaz, ÇetinKişiler arasındaki ilişkilerde var olan iyi niyet ve güven, korunması gereken en temel hukuksal değerlerdendir. Bu değerlerin hile ile sakatlanması anlamına gelen dolandırıcılık suçu; işleniş şekli, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç failinin kişisel becerileri vs. gibi etkenler bakımından günden güne çeşitlilik kazanmaktadır. Suçun yapısı ve işleniş şeklindeki bu çeşitlilik karşısında, doktrinde ve uygulamada yer alan farklı yaklaşımlar bu çalışmanın yapılmasını gerekli kılmıştır. Üç bölümden oluşan bu tez çalışmasının birinci bölümünde dolandırıcılık suçunun tanımı, tarihsel gelişim süreci, suçla korunan hukuksal değer, suçun maddi, manevi ve hukuka aykırılık unsurları konusunda açıklamalarda bulunulmuş ve bu suç tipine benzemesi nedeniyle uygulamada sıklıkla karıştırılan bazı suç tipleriyle benzeyen ve ayrışan noktaları açıklığa kavuşturulmuştur. İkinci bölümde, dolandırıcılık suçu bakımından suç ve cezaya etki eden nedenler ile suçun özel görünüş şekilleri üzerinde durulmuştur. Bu bölümde nitelikli dolandırıcılık suçu her yönüyle ayrıntılı ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, suç için öngörülen yaptırım ve güvenlik tedbirleri, dava zamanaşımı, kovuşturma usulü ile suç bakımından görevli ve yetkili mahkeme konuları ve uzlaşma hususu incelenmiştir. Dolandırıcılık suçu hakkında açıklama yapılırken 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundaki düzenlemeden faydalanılmıştır. Ayrıca bu düzenleme mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemeyle kıyaslanarak irdelenmiştir. Bununla birlikte doktrindeki görüşler ve yargı kararları da çalışmamıza esas alınmıştır. Bu çalışma ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemenin bazı kısımlarında değişiklik yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.Master Thesis Türk Ceza Hukukunda dolandırıcılık suçu(Çankaya Üniversitesi, 2018) Yılmaz, ÇetinKişiler arasındaki ilişkilerde var olan iyi niyet ve güven, korunması gereken en temel hukuksal değerlerdendir. Bu değerlerin hile ile sakatlanması anlamına gelen dolandırıcılık suçu; işleniş şekli, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç failinin kişisel becerileri vs. gibi etkenler bakımından günden güne çeşitlilik kazanmaktadır. Suçun yapısı ve işleniş şeklindeki bu çeşitlilik karşısında, doktrinde ve uygulamada yer alan farklı yaklaşımlar bu çalışmanın yapılmasını gerekli kılmıştır. Üç bölümden oluşan bu tez çalışmasının birinci bölümünde dolandırıcılık suçunun tanımı, tarihsel gelişim süreci, suçla korunan hukuksal değer, suçun maddi, manevi ve hukuka aykırılık unsurları konusunda açıklamalarda bulunulmuş ve bu suç tipine benzemesi nedeniyle uygulamada sıklıkla karıştırılan bazı suç tipleriyle benzeyen ve ayrışan noktaları açıklığa kavuşturulmuştur. İkinci bölümde, dolandırıcılık suçu bakımından suç ve cezaya etki eden nedenler ile suçun özel görünüş şekilleri üzerinde durulmuştur. Bu bölümde nitelikli dolandırıcılık suçu her yönüyle ayrıntılı ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, suç için öngörülen yaptırım ve güvenlik tedbirleri, dava zamanaşımı, kovuşturma usulü ile suç bakımından görevli ve yetkili mahkeme konuları ve uzlaşma hususu incelenmiştir. Dolandırıcılık suçu hakkında açıklama yapılırken 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundaki düzenlemeden faydalanılmıştır. Ayrıca bu düzenleme mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemeyle kıyaslanarak irdelenmiştir. Bununla birlikte doktrindeki görüşler ve yargı kararları da çalışmamıza esas alınmıştır. Bu çalışma ile; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki düzenlemenin bazı kısımlarında değişiklik yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.