Doktora Tezleri
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/1866
Browse
Browsing Doktora Tezleri by Language "tr"
Now showing 1 - 17 of 17
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis Alacaklının temerrüdü ve hukuki sonuçları(2021) Bayram, Aziz ErmanAlacaklının temerrüdü, Türk Borçlar Kanunu'nun 106 ilâ 110. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacaklının temerrüdünde; alacaklının, taraflar arasındaki sözleşmeye veya hukukî işlemin niteliğine göre yapması gereken bir iş birliği eylemini yapmaktan ve bu kapsamda kendisine gereği gibi önerilen ifa edilebilir nitelikteki bir edimi kabul etmekten haklı olmayan bir nedenle kaçınarak hâlihazırda ifası mümkün olan bir edimin ifasının gecikmesine neden olması söz konusudur. Alacaklının temerrüdü hukukî niteliği itibariyle bir ifa engelidir. Ayrıca; alacaklının, temerrüde düşmesi için kusurlu olması zorunlu değildir. Alacaklının temerrüdünün işlevi, borçlunun borcun ifası için kendi üzerine düşen tüm davranışları gerçekleştirmesine rağmen ifa eylemlerine devam edilmesinin veya ifanın tamamlanmasının, alacaklının iş birliğine bağlı olması durumunda; borçlunun, alacaklının iş birliği olmaksızın borcuyla olan bağını sona erdirebilmesinde görülür. Alacaklı tarafından, borcun gereği gibi ifa edebilmesi için yapılması gereken iş birliği eylemleri, kural olarak sözleşmesel yükümler değil; dava edilemez ödevlerdir. Dolayısıyla alacaklının ödevli olduğu iş birliği eylemini yapmaktan kaçınması, borcun ihlâli değil; sadece bir ödevin ihlâli sonucunu doğurur. Alacaklının ödevli olduğu bir iş birliği eylemini yerine getirmekten kaçınması üzerine; borçlu, alacaklıyı dava yoluyla söz konusu eylemi gerçekleştirmeye zorlayamaz veya alacaklıdan tazminat talep edemez. Buna karşılık alacaklının temerrüdü nedeniyle borcuyla bağlı kalmaya devam eden borçlunun durumu, alacaklının aleyhine olacak şekilde iyileşir. Alacaklının temerrüde düşmesi üzerine borçlunun sorumluluğu önceki döneme göre hafifler ve artık hasar, temerrüde düşen alacaklıya geçer. Alacaklının temerrüdü, borçlunun temerrüdünü ve ödemezlik def'ini dışlar. Alacaklının temerrüde düşmesinden itibaren para borçlarına faiz işlemez. Alacaklının temerrüde düşmesi üzerine borçlu; maddî edimlerde, edim konusunu kural olarak tevdî ederek ve istisnaen satarak; maddî olmayan edimlerde ise sözleşmeden dönerek borcundan kurtulabilir.Doctoral Thesis Ceza hukukunda güven ilkesi(2022) Düzenli, HilalGüven ilkesi, kural olarak kimsenin kendi davranışlarını, üçüncü kişilerin yükümlülüklerine aykırı hareket edecekleri varsayımı altında yönlendirme yükümlülüğü olmadığı, aksine somut belirtiler olmadığı sürece bu kişilerin hukuka uygun davranacakları yönündeki beklentilerinin hukuk düzeni tarafından korunacağını ifade eder. Başka bir deyişle güven ilkesi, herkesin diğerlerinin hukuka uygun davranacaklarına ve kendi yükümlülüklerini yerine getireceklerine güvenebileceği anlamına gelir. İlke, ilk olarak Alman ve Avusturya hukuklarında trafik hukuku bağlamında ortaya çıkmış ve içtihatlar yoluyla giderek genişleyen bir uygulama alanına kavuşmuştur. Bu bakımdan güven ilkesi; tıp hukuku, inşaat hukuku, ürün sorumluluğu gibi alanlar başta olmak üzere insanlar arası etkileşim ve işbirliğinin olduğu pek çok alanda uygulanma kabiliyetine sahiptir. Taksirli suçlar bakımından uygulama alanı bulan güven ilkesine, objektif özen yükümlülüğünün belirlenmesi ve somutlaştırılmasında başvurulmaktadır. Nitekim hukuk normlarına uyulacağını varsayarak hareket etmek kişinin yükümlülüklerine aykırı bir hareket olarak nitelendirilemez. Ancak güven ilkesi sınırsız bir uygulama alanına sahip olmayıp bazı sınırlandırmalara tabidir. Çocuklar, yaşlılar gibi hukuk kurallarına uyamayabilecek kişilere karşı güven ilkesi geçerli olmadığı gibi diğerlerinin hukuka aykırı hareket ettikleri yönünde somut emareler bulunması ile denetim ve gözetim yükümlülüğü bulunması gibi durumlarda de güven ilkesi uygulanmaz. Bu halde kişi, diğerlerinin hukuka aykırı davranabileceklerini dikkate alma yükümlülüğü altındadır.Doctoral Thesis Ceza hukukunda hata(2022) Balak, Ahmet CanCeza hukukunda hata, kişinin norma veya maddi bir vakıaya ilişkin bilgisizliği ya da hatalı değerlendirmesi nedeniyle, tasavvurundaki durum ile gerçek durum arasında meydana gelen uyumsuzluktur. Bu uyumsuzluk, failin kusurluluğuna etki eden ya da kastını ortadan kaldıran bir hal olarak karşımıza çıkmaktadır. Konu; suçun manevi unsuru, maddi unsuru ve hukuka aykırılık unsuru ile doğrudan ilgili bulunmakla birlikte; suç teorisinde pek çok görüşün ileri sürüldüğü, her zaman güncel tartışmalardan beslenen bir kurum olarak kendisini göstermektedir. Ceza hukukunda hata; hukuki hata, fiili hata ve suçta hata başlıkları altında incelenebilecektir. Tezin amacı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile benimsenen farklılıkları da ortaya koyarak, kuruma ilişkin esasları ortaya koymak ve bu alanda yapılan çalışmalara katkı sağlamaya çalışmaktır. Bu kapsamda birinci bölümde ceza hukukunda hata kavramsal açıdan incelenerek, hatanın benzer kavramlardan farkı, ceza hukukunda hata türleri ele alınmıştır. İkinci bölümde hukuki hata ve üçüncü bölümde fiili hata konusu üzerinde incelemelerde bulunulmuş ve bunların görünüş biçimleri ve ceza sorumluluğuna etkileri üzerinde durulmuştur. Dördüncü ve son bölümde ise işlenemez suç ve sözde suç müesseseleri suçta hata başlığı altında açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.Master Thesis İhaleye fesat karıştırma suçu(2019) Sucuoğlu, Arif Naciİhaleler, ekonomik büyüklüğü sebebiyle devlet tarafından idari ve cezai yaptırımlarla koruma altına alınmıştır. İdari düzenleme ve yaptırımlar 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nda düzenlenmiştir. Ceza hukuku kapsamındaki ihaleye fesat karıştırma eylemleri ise, 5237 sayılı TCK'nın Ekonomi, Sanayi ve Ticarete Karşı Suçlar isimli dokuzuncu bölümünde yer alan "İhaleye Fesat Karıştırma" kenar başlıklı 235. maddesinde düzenlenmiştir. Çalışmamızda, öncelikle ihale süreci kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Sonraki bölümlerde ise ihaleye fesat karıştırma suçu, suç teorisi kapsamında incelenmiştir. Mevcut yasal düzenlemelerin yolsuzlukla mücadelede etkin bir rol oynayıp oynamadığı hakkında tespitler yapılmıştır.Doctoral Thesis İhmali suçlar bağlamında hekimin cezai sorumluluğu(2023) Keçeligil, Hasan TahsinBu tez, esas itibariyle, ihmali suçlar bağlamında tabiplerin ceza sorumluluğuna ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve suçta ve cezada kanunilik ilkesine anayasal ve daha geniş biçimde de yasal bir ilke olarak yer verir. Türk ceza hukuku öğretisinde, suçların esas itibariyle icrai olarak işlenebileceği, bazı suçların ise ihmali olarak işlenebileceği eskiden beri ifade edilmektedir. İhmali suçlar da kendi arasında gerçek (saf) ihmali suçlar ve görünüşte (garantörsel) ihmali suçlar olarak ikiye ayrılır. Gerçek ihmali suçlar, Türk ceza hukuku bakımından 5237 sayılı TCK'nın özel hükümler kısmında düzenlenmiştir. Buna karşılık görünüşte ihmali suçlara daha önceki kanunda yer verilmezken yeni TCK'da bunların özel hükümler içerisinde düzenlendiğini görürüz. Görünüşte ihmali suçların kendine özgü bazı yönleri vardır. İhmali davranışın kuramsal olarak açıklanması, teminat yükümlülüğü (garantörlük) kavramının ne olduğunun açıklanması, kaynaklarının ne olduğunun izahı ve ihmali davranışın icrai davranışa denk olması meselesi bunlar arasındadır. Tabiplik ve tababet, tarihin çok eski zamanlarından beri bilinen bir meslek ve uygulama alanıdır. İlerleyen süreç zarfında paternalist tabiplik anlayışı yerini daha eşitlikçi bir ilişkiye bırakmıştır. Kişi özerkliği ve bireyin kendi geleceğini belirleme hakkı kavramlarının yasalarda daha güçlü biçimde vurgulanması bu değişimde rol oynayan mühim faktörlerden biridir. Tıbbi müdahalenin kötü uygulanmasından kaynaklanan zararlı neticeler bakımından sorumluluğun varlığı eski zamanlardan beri söz konusudur. Tabiplerin suç teşkil eden eylemleri gerek Türk Ceza Kanunu gerekse cezai hükümler içeren diğer kanunlar vasıtasıyla tecziye edilebilir. Hukuk kuralları, umumiyetle, kişilere "belirli şekilde davranmama" yükümlülüğü getirir. Bu doğrultuda, "Bir kişiyi öldürmek veya yaralamak", "rızası olmaksızın başka birinin malını almak", "eziyet etmek", "çocuğa cinsel istismarda bulunmak" gibi davranışları yasaklar. Böylesi davranış kurallarına; "yasaklayıcı davranış kuralları" adı verilir. Yasaklayıcı davranış kurallarının ihlal edilmesi durumunda "icrai suçlar" ortaya çıkar. Modern toplumlarda kişilere "belirli şekilde davranma yükümlülüğü" getiren davranış kuralları da vardır ki bunlar "emredici davranış kuralları" olarak adlandırılır. Kişilere "belirli şekilde davranış yükümlülüğü" getiren emredici normların oluşturduğu fiillere ceza hukuku kuramında "ihmali suçlar" denilmektedir. Tez çalışmamızın sınırlarını esas itibariyle tabiplik mesleği dahilinde işlenebilecek belli başlı gerçek ve ihmali suçlar oluşturmaktadır. İlkin ihmali suçlar kuramsal yönleriyle geniş biçimde ele alınmış, tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğu koşulları, ülkemizde tababet alanını düzenleyen başlıca mevzuat, savunmacı tıp uygulamaları üzerinde geniş olarak durulmuştur. Tabibin işleyebileceği gerçek ve ihmali suçlar ayrı ayrı başlıklar halinde incelenmiştir. Ötanazi ve bilhassa pasif ötanazi uygulamasının ceza hukuku bakımından yeri, önemi ele alınmış, ihmali suçlar bakımından konu ayrıntılı şekilde değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tabip, Ceza hukuku, Sorumluluk, İhmali suç, Savunmacı tıp, ÖtanaziDoctoral Thesis Kurum girişimciliğinin işletmelerin finansal sonuçlarına etkisi: BİST imalat sektörü örneği(2023) Erman, HalilÖrgütler kâr amacı güderek faaliyetlerine devam ederken kendilerini çevreleyen ortamlarda ve pek çok belirsizlik içinde rekabet avantajı yakalamaya çalışırlar. Bu çabaların belirli bir performans hedefine yönelik olarak gerçekleşmesini sağlayacak olgulardan biri olan kurum girişimciliği, en az kırk yıldır, fırsatların belirlenerek değerlendirilmesi sonucu sürdürülebilir bir rekabet avantajı oluşturulması, yeni fikirler, iş modelleri ve büyüme beklentileri yaratma ile işletmenin verimliliğini, büyümesini geliştirmek için çok önemli bir araç olarak literatürde geniş bir şekilde incelenmektedir. Tıpkı bireysel girişimciliğin ekonominin lokomotifi olarak kabul edilmesi gibi kurum girişimciliği de örgütlere pek çok yönden fayda sağlayacağı düşüncesi ile teorik ve deneysel araştırmaların neticesinde tavsiye edilmektedir. Ancak bu araştırmaların pek azı kurum girişimciliğinin finansal sonuçlara olan etkisini nesnel bir şekilde değerlendirmiştir. Bu çerçevede bu çalışmada BİST'te listelenen 192 imalat işletmesinden kurum girişimcisi olarak değerlendirilenlerin bu faaliyetlerinin finansal sonuçlarına olan etkisi ile kurum girişimcisi olmayanlar ile finansal sonuç farklılıkları, 2011-2020 yıllarını kapsayan dönemde boylamsal bir desende incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre kurum girişimcisi işletmelerin finansal performansları, olmayanlar ile olumlu yönde ve anlamlı olarak farklıdır. Bu sonuçlara göre kurum girişimcisi işletmelerin öz kaynak kârlılıkları üç, beş ve dokuz yıllık dönemlerde kurum girişimcisi olmayanlara göre daha yüksektir. Ancak Ar-Ge harcamaları yapan işletmeler ile yapmayanların öz kaynak kârlılıkları ortalamaları arasında kısa, orta ve uzun dönemde anlamlı bir farklılık tespit edilememiştir. Diğer taraftan, kurum girişimciliğinin işletmelerin öz kaynak kârlılığı üzerinde olumlu ve anlamlı etkisi bulunmasına rağmen bu ilişkide işletmenin teknoloji seviyesinin anlamlı bir rolünün olmadığı ortaya çıkmıştır.Doctoral Thesis Marka hukukunda önceki tarihli hakların etkisi (Smk m. 155)(2022) Koşer, NihalÇatışan sınai mülkiyet haklarının varlığında, 556 sayılı mülga Kanun Hükmünde Kararname dönemi uygulaması, tescilli hakka dayanan kullanımın tecavüz teşkil etmeyeceğini kabul etmekteydi. Diğer bir ifadeyle tescil hukuka uygunluk nedeni sayılmaktaydı. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle birlikte bu kabul terk edilmiştir. Mehaz AB düzenlemeleri ve uygulaması dikkate alınarak, Türk hukukunda da tescilin varlığının tecavüz davalarındaki etkisini açıkça düzenleyen bir hükme; Kanun'un 155. maddesinde yer verilmiştir. Tecavüz davalarının kapsamı, etkisi, sonuçları gibi birden fazla konuda büyük farklar yaratacak bu değişikliğin tüm yönleriyle değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda SMK m. 155'in uygulama kapsamı ve koşulları inceleme konusu yapılarak, anılan hükmün ortaya çıkan uyuşmazlıkların hangilerine, ne ölçüde bir çözüm getirdiğinin tespiti ve kanun boşluklarının saptanması gerekmektedir. Çalışma marka hukukunda önceki tarihli hakların etkisini incelemeyi amaçlamakta olup, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; ulusal ve uluslararası düzenlemeler çerçevesinde marka hukukunda hakkın doğumu ve öncelik ilkesi incelenmiştir. İkinci bölüm çatışan marka haklarına ayrılmıştır. Bu kapsamda önceki tescil tarihli marka hakkına sonraki tescil tarihli marka tarafından tecavüz edilmesi tüm yönleriyle değerlendirilmiştir. Üçüncü ve son bölümünde ise marka hakkının diğer sınai mülkiyet haklarıyla çatışması ele alınmıştır. Bu doğrultuda sırasıyla markanın; ticaret unvanı, işletme adı, coğrafi işaret, tasarım ve alan adı ile çatıştığı haller inceleme konusu yapılmıştır.Master Thesis Marka mirası sahipliği ve algısı: Türk gıda sektöründe bir uygulama(2021) Doğruöz Özer, HilalMarka mirası, marka araştırmalarında gelecekteki önceliklerden biri olarak kabul edilmektedir. Gıda sektörüne odaklanan bu araştırmada, işletme ve tüketici bakış açısını ortaya koymak üzere iki yönlü çalışma yürütülmüştür. Marka mirasını yönetmede işletmelerin izlemiş oldukları ortak stratejileri ortaya koymanın amaçlandığı nitel kısımda durum çalışması kullanılmıştır. Marka mirasına sahip 12 işletmenin temsilcisi ile derinlemesine görüşmeler yapılarak marka mirasını oluşturma ve sürdürülebilirliğini sağlama stratejileri ortaya konulmuştur. Görüşme soruları, literatürde Mats Urde'nin marka mirası konusunda ortaya koyduğu beş temel bileşenden yararlanarak hazırlanmıştır. Veriler, içerik analizi ile MAXQDA 2018 programı kullanarak çözümlenmiştir. Marka mirasına sahip firmaların en çok önem verdiği unsurlar; etik değerler, algılanan kalite, marka imajı, marka isim stratejisi, AR-GE stratejisi/teknoloji stratejisi, marka isim stratejisi ve teknolojisi stratejisi olarak belirlenmiştir. Tüketicilerin marka tutumu, marka güveni, marka farkındalığı ve satın alma niyeti üzerinde ki marka mirasının etkisi ise nicel yönteme dayalı genel tarama modeli (betimsel) kullanılarak araştırılmıştır. Kolayda örnekleme yöntemi kullanılmış ve çevrimiçi anket uygulaması yürütülmüştür. 720 kişiden elde edilen veriler SPSS 25.0 istatistik programı kullanılarak regresyon analizi ile çözümlenmiştir. Analiz sonucunda marka mirasının marka farkındalığı, marka güveni, satın alma niyeti ve marka tutumunu olumlu şekilde etkilediği tespit edilmiştir. Ayrıca gıda sektöründe marka mirası tutumunun yaş gruplarına göre değiştiği; cinsiyet ve eğitim durumuna göre değişmediği bulgular arasında yer almaktadır. Çalışmamızın kısıtı gıda sektörünün belirli alanlarını kapsıyor olmasıdır. Marka mirası kavramı özellikle ülkemiz litereatüründe yeni çalışılmaya başlanmış bir kavramdır. Yapılan çalışmalar incelendiğinde marka mirası alanında, hem tüketici hem işletme odaklı çok az çalışma yapıldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, gerçekleştirdiğimiz çalışmanın ülkemiz ve dünya literatürüne önemli katkılar sunacağı değerlendirilmektedir.Doctoral Thesis Markanın hükümsüzlüğü ve iptali(2017) Bahadır, ZeynepBu çalışma, 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu kapsamında markanın hükümsüzlüğü ve iptali hakkında yapılan bir incelemedir. Tezde, markanın hükümsüzlüğüne ve iptaline sebep olan haller tartışılmıştır. Bu çalışmada, hükümsüzlük ve iptal hallerinin varlığı halinde başvurulacak yollar üzerinde durulmuştur. Tezde markanın hükümsüzlüğünün ve iptalinin etkisi üzerinde özellikle durulmuştur. Hükümsüzlük ve iptal taleplerinin dayanağı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu sayede çalışmada hükümsüzlüğün ve iptalin etkisi, farklı bir boyuttan da tartışılmıştır. Tüm bu tartışmalar yapılırken uygulamada ortaya çıkabilecek durumlar üzerinde de durulmuştur. Ayrıca, çalışmanın bir bütünlük içinde sonuçlandırılabilmesi için marka hakkını sona erdiren diğer sebeplere de kısaca değinilmeye çalışılmıştır.Doctoral Thesis Medenî usûl hukukunda aslî müdahale(Çankaya Üniversitesi, 2018) Mazlum, İsmetGörülmekte olan yargılamanın tarafı dışındaki üçüncü kişinin, yargılamaya müdahalesi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu içinde bazı kurumlar sayesinde mümkün olabilmektedir. Aslî müdahale kurumu, bunlardan biri olarak yargılama hukukunda yer alır. 2011 yılında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile aslî müdahale kurumu, ilk kez başlı başına bir kanun hükmünde düzenlenmiştir (HMK m. 65). Kurumun başlı başına bir kanun hükmü ile düzenlenmiş olması, kanun koyucunun aslî müdahaleye verdiği önemi göstermektedir. Aslî müdahale kurumunun esasını oluşturan aslî müdahale davası, üçüncü kişi tarafından, görülmekte olan yargılamanın taraflarına karşı açılan ayrı bir davadır. Aslî müdahale davası, görülmekte olan yargılamadan ayrı bir dava olarak açılmış bulunsa da, aslî müdahale davasının ve görülmekte olan yargılamanın konusunu oluşturan hak veya şey, görülmekte olan yargılamanın konusu ile aynıdır. Bir başka ifadeyle, üçüncü kişi, bir dava açmak suretiyle, görülmekte olan yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde bir hak iddiasında bulunmaktadır. İşte, üçüncü kişi, aslî müdahale kurumu sayesinde, tarafı olmadığı bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde, bir hak iddiasında bulunabilme imkânı kazanmaktadır.Doctoral Thesis Pazar odaklılığın firma performansına etkisinde cezbedici pazarlamanın moderatör rolü: Ankara'da faaliyet gösteren startuplar üzerine bir uygulama(Çankaya Üniversitesi, 2018) Şahin, BegümStartupların başarısızlık nedenleri sıralamasında ürün-pazar uyumunun gerçekleşmemesi başta gelmektedir. Pazar bilgisine sahip olmayan veya edindiği pazar bilgisini irdelemeyen startupların yaşamı kısa zamanda son bulmaktadır. Pazar odaklı yaklaşım göstererek firma performansını yükselten startuplar ise büyüme sürecine geçmektedir. Öte yandan dijital pazarlamanın gelmiş olduğu son nokta cezbedici pazarlama yaklaşımı olup, cezbedici pazarlama teknikleri kuruluş aşamasında kısıtlı bütçeye sahip startuplar için bir fırsattır. Startupların teknolojiyle uyumlu yapıları cezbedici pazarlama taktiklerini yoğun bir şekilde kullanarak doğru pazarlama stratejisi yakalama ihtimalini yükseltmektedir. Çalışmada Ankara'da faaliyet gösteren 141 startupın pazar odaklılık yaklaşımının firma performansına etkisi incelenmiş, bu ilişkiye cezbedici pazarlamanın katkısı sorgulanmıştır. Pazar odaklılık yaklaşımı duyarlı pazar odaklılık ve proaktif pazar odaklılık boyutları üzerinden, firma performansı ise finansal performans, pazar performansı ve yenilik performansı boyutları üzerinden incelenmiştir. Araştırma sonucunda pazar odaklılığın firma performansı üzerinde pozitif yönlü etkisi gözlemlenmiş olup, pazar odaklılık alt boyutlarından duyarlı pazar odaklılığın firma performansının tüm alt boyutları üzerinde pozitif yönlü etkisi olduğu sonucuna varılmıştır. Proaktif pazar odaklılığın sadece yenilik performansı üzerinde pozitif yönlü etkisi söz konusudur. Cezbedici pazarlamanın ise pazar odaklılık ve firma performansı ilişkisinde moderatör rolü gözlemlenmemiştir. Günümüzde startuplar ile ilgili akademik çalışmaların çoğunluğu Amerika Birleşik Devletleri ve diğer gelişmiş ülkelerde gerçekleşmektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde araştırma sayısı oldukça azdır. Çalışmanın Türk startuplarının bir kesitini yansıtan ilk araştırma olması hedeflenmiştir. Aynı zamanda literatüre katkı sağlayarak gelecek çalışmalar için öncülük etmesi ve ekosistem içerisinde yer alan tüm paydaşlara fayda sağlaması amaçlanmıştır.Doctoral Thesis Sigorta hukukunda zenginleşme yasağı(2020) Köroğlu Ölmez, BelinSigorta hukukuna hâkim olan temel ilkelerden biri olan zenginleşme yasağı ilkesi; Türk Ticaret Kanunu'nun 1459 vd.ndaki maddelerinde, "Tazminat İlkesi" genel başlığı altında düzenlenmiştir. Zenginleşme yasağı ilkesi ile sigortalının; uğradığı gerçek zararından fazlası karşılanarak, sigortanın haksız kazanç elde etme aracı olarak kullanılması önlenir. Kural olarak zarar sigortalarında geçerli olan zenginleşme yasağı ilkesi ile sigorta bedelinin sigorta değerini aşmaması da amaçlanır. Türk Ticaret Kanunu'nun, zenginleşme yasağı ilkesinin uygulanmasına dair esasların öngörülmesi amacıyla sevk olunan 1462 vd.ndaki maddelerinde; eksik sigorta, aşkın sigorta ve birden çok sigorta halleri düzenlenmiştir. Takseli sigorta, kazanç sigortası, yeni değer sigortası gibi; zenginleşme yasağı ilkesinin katı olarak uygulanmasından vazgeçildiği özel sigorta türleri de mevcuttur. Sigorta ettiren tarafından; zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının üçüncü kişilere olan rücu haklarının korunabilmesi için yapılan makul giderlere ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile hakkında ilk kez kanunî düzenleme yapılan grup mal sigortalarına ilişkin hükümlerin de bu ilke kapsamında ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Sigortadan faydalanan kimsenin, aynı zarar için birden fazla tazminat almasının ve bu suretle haksız zenginleşmesinin önüne geçmeyi amaçlayan halefiyet ilkesi de sigorta hukukuna hâkim olan bir diğer ilke olup zenginleşme yasağı ilkesinin tamamlayıcısı ve sonucu niteliğindedir. Anahtar Kelimeler: Zenginleşme Yasağı İlkesi, Aşkın Sigorta Yasağı, Kazanç Sigortası, Yeni Değer Sigortası, Halefiyet İlkesiDoctoral Thesis Sınırötesi anayasalcılık bağlamında anayasaya aykırı anayasa değişikliklerinin yargısal denetimi (Türkiye çözümlemesi)(2022) Doğru, CerenDemokratik hukuk devletinde anayasa yargısının amacı, anayasanın üstünlüğünü sağlamak ve korumaktır. Anayasa Mahkemelerinin anayasayı koruma amacı kapsamında yaptıkları kanunların ve anayasa değişikliklerinin anayasaya uygunluğu denetiminin sınırları ve geliştirdikleri içtihatlar literatürde sıkça değerlendirilmekte ve sorunları ortaya konulmaktadır. Bu çalışmanın kapsamında, anayasaya aykırı anayasa değişikliklerinin yargısal denetimi ve bu yargısal denetim çerçevesinde karşılaşılan sorunları sınırötesi anayasalcılık yaklaşımıyla ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı, anayasaya aykırı anayasa değişikliklerinin yargısal denetimi kapsamında anayasal düzeni ve bireyin temel hak ve özgürlüklerini teminat altına alabilmek amacıyla, Anayasa Mahkemelerinin sınırötesi anayasalcılık ve onun bileşenleri ile insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde kendi işlevini yerine nasıl getirebileceğinin ortaya konulmasıdır. Bu amaçla, çalışmada 1961 ve 1982 Anayasa dönemlerinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi'nin anayasa değişikliklerinin anayasaya uygunluğuna yönelik yaptığı denetimler sonrası aldığı kararlar ve oluşturduğu doktrin detaylı olarak incelenmektedir. Bu çerçevede çalışmada, Anayasa Mahkemesi'nin anayasal işlevi gereği siyasi ideolojilerden uzak ve insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti bağlamında evrensel standartlar ile uyumlu içtihat geliştirmek suretiyle, anayasa değişikliklerinin denetiminde, elbette yerel dinamikleri dikkate alarak, çağdaş demokrasilerde anayasa yargının sınırötesi yargı diyaloğu veya uluslararası belgelerde anlaştığı ortak değerler üzerinden kabul ettiği içtihatlar ile uyumlu bir tutum sergilemesi ve zaman zaman oluşturduğu aktivist tutumunu hak temelli yaklaşım çerçevesinde değerlendirmesi önerilmektedir.Doctoral Thesis Sosyal kimliğin marka değeri yaratmadaki rolü: Fenerbahçe ve Panathinaikos taraftar grupları karşılaştırması / The role of social identity in creating brand value: A comparison of Fenerbahçe and Panathinaikos fan groups(2023) Avcı, Mustafa SerhatGünümüzde, sporun bireyler için bu denli önemli bir hale geldiği noktada, bireylerde takımlar için son derece önemli bir hale gelmeye başlamışlardır. Kulüplerin, oluşturmaya çalıştıkları marka değerinin en önemli unsurlarından biri taraftarlardır. Taraftarlar, özellikle takım sporlarının, olmazsa olmazı haline gelmişlerdir. Bu noktada taraftar gruplarının takımları için oluşturdukları katma değer, sadece verdikleri destek ve oluşturdukları atmosferle sınırlı kalmamaya başlamıştır. Taraftarların, bir araya geldiklerinde oluşturdukları takım kültürü, sosyal kimliklerinin yansımasıdır. Sosyal kimlik, bireylerin kendilerini üyesi oldukları topluluğun özellikleriyle tanımlamasıdır. Bireyler, üyesi oldukları taraftar gruplarının gösterdikleri pozitif özellikleri, kendilerini toplum içerisinde ifade etmek için kullanırlar. Günümüzde birçok taraftar grubu, sergiledikleri performanslarla, takımları kadar bilinirlik kazanmışlardır. Öyle ki bu taraftar grupları, sosyal kimlikleri üzerinden, takım sporcularına ve yöneticilerine de baskın özelliklerini benimsemelerini ve saha içi-saha dışı her yerde göstermelerini beklemektedirler. Taraftarların, sadece takımlar için değil seyirciler içinde ne kadar önemli olduklarını Covid19 süreci boyunca taraftarsız oynanan maçlarda görülmüştür. Bu süreçte kulüplerin müsabakaları TV veya internet ortamında taraftarları ile buluşturma çabaları umulduğu gibi sonuçlar vermedi. Kulüplerin yaratmış oldukları marka değerleri, markalarını en iyi şekilde temsil eden ve destekleyen taraftar grupları ile yükselişe geçebilir. Bu çalışmada Fenerbahçe ve Panathinaikos basketbol taraftar gruplarının, sosyal kimliklerinin takımlarının marka değerlerine olan etkisini ölçmek amaçlanmıştır. Bu nedenle her iki kulüpten de 250'şer olmak üzere toplamda 500 taraftara anket çalışması uygulanmıştır. Ankette, Watkins (2014)'in daha önce yapılmış olan çalışmalarda kullanılan ölçekleri harmanlayarak ortaya çıkarmış olduğu ölçek kullanılmıştır. Ölçek temelde SIBE modelinden yola çıkarak oluşturulmuştur. Anket sonucunda elde edilen veriler IBM SPPS 25.0 paket programına aktarılmış, tasnif ve analiz edilmiştir. Araştırmanın hipotezlerinde regresyon analizi kullanılmıştır. Analizler sonucunda, taraftarların sosyal kimliklerinin marka değeri yaratmada önemli bir rolü olduğu ortaya çıkmıştır. Taraftarların, tribünlerde veya TV karşısında yerlerini almaları ve takımlarına destek vermeleri, kulüplerin görünürlülüğünü ve bilinirliğini olumlu yönde etkilemektedir. Covid 19 salgın dönemi bu durumu açıklamak için en önemli örneklerden biridir. Bu dönemde spor kulüpleri, gelirlerinde çok büyük düşüşler yaşamışlardır ve taraftarsız oynana müsabakalar her ne kadar ek çalışmalarla ilgi odağı haline getirilmeye çalışılsada başarılı olunamamıştır. Taraftarlar, spor müsabakalarının en önemli ve ayrılmaz parçasıdır.Doctoral Thesis Teknoloji transfer sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku uygulamaları(2020) Doğan, GülmelahatKüreselleşen dünyada teknoloji, toplumların gelişmişlik ve refah seviyelerinin tespitinde belirleyici etkenlerden birini oluşturmaktadır. Teknoloji transferi ise geliştirilen teknolojinin ticari ürün veya sürece dönüştürülmesi, bilgi ve tecrübenin diğer tarafa geçirilmesi olarak tanımlanabilmektedir. Bu çerçevede teknolojinin açık, anlaşılır şekilde aktarılmasının yanı sıra buna ilişkin hukuki düzenlemelerin ayrı önem arzettiği lisans sözleşmesi niteliğine haiz teknoloji transfer sözleşmeleri, ekonomik ilerlemenin sağlanması ve hukuki uygulama şekli açısından önem arzetmektedir. Fikri mülkiyet haklarını konu alan teknoloji transfer sözleşmeleri gayri maddi bir hakkın veya know-how'ın kullanma yetkisinin belirli bir süreliğine, bir bedel karşılığında lisans alana verildiği sözleşmelerdir. Türk Hukukunda "teknoloji transfer anlaşması" ifadesine kavram olarak yer verilerek, tanımının yapıldığı tek mevzuat olan 2008/2 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde teknoloji transfer sözleşmesi, marka hariç sınai mülkiyet hakları, yazılım ve know-how'nın birlikte ya da birbirinden bağımsız olarak lisansının verildiği anlaşmalar olarak ifade edilmektedir. Bu nedenle sınai mülkiyet hakları arasında transfer sözleşmesine en fazla konu olan patent lisans sözleşmeleri, yazılım lisans sözleşmeleri ve know-how sözleşmeleri hukuki incelemesi tezde ayrıntılı olarak yapılmıştır. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının herkese karşı ileri sürülebilen mutlak haklar olması sebebiyle doğurdukları tekelci etkinin rekabeti ihlal etmemesi adına buna ilişkin sözleşme ve eylemlerin Rekabet Hukukuna ilişkin düzenlemeler kapsamında kontrolü gerekmektedir. Lisans sözleşlerine ilişkin rekabet kuralları Avrupa Birliği'nin ilgili müktesabadı ile uyumlu olarak 2008/2 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği'nde ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4 ve 5 inci Maddelerinin Teknoloji Transferi Anlaşmalarına Uygulanmasına dair Kılavuz'da düzenlenmiştir. Tez kapsamında teknoloji transfer sözleşmelerinin sözleşmeler hukuku bağlamında hukuki değerlendirilmesinin yapılmasının yanı sıra, ilgili mevzuat ve Avrupa Birliği uygulamaları çerçevesinde teknoloji transfer sözleşmelerinin rekabet ihlali yarattığı haller, yararlanabileceği blok ve bireysel muafiyet koşulları ve bunun istisnaları Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'da 24.06.2020 tarihinde yapılan değişiklikler de dikkate alınarak ayrıntılı olarak incelenmiştir.Doctoral Thesis Türk ve Alman hukukunda İdare Hukuku boyutuyla yenilenebilir enerji üretimi(2020) Aydınoğlu, Zeynep NihalÇalışmada Türkiye ve Almanya'da yenilenebilir enerji payının brüt enerji tüketiminde sürekli olarak artış gösteren eğiliminin idare hukukuna yansıması ve bunun menfaatler dengesine olan etkileri ele alınmıştır. Bu kapsamda her iki hukuk sisteminde enerji piyasasının genel özellikleri, temel düzenlemeleri, yenilenebilir enerji alanında görev yapan kurumlar ve üretim aşamasında idarenin görev ve yetkileri incelenmiştir. İdarenin görev ve yetkileri bağlamında ise hem Türk hem Alman hukukunda yer tespiti için imar planı yapılması, tesis kurulumu için izin verilmesi, yenilenebilir enerjinin teşvik yöntemleri ve bu teşvikin piyasadaki aktörlerin temel hak ve özgürlükleri üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Öte yandan çalışmada yenilenebilir enerji üretiminde menfaatler dengesinin nasıl sağlanacağı Türk ve Alman hukuku üzerinden karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Yenilenebilir enerji üretimi kamu yararına olmasına rağmen, onunla çatışmalı olabilecek diğer kamu yararına faaliyetlerin veya bireysel yararın bu türden bir üretime her durumda feda edilmemesi için, süreçten etkilenen tüm menfaatlerin üretimin her aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. Çalışmada menfaatler çatışmasının olduğu hallerde karşılıklı sınırlamalar getirilerek, bu menfaat alanları için mümkün olan en uygun hukuki korumanın tesis edilmesinin yöntemleri açıklanmıştır. Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir enerji üretimi, İmar Planlarında yer seçimi, Üretime İzin Verilmesi, Teşvik Edilmesi, Menfaatler Dengesinin SağlanmasıDoctoral Thesis Vasiyet (Belirli mal bırakma)(2022) Belge, Ayşe MerveMirasbırakanın, vasiyetname ya da miras sözleşmesi yoluyla bir kişiye, mirasçı atama anlamına gelmeksizin, bir malvarlığı menfaatini kazandırma amacıyla tasarrufta bulunması, vasiyet olarak adlandırılmaktadır. Maddi anlamda ölüme bağlı bir tasarruf olan vasiyet, mirasın açıldığı anda vasiyet alacaklısına bir alacak hakkı kazandırmakta ve bu bağlamda vasiyet alacaklısı ile vasiyet yükümlüsü arasında bir borç ilişkisi kurmaktadır. Vasiyete konu malvarlığı menfaatinin kazandırılması, vasiyet alacaklısı ile vasiyet yükümlüsü arasında yapılacak, o vasiyet konusuna özgü sağlararası bir hukuki işlemle mümkün olmaktadır. Çalışmanın amacı, vasiyet tasarrufunun her yönüyle incelenmesi ve bu bağlamda, teorik tartışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulunulması ile uygulamada karşılaşılabilecek sorunlara çözüm önerileri getirilmesidir. Çalışmada öncelikle vasiyetin tanımı, özellikleri, unsurları ve konusuna ilişkin açıklamalara yer verilmiş; benzer hukuki müesseselerle karşılaştırma faaliyetinde bulunulmuştur. Daha sonra vasiyetten doğan borç ilişkisinin tarafları, vasiyetin geçerlik koşulları ve türleri incelenmiştir. Son olarak vasiyetin yerine getirilmesi, vasiyetin yerine getirilmesinde sıra ve vasiyetin yerine getirilmemesinden doğan sorumluluk üzerinde durulmuştur.