Kamu Hukuku Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/62
Browse
Browsing Kamu Hukuku Bölümü Tezleri by Department "Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı / Kamu Hukuku Bilim Dalı"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Evaluation of the Limits of the Economic and Social Duties of the State in the Context of the Sufficiency of Its Financial Resources(2024) Abalı, Abdullah; Turhan, Mehmetİnsanlığın çağlar boyunca tartıştığı farklı uygulamalarını ortaya koyduğu, farklı dillerde farkı etimolojik kökenlerle ifade ettiği, farklı anlamlar yüklediği devlet kavramı, günümüzde genellikle tüzel kişiliğini haiz bir organizasyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayatımızın her alanını kuşatan doğumdan ölüme, evlenmeden mülk sahibi olmaya dek pek çok iş ve işlemimizde dahil olduğumuz devlet organizasyonu, hukuk biliminin de inceleme alanları arasında yer almaktadır. Devlet kavramı, uluslararası hukuk, idare hukuku ve anayasa hukuku alanlarında daha fazla inceleme konusu yapılmaktadır. Özellikle anayasa hukuku alanında devlet kavramı ele alınmakta her devlet de kendisini, yapısını, organizasyonunu kuvvetleri arsındaki ilişkisini, bireylere tanınan temel hak ve özgürlükleri anayasasında tanımlamaktadır. Anayasa marifetiyle devletlerin bireylere tanımış olduğu temel hak ve özgürlüklerle beraber bu temel hak ve özgürlüklerin de sınırları yine anayasalar vasıtasıyla belirlenmektedir. Genel olarak doktrinde temel hak ve özgürlükler negatif statü hakları, pozitif statü hakları ve son olarak da katılma hakları biçiminde kategorize edilmektedir. Bu sınıflandırma devletlerin bireylere yönelik edimleri esas alınarak yapılmaktadır. Gerçekten de negatif statü hakkı ile ifade edilen haklarda devlet, yapmama hareketsiz kalma edimi ile yükümlü olup bireyler de dokunmamayı devletten talep edebilmektedirler. Pozitif statü haklarında ise devletler üzerindeki edim, yapma harekete geçme biçiminde tanımlanmaktadır. Bu haklar kategorisinde devletin edimini yerine getirebilmesi ise finansal gücüne büyük ölçüde bağlı olmaktadır. Katılma hakları ise bireylerin devlet yönetimine katılmalarını öngören haklar olarak ifade edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti anayasalarına baktığımızda da bu üçlü sınıflandırmaya uygun olarak hakların kategorize edildiği görülmektedir. Yürürlükte 1982 anayasasında kişi hakları ve ödevleri ile negatif statü haklarının, ekonomik ve sosyal haklarlar başlığı ile pozitif statü haklarının ve nihayet siyasi haklar ve ödevler başlığı ile de katılma haklarının düzenlendiği görülmektedir. Pozitif statü hakları devlete yapma edimi yükleyip bireylere de devletten yapılmasını isteme hakkı veren temel haklardır. İşte bu yapma ediminin sınırının belirlenmesinde devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsü bu hakları tanıyan tüm anayasalarımızda yer almaktadır. 1982 Anayasası'nın 65'inci maddesinde de devletin ekonomik ve sosyal ödevlerinin sınırının mali kaynaklarının yeterliliği ölçütü olduğu düzenlenmiştir. Bu ölçütün somutlaştırılması noktasında iki hususla karşılaşılmaktadır. Bunlardan birincisi; sosyal ve ekonomik hakların yapısından kaynaklanmaktadır. Pozitif statü hakkı biçimde olan bu haklarda devlet olumlu edim yükü altındadır. Bu olumlu edimi de ancak kaynak kullanmak suretiyle yerine getirebilecektir. Kaynakların kıtlığı ve ihtiyaçların sonsuzluğu karşısında «mali kaynakların yeterliliği ölçüsü» zaten bu hakların doğal bir sınırını oluşturmaktadır. Yani kodifikasyon açısından anayasa metnine yazılmamış olsa dahi bu hakların sınırı devletin kaynakları olacaktır. İkinci olarak da ülkemizde sosyal transferlerin hükümetler için yeniden seçilebilme açısından önemli bir tercih olarak görülmesi ve yine ülkemizde gelir dağılımı eşitsizliğinin bulunması nedeniyle bütçe açısından ciddi bir harcama yüzdesinin hane halkı transferlerine gitmesidir. Bu hususlar ışığında baktığımızda verilen Anayasa Mahkemesi kararları ile ülke uygulamaları da yargı organlarının yerindelik denetimi yapmama isteği ve kamusal tercihleri denetlememe konusundaki pratiğiyle birleşince «mali kaynakların yeterliliği ölçüsü»nün pozitif hukukun bir parçası olup olmamasının bu kriteri esas alarak verilecek yargı karaları ve kamusal tercihleri çok fazla etkilemediği söylenebilecektir.Master Thesis Exploitation of the Constitutions(2024) Anşin, Ömer; Kılıç, İlkerDemokratik hukuk devleti idealinde anayasaların, siyasi iktidarları sınırladıkları, temel hak ve hürriyetleri güvence altına aldıkları yaygın bir şekilde kabul edilir. Bireylerin hak ve hürriyetlerinin anayasal hükümlerle koruma altına alındığı bir hukuk devletinde hükmetme kudretini sadece anayasal sınırlar içerisinde kullanabilen siyasi iktidarların otoriter bir keyfilik içerisinde olamayacağı kuşkusuzdur. Siyasi iktidarların kudretlerini sınırlandıran anayasalar, kötü niyetli iktidar sahipleri için bir prangadır. Bu pranga, yıllarca askeri darbeler gibi geleneksel metotlarla kırılmaya çalışılmıştır. Ancak son yıllarda bu geleneksel metotlardan rücu eden anti demokratik irade, artık tespiti eskisi kadar kolay olmayan stratejiler keşfetmiştir. Siyasi iktidarlar, anayasaları ortadan kaldırmak yerine otoriter veya yarı-otoriter rejimler oluşturmak maksadıyla anayasal araçları bir enstrüman olarak kullanmaya başlamışlardır. Bu çalışmada, anti demokratik iradenin bu yeni stratejisi, anayasaların istismar edilmesi başlığıyla tahlil edilmeye çalışılmıştır.Master Thesis Import Smuggling Crimes in Scope of Anti-Smuggling(2024) Zop, Pelin; Özer, Burcu ErtemKaçakçılık eylemleri nedeniyle devletlerin egemenlik yetkileri ve mali yararı ihlal edilmektedir. Bu nedenle kaçakçılık fiillerinin önüne geçilmesi devletler açısından oldukça önemlidir. Ülkemizde de kaçakçılık eylemleriyle mücadele 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Tez konusunu oluşturan ithalat kaçakçılığı suçları, eşyanın gümrük işlemlerine tabi tutulmaksızın veya gümrük kapıları haricinde ülkeye sokulması, aldatıcı işlem ve davranışlarla gümrük vergilerini ödemeksizin ülkeye sokulması, gümrük rejimlerine tabi tutulmadan yahut rejim kurallarına aykırı şekilde ülke içerisine sokulması veya yurt dışına çıkarılmış gibi işlem yapılması, suç konusu eşyanın bu özelliğini bilerek ve ticari bir amaç doğrultusunda işlem tesis edilmesi, vergiden muaf tutulan eşyanın ithal amacı dışında başka bir amaca özgülenmesi ve son olarak yasak eşyanın ülkeye sokulması ve bu özelliği bilinerek eşya üzerinde tasarrufta bulunulması olarak sıralanabilecektir. Bu çalışma kapsamında ithalat suçlarına yönelik temel kavramlar ile kanunda düzenlenen ithalat suçlarına ve bu suçlara özgü muhakeme ile yaptırımlara yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kaçakçılık Suçları, İthalat Kaçakçılığı, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Gümrük Kaçakçılığı.Master Thesis In Case of Deliberate Crimes Committed in the Form of the Board Decision of the Company Managers Excess Vote Casuality(2024) Saygılı, Çağatay Deniz; Soyaslan, DoğanTürk ceza hukukunda suçun unsurları bağlamında kast ve taksir, manevi unsurlar olarak ele alınmış ve kusurlulukla bu şekilde ilintilenmiştir. Ceza hukukunu ilgilendiren her konuda disiplin fart etmeksizin ve istisna olmadan bu şekilde bir yaklaşım mevcuttur. Lakin ekonomi ceza hukukunda şirket yöneticileri bulundukları konum itibariyle zaten belli bir bilgi, birikim veya tecrübe seviyesinde oldukları için suç teşkil eden icrai ya da ihmali hareketleri belli bir bilgi seviyesi bazında ele alınmalı ve bazı yargı kararları da bu şekildedir. Ekonomi ceza hukuku çerçevesinde şirketi yönetme noktasında seçilen yöneticilerin kasten işlenen icrai suçlardaki artık oyunun nedenselliği şirket yöneticilerini sorumlu tutma noktasında ortaya konmalıdır. Verilen oyların objektif isnadiyet kriterlerini sağlayıp saplamadığına bakılacaktır. Daha sonra da suçun diğer unsurları kasten işlenen icrai suçlar kapsamında değinilecektir. Şirket yapısı gereği artık oylu bir durumun fizikken olması zorunlu olmadığı ya da şirket yapısı gereği fiili organlarında bu durum çerçevesinde ortaya çıkan kararın bir suç teşkil etmesi durumunda hem nedensellik hem de isnat noktasında ilk önce bu anlamdaki özel durumlar için gerekli bilgiler verildikten sonra artık oy anlamında teoriler anlamında nasıl sorumlu olacakları açıklanacaktır.Master Thesis Investigation and Prosecution of Lawyers for Their Crimes of Duty(2024) Biçer, Hatice Can; Ertem, BurcuAvukatlık mesleğinin geçmişi çok eskiye dayanmakta olup insanlık tarihinin en önemli mesleklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Avukatlar, kişilerin hak ve hürriyetlerinin savunuculuğunu üstlenerek toplumda adaletin tesisini sağlama görevlerini üstlenmişlerdir. Yerine getirilen bu görevin önemi nedeniyle avukatlık mesleğinde diğer mesleklerden farklı olarak birçok alanda özel düzenlemeler yapma ihtiyacı duyulmuştur. Görevlerinin ifası sırasında işlemiş oldukları suçlarla ilgili olarak da genel hükümlerden farklı olarak özel soruşturma ve kovuşturma usulleri benimsenmiştir. Avukatlar hakkında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile getirilen özel soruşturma ve kovuşturma usulleri avukatların görevleri sırasında bağımsızlıklarının korunmasını ve görevleriyle ilgili konularda aslı olmayan suçlamalarla karşı karşıya kalmalarının önlenmesini sağlamaktadır. Yargının kurucu unsurlarından birisi olarak kabul edilen savunmanın temsilcisi olan avukatların bağımsızlıklarının korunması aynı zamanda yargı bağımsızlığının korunması sonucunu da doğurmaktadır. Dolayısıyla avukatlık mesleğinin güvence altına alınmış olması Anayasa ile getirilmiş olan hak arama hürriyetinin ve adil yargılanma hakkının da güvence altında olduğu anlamına gelmektedir.Master Thesis Postponement of the Initiation of the Public Prosecution(2024) Navruz, Selin; Ertem, BurcuGünümüzde gelişen ve değişen koşullara ayak uydurabilmek amacıyla hukuk alanında da birtakım değişimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle onarıcı adalet anlayışı çerçevesinde artan suç oranları karşısında temel hak ve hürriyetleri güvence altına alan, suçlunun topluma yeniden kazandırılmasını öngören, mağdurun da haklarının gözetildiği ve tüm bunlar yapılırken yargının iş yükünün hafifletilmesinin amaçlandığı alternatif çözüm yollarına ihtiyaç duyulmuştur. Ceza muhakemesinin etkinliğini artırmak amacıyla uzlaştırma, önödeme, seri muhakeme usulü alternatif çözüm yolları olarak Türk hukuk sistemine dahil edilmiştir. Hukuk sisteminde yer alan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, bu alternatif çözüm yollarından birisi olması dolayısıyla çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 171. maddesinde düzenlenen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu, hukuk sistemimize 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu'nda yapılan değişiklikle sadece çocuklar bakımından getirilmiş, 5560 sayılı Kanun ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişiklik neticesinde yetişkinler açısından da uygulanabilir hale gelmiştir. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumunda amaç yalnızca şüphelinin topluma yeniden kazandırılmasını sağlamak değil; mağdurun da haklarını gözeterek uğradığı zararın giderilmesini sağlamaktır. Kurumun uygulanmasında bir diğer amaç, ilk defa suç işleyen kişileri cezaevinin getirdiği olumsuz koşullardan uzak tutarak devletin infaz yükünü hafifletmektir. İlk başlarda uygulama alanı oldukça dar tutulan kurum, zamanla yapılan kanun değişiklikleri ile birlikte daha etkin bir şekilde uygulanmaya başlamıştır. Kanun koyucu kurumun uygulanmasını zorunlu tutmayıp Cumhuriyet savcısının takdirine bırakmıştır. Bu düzenlemeyle Cumhuriyet savcısının takdir yetkisi genişletilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kamu davasının açılmasının ertelenmesi, Maslahata uygunluk ilkesi, Onarıcı adalet, Cumhuriyet savcısı, Takdir yetkisi, Seri muhakeme usulü.Master Thesis Right To Private Life of Public Officials in the Context of Sexual Orientation and Gender Identity(2024) Üçgül, Ezgi Ülkü Uzun; Doğan, Eser UsKamu görevlilerinin içinde bulundukları statü, kimi hak ve özgürlüklerden yararlanmalarında hak ve özgürlüğün sınırını genişletirken kimisinin de sınırını daraltmaktadır. Özel hayat hakkı da kamu görevlileri için kimi zaman daralan bir hak alanı olarak karşımıza çıkmakla beraber Anayasa 20. maddede kendine yer bulan anayasal bir hak olarak kamu görevlisi statüsü içerisinde yer alan kişiler için de belirli sınırlanma sınırlarına sahiptir. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bağlamında kamu görevlilerinin özel hayat alanlarına idare tarafından yapılan müdahaleler de bu sınırlamalardan azade değildir. Çalışmada, ülkemizde çoğunlukla 'genel ahlak' sınırlama sebebi ile kişi karşına dikilen ahlak anlayışının, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ışığında, Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleri dolayısıyla gelmek durumunda olduğu özgürlükçü bir ahlak anlayışı çerçevesinden nasıl yorumlandığı incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi kararları da özellikle bireysel kararlar çerçevesinde AİHM kararlarına yakınsar görünmekle beraber cinsiyet kimliği ile ilgili daha yeni AİHM kararlarına bakıldığında yürünecek daha uzun bir yol olduğu görülmektedir. Çalışmada kamu görevlilerinin özel hayatı ile meslek hayatı dengesini sağlamaya yönelik temel esaslar kılık kıyafet yükümlülüğü, davranışlarda özel bir itina gösterme ödevi ve sosyal medya kullanımı başlıkları altında mahkeme kararları üzerinden incelenmiş ve kamu görevlilerinin özel hayat hakkından daha fazla çalınmaması için yorumlanmaya çalışılmıştır.Master Thesis The Problem of the Individual Application Against Legislative Acts and Regulatory Acts(2024) Bebek, Ayşe Ceren; Kılıç, İlkerBireysel başvuru yolu, Türk hukuk sistemine 12/9/2010 tarihli halk oylaması ile kabul edilen 5982 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunu ile girmiş ve 23/9/2012 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda Anayasa'nın 148'inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulanabilmektedir. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 45'inci maddesinde ise Anayasa'da yer alan kamu gücüne ilişkin sınırlama getirilerek bireysel başvuru konusu yapılamayacak hususlar düzenlenmiştir. Buna göre yasama işlemleri ve düzenleyici işlemler bireysel başvuru konusu yapılamayacaktır. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına ve diğer ülkelerin bireysel başvuru yolu uygulamalarına bakıldığında, mevzuat düzenlemelerinin potansiyel olarak ya da doğrudan temel hak ve özgürlüklerin ihlaline sebep olabildiği gerçeğinden hareketle somut olayın şartlarına göre bu yönde başvuruların kabul edildiği görülmektedir. Bu bağlamda çalışmanın konusu, bireysel başvuru mevzuatında yer alan bu kısıta ilişkin bir eleştiri getirmektir. Ayrıca çalışmada, bu durumun uygulamaya yansımaları incelenerek çözüm önerilerinde bulunulacaktır.Master Thesis The Trial of Juveniles Led To Crime in Turkish Law(2024) Göktürk, Tuğba Bulut; Ertem, BurcuTürk Ceza Hukuku'nda suça sürüklenmiş çocukları yargılama aşamalarının yıpratıcı ve olumsuz etkilerinden korumak için yetişkinlerden farklı düzenlemeler getirilmiştir. Bu özellikli yargılama usullerinin temeli olan çocuğun üstün yararının gözetilmesi ilkesinin temel amacı çocuğu yargılama sonuna kadar koruyarak koruyucu destekleyici tedbirlerle topluma kazandırmaktır. Çalışmamızın birinci bölümünde, ceza hukukundaki çocuk kavramları ve çocuk suçluluğu üzerinde durulmuştur. Suça sürüklenmiş olarak kabul edilen çocuğun kusur yeteneğinin ve kusurlu halinin başladığı yaş kabul edilen 12 yaş öncesi ve sonrası dönemlere ilişkin değerlendirmeler yapılmış ve dönemler incelenmiştir. İkinci bölümüzde, şüpheli konumunda olan çocuğunsoruşturma aşamalarındaki özel ifade ve sorgu usulleriyle birlikte gerçekleştirilen koruma tedbirlerinden bahsedilmektedir.Soruşturma aşamasının sonlanması sonrası kamu davasının açılması veya açılmasını erteleyen durumlardan bahsedilmiştir. Son bölümümüz kovuşturma evresinin temeli çocuk mahkemelerinde yapılan duruşmaya dair özellikli haller değerlendirilmiştir. Kovuşturma evresinin sonlanması olan, beraat ya da mahkûmiyet hali değerlendirilmiştir. Suçlu olan ve cezaya mahkûm edilen bu çocuklar hakkında verilen kararlarda hapis cezası ve adli para cezasının tercih nedenleri ile ağırlıklı verilen cezaların istatistikleri incelenerek çocukların topluma kazandırılması için veriler elde edilmiştir.Master Thesis Theory of Natural Law and International Judicial Protection of Human Rights(2024) Çakmak, Yusuf Kadir; Kılıç, İlkerHukukun üstünlüğü, insan haklarına dayanan bir hukuki ve siyasi düzen modern çağın uygar devletlerinin ayırt edici niteliğidir. Bu çalışma temelde insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı devlet kuramının hukuki, felsefi ve mantıksal bir zaruret olduğu tezinden ibarettir. Bu tezi temellendirmek için modern kuramlara ışık tutması ve gerekli mantıksal çıkarımı sağlayabilmek maksadıyla birinci bölümde doğal hukuk düşüncesinin İlk Çağ'dan itibaren gelişimi incelenmiş ve laik doğal hukuk kuramının rasyonel bir zeminde ortaya çıkışı anlatılmaya çalışılmıştır. Zaman ve mekânın rasyonel bir dayatmayla ortaya çıkardığı laik doğal hukuk kuramının uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuk boyutu incelenmiştir. Uluslararası mahkemelerin, uluslararası kuruluşların, temel hak ve hürriyetlere yönelik uluslararası sözleşmelerin muteberliğine karşılık geliştirilen egemenlik tezlerini kavrayabilmek maksadıyla ikinci bölümde genel bir egemenlik kuramı incelemesi yapılmaktadır. Egemenliğin tarihsel gelişimi incelendikten sonra modern kuramların temelini oluşturan düşünceler değerlendirilmektedir. İkinci kısımda temel olarak egemenliğin sıfatı ve tanımı farklı değerlendirmelere uğramasına karşın bölünmez, tek, mutlak oluşu gibi sıfatları daima koruduğuna; İngiliz egemenlik kuramlarının Kıta Avrupası egemenlik kuramlarından ayrıldığına işaret edilmektedir. Üçüncü bölümde ilk olarak referandum yöntemi değerlendirilmiştir. Carl Schmitt'in ortaya koyduğu meşruiyetin sınırlı izahı, otoritenin sosyoloji üzerindeki mutlak etkisi gibi problemlere vurgu yapılmış, Schmitt'in referandum demokrasisi önermesi incelenmiş, egemenliğe yönelik Schmittçi yaklaşım Habermas ve Kelsen'in görüşleri ışığında eleştirilmiştir. Üçüncü bölümün devamında, ilk bölümde incelenen mantığın bir gereği, devletler arasındaki doğal durumun bir sonucu olarak ve hukuk düşüncesinin doğal gelişiminde ortaya çıkan laik doğal hukuk görüşünün mümkün kılınabilmesi için pozitif hukukun unsurlarının nasıl kullanılması gerektiğine odaklanmaktadır. Bölümün devamında mahkeme kararları incelenmiş, Rusya örneği ve Nazi örneği bağlamında hukuk dışı nitelenen sistemlere karşı ne yapıldığı değerlendirilmiş ve çıkarımlarda bulunulmuştur. Tezin nihai amacı, insan haklarına dayalı, monist bir uluslararası yargı sisteminin; tarihsel ve mantıksal bir zaruret olduğunu ortaya koymak; bunu yaparken hukuki belirlilik probleminin çözümüne odaklanmak ve egemenlik kuramlarının genel değerlendirmesini yapmaktır.