TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/8652
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 584
- Results Per Page
- Sort Options
Article 12 Eylül Doğrudur(2016) Bilici, Nurettin; 8285Article 1850 Tarihli Ticaret Kanunu’nda ve Osmanlı Hukuk Literatüründe Anonim Şirketler ve Bu Şirketlerin Tüzel Kişiliği Meselesi(2024) Korkmaz, MüberraKâr amacı güden bir özel hukuk tüzel kişisi olarak anonim şirket, temelini sermayenin oluşturduğu kapitalist sistemin var olan şirket türlerini zamanla kendi amaçları doğrultusunda şekillendirmesi neticesinde, bu sisteme en iyi hizmet eden araçlardan biri olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda, bir sermaye şirketi olan anonim şirket türünün hukuki şahsiyet olarak tanınması, bunun önemli bir göstergesini oluşturmaktadır. Batı kaynaklı bu dönüşüm Osmanlı Devleti’nde, Batı’dakinden çok farklı dinamiklerin zorlamasıyla, özellikle yabancı devletlerin etki ve baskılarıyla meydana gelmiştir. Bu dönemde Osmanlı’nın kabul etmek durumunda kaldığı serbest ticaret düzeni, devletin geleneksel ekonomik ve hukuki yapısında köklü değişimlere sebep olarak liberalleşme ve modernleşme için uygun zemini hazırlamıştır. Söz konusu süreçte, bu şirketlerin etkinlik sağlayabilmeleri için de hükümler öngörülmüştür. Osmanlı Devleti’ndeki dini ve geleneksel şartlarla uyumsuzluğuna karşın, anonim şirket türü ve bu şirketlerin tüzel kişi olarak kabulü, emperyalizmin etkisi altında yaşanan gelişmelerin ancak sınırlı olabildiğine; aynı zamanda ekonomik faktörlerin hukuku şekillendirme fonksiyonuna, hukuk tarihimiz açısından önemli bir örnek niteliği taşımaktadır.Article 19. Yüzyıldan Günümüze Değişen ve Dönüşen Bir Kültür Mirası Olarak Konya Alâeddin Tepesi Alâeddin(2015) Önge, Mustafa; 17578Alâeddin Tepesi, Konya şehrinin gelişim süreci boyunca her dönemde önemini korumuş bir alandır. Önemli bir kültür mirası olarak Alaeddin Tepesinde meydana gelen değişiklikler sokak dokusu, mahalleler, mimari ve arkeolojik miras bileşenleri dikkate alınarak tartışılmıştır. Bu tartışma için bir zaman periyodu belirlenmiş olup, bu periyot, koruma fikrinin ve ölçütlerinin ortaya çıktığı 19.yüzyıldan başlayıp, günümüze kadar uzanmaktadır. Tartışma, demiryolunun şehre bağlanması sayesinde gelişen ekonomik durumun şehirde neden olduğu değişimler ve bunun Alâeddin Tepesine etkisi ile başlamaktadır. Bunun ardından bu bölgenin fiziksel ve sosyal durumunu etkilemiş olan kayıplar ve göçlere bağlı mülkiyet değişiklikleri gibi, savaş ve yeniden yapılanma sürecindeki değişimler incelenmiştir. Şehir ölçeğindeki değişiklikleri anlamaya yönelik olarak Alâeddin Tepesine etkileri bağlamında Konya şehrinin planlı gelişim sürecinin incelenmesi sonraki etapta ele alınmaya çalışılmıştır. Son bölümde kültür mirasının korunan ve kaybedilenlerini ortaya koymaya yardımcı olacak olan koruma ölçütlerinin gelişmesi ve Alâeddin Tepesinin bu süreç kapsamında ne kadar korunabildiği tartışılmıştır. Çalışmanın sonunda, yukarıda bahsi geçen bileşenler dikkate alınarak Alâeddin Tepesinin korunmuşluk durumu hakkında bir değerlendirme sunulmaktadır.Article 1980 Sonrası Türkiye’de Uygulanan Teknoloji Politikaları ve Türkiye Açısından Teknolojik Gelişme Göstergeleri(2020) Dinç, Dilek Temiz; 52039Günümüzde sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınma için iyi planlanmış ve uygulanmış bilim ve teknoloji politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle 1980 sonrasında dışa açılmayla birlikte teknolojik gelişmelere daha fazla önem verilmeye başlanmasından dolayı, bu çalışmada ilk olarak 1980 sonrası Türkiye’de uygulanan teknoloji politikaları beş yıllık kalkınma planları çerçevesinde incelenmiştir. Bilim ve teknoloji politikaları bir girdi olarak kabul edilirse, teknolojik gelişme göstergeleri bir çıktı olarak kabul edilebilir. Bu bakımdan çalışmanın ikinci kısmında, Türkiye için teknolojik gelişme göstergeleri bağlamında genel bir değerlendirme yapılması amaçlanmıştır. Çalışmadan, Türkiye’nin diğer dünya ülkeleriyle rekabet gücünü artırması yolunda, üniversite-sanayi işbirliklerine daha çok önem vermesi, Gayri Safi Yurtiçi Hasıladan (GSYH) Ar-Ge faaliyetlerine daha çok pay ayırması, Ar-Ge araştırmacı sayısını arttırması, patent sayılarını arttırabilmek için bu konudakiteşvik uygulamalarının yeniden ele alınması ve bütün bunlar içinde öncelikle kurumsallaşmış, gelişmelere ve değişmelere hızla uyum sağlayabilecek bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulması ve hayata geçirilmesi gerekliliği sonucuna ulaşılmıştır.Article 2000-2001 Finansal Krizi ile 2008 Küresel Krizinin Türkiye Ekonomisi Üzerine Karşılaştırmalı Etkileri(2010) Temiz, Dilek; Gökmen, Aytaç; 52039; 176602000-2001 ekonomik bunalımı, kur çipasının da terk edilmesi ile Türkiye’nin ekonomik düzeni açısından yıkıcı olmuştur. Söz konusu olan 2000 – 2001 bunalımı mevzuatın yeterince uygulanmamasından, sermaye piyasalarının yeterince derin olmamasından, risk değerlemesinin eksikliğinden, bankaların yakın ilişki içinde bulunduğu kurumlara aşırı kredi sağlamalarından, kısıtlı faiz hadleri, gözetim altındaki kur politikası, rekabet eksikliği, likiditenin ihtiyaçtan az olması, kronik enflasyon, ödemeler dengesi ve dış ticaret açıklarının ciddi seviyelerde olmasından kaynaklanmıştır. 2008-2009 ekonomik bunalımının ateşleyici etkisi ABD’de mortgage piyasasında ortaya çıktı. Mortgage piyasasında ortaya çıkan başarısız sonuçlar sermaye, hisse ve türev piyasalarını hayli olumsuz etkiledi ve böylece dünya genelinde yayılmaya başladı. Bu nedenle, bu çalışmanın amacı, adı geçen ekonomik bunalımları analiz etmektir.Article 25. Yılında Liberal Düşünce Topluluğu: Eleştirel Bir Değerlendirme(2018) Demirel, Tanel; 4812Bu makale Türkiye’de liberal düşünce ve liberal düşüncenin önde gelen savunucusu olarakLDT’nin halihazırda olduğundan daha etkili olabilmesi için bir dizi fikri tartışmaya açmayıamaçlıyor. Tek bir liberalizmden ya da liberal gelenekten söz etmenin yanıltıcı olduğu vurgu-lanıyor. Belli zaman ve mekanın ürünü olan, dolayısıyla o zaman ve mekanın dertleri, bakışaçıları ve kısıtları ile şekillenmiş farklı liberal gelenekler var. Bu farklı liberal gelenekler, birkaççok temel ilke dışında her zaman her yerde geçerli “evrensel” reçeteler sunmuyorlar. İkincisiTürkiye’ye dair analiz ve okumalarımızın karşılaştırmalı tarih ve sosyal bilimler birikimindenbeslenirken aynı zamanda hakiki bir yerellik kaygısı taşıması gerektiği de iddia ediliyor. Venihayet, topluluk çevresinin siyasi aktörlerle mesafeyi koruma, kendi bünyesindeki çoğulculuğukoruma ve geliştirme, yerleşik LDT ve liberal algısının dönüştürülmesi ve ayrıca LDT âdâbı dadiyebileceğimiz bir kurumsal kültürün pekişmesi için daha fazla gayret göstermesi gerektiğide savunuluyor.Article 6102 Sayılı Ttk'nun Haksız Rekabete Dair Düzenlemelerinin Amacı ve Koruduğu Menfaatler Çerçevesinde Dürüst ve Bozulmamış Rekabet Kavramı(2012) Güven, Şirin; 174196102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) haksız rekabete dair hükümleri(TTK m. 54vd.), 1986 tarihli İsviçre Haksız Rekabete Karşı Kanunundan esinlenilerekkaleme alınmıştır. Buna göre, haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacı, bütünkatılanların lehine dürüst ve bozulmamış rekabetin temin edilmesidir. \"Bütün katılanlar\"dan, rekabet oyununa doğrudan ya da dolaylı olarak katılan herkesin haksız rekabethükümlerinin sağladığı korumanın süjesi olarak kabul edilmesi ve böylece haksız rekabet hükümlerinin rakipler arası ilişkilere özgülenmemesi gerektiği anlaşılmalıdır. Korunan menfaatler ise, piyasaya katılan herkesin ve toplumun, işleyen bir rekabetinayakta tutulmasından dolayı sağlayacağı menfaatlerdir. \"Dürüst ve bozulmamış rekabet\" kavramları ise, korumanın konusu olup; genel ilkeyi ortaya koymakta, rekabetinniteliğini belirtmekte ve hukuken tanımlanabilir bir rekabeti vurgulamaktadır. Somutlaştırmak gerekirse, dürüstlük ilkesine aykırı ve rekabete karşı olarak ya da rekabettenbeklenen olumlu sonuçların elde edilmesini, özellikle de rekabetin işlerliğini engellemek için yapılan her davranış, haksız rekabet olarak nitelendirilecektir.Article 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirketlerin Sona Ermesi ve Tasfiyesi(2016) Güven, Şirin; 2166366335 sayılı Kanun ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile anonim şirketlerin sona ermesi ve tasfiyesikonularında pek çok değişiklik yapılmış ve yeni hükümler getirilmiştir. Bu değişiklik ve yeniliklerin ortaya çıkışında uzun süreden beri öğretide savunulan görüşler ve yargı kararları dikkate alınmıştır. Şüphesiz, getirilen yeni hükümler, mevcut ihtiyaçları karşılamaya yönelik kaleme alınmıştır. Bununla birlikte, halen yoruma muhtaç olan, açık olmayan hükümlere de rastlanılmaktadır. Dolayısıyla, anonim şirketlerin sona ermesi ve tasfiyesi bakımından önümüzdeki zamanda verilecek mahkeme kararlarının söz konusu düzenlemelerin yorumlanmasında önemli katkıları olacaktır.Article 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Birleşmede Ayrılma Akçesi(2018) Koşer, NihalAyrılma akçesi, Türk hukukunda ilk kez 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiştir. Ticaret şirketlerinin birleşmeleri bakımından iki yönlü işleve sahip olan bu kurum ile birleşmeye katılmak istemeyen ortaklara paylarının gerçek değerini alarak çıkma hakkı tanınmasının yanı sıra şirket içi huzuru bozan azınlık pay sahiplerinin de çoğunluk kararıyla çıkarılması mümkün kılınmıştır. Bu makale kapsamında ayrılma akçesi tüm yönleriyle; hukuki niteliği, çeşitleri, tespiti ve ödenmesi başlıkları altında inceleme konusu yapılmıştır.Article 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun Grev ve Lokavta İlişkin Düzenlemeleri(2013) Çopuroğlu, ÇağlarToplu iş ilişkilerini düzenleyen 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun yerini alan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, önceki iki düzenlemeyi tek bir kanun altında toplamış ve yeni kanunla birlikte toplu ilişkilerde bazı değişiklikler söz konusu olmuştur. Yeni düzenlemelerde, grev yasakları bakımından daralma söz konusudur ve greve ilişkin süreler, konut hakları, eylem ve propaganda gibi haklar işçi lehine genişletilmiştir. Lokavt da greve karşı bir işveren hakkı olarak yine yasada yer bulmuştur. Bununla birlikte grev hakkı başlı başına bir hak olmaktan ziyade, yine toplu iş sözleşmesi sistemi içerisinde düzenlenmiş olup, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ülkemize öteden beri yöneltmekte olduğu eleştirilerinin yeni düzenlemelerle büyük ölçüde karşılanmadığı görülmektedir.Article AB Dış Politika Araçlarının Üçüncü Ülkeler Üzerindeki Etkisi(2020) Akşemsettinoğlu, Gökhan; 104466The Lisbon Treaty took concrete steps to strengthen the foreign policy area of the European Union (EU). Forinstance, the European Commission constituted Foreign Policy Instruments to affect third countries with differentfinancial and operational actions. In the EU, decisions on foreign policy require unanimity of member states.Unanimity indicates the determination of the member states to meet on a common ground on foreign policy andreflects the level of political integration of the EU. Accordingly, examining the effects of the EU Foreign PolicyInstruments upon third countries can inform us about the level of political integration of the EU. This article, byusing the case study methodology, intends to exemplify the EU Foreign Policy Instruments and to find out theireffects upon third countries and some non-state actors. The research covers the developments of the last decadeand concludes that the EU Foreign Policy Instruments are still not effective enough to change the policies andbehaviours of the third countries. This conclusion indicates that the EU member states do not have a commonaccord on foreign policy and political integration in the EU seems unlikely in the near future.Article AB Küresel Stratejisinin Başarısı Hakkında Bir Değerlendirme(2022) Akşemsettinoğlu, GökhanSon on yıl içinde Avrupa Birliği (AB)’nin yakın çevresinde ortaya çıkan siyasi-askeri tehditler, krizler ve çatışmalar, Avrupa Birliği üyesi devletlerin güvenlik ile ilgili tehdit algılamalarını değiştirmiştir. Dolayısıyla AB, farklılaşan tehditlere ve artan çatışmalara cevap verebilmek için 2016 yılında AB Küresel Stratejisini duyurmuştur. Küresel Strateji, AB’nin ilk stratejisi olarak benimsenen ve 2003 yılında açıklanan Avrupa Güvenlik Stratejisi’nin yerine geçmiştir. Bu çalışma, AB Küresel Stratejisi’nin son beş yıllık dönem içinde ne kadar başarılı olduğunu araştırmaktadır. Nitel araştırma metotlarından veri/belge analizi yöntemini kullanan bu çalışma, Küresel Strateji tarafından ortaya koyulan bakış açısını, AB’nin dış ve güvenlik politikasına ait çıkarları, ilkeleri ve öncelikleri çerçevesinde açıklamaktadır. Çalışma, son beş yılda elde edilen bulgular çerçevesinde AB’nin özellikle güvenlik ve savunma konularında askeri tedbirleri ve araçları öne çıkaran bir yaklaşımla, önceliklerini hayata geçirme konusunda oldukça başarılı olduğu ve yeni duyurulan Stratejik Pusula gibi girişimlere askeri bir temel hazırladığı sonuca varmaktadır.Article Ab Rekabet Hukuku Perspektifinden Haksız Coğrafî Engellemeler Tüzüğü’nün Değerlendirilmesi(2020) Güven, SırınAB Komisyonu’nun, Dijital Tek Pazar Hedefi doğrultusunda, sınır ötesi ticarette, çevrimiçi erişime yönelik haksız coğrafî engellemeleri ortadan kaldırmak ve diğer ayrımcı uygulamaları önlemek amacıyla kabul ettiği, 2018/302 sayılı Haksız Coğrafî Engellemeler ve Diğer Ayrımcılık Türleri Hakkında Tüzük, 3 Aralık 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Öğretide, coğrafî engelleme ve diğer ayrımcı uygulamaların rekabet hukukunu da ilgilendiren sonuçlar doğurabileceği; ancak Haksız Coğrafî Engellemeler ve Diğer Ayrımcılık Türleri Hakkında Tüzük ’ün, AB rekabet hukuku düzenlemelerine göre daha özel nitelikte bir düzenleme olduğu, bu nedenle uygulama alanının sınırlarının daha anlaşılır hale getirilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.Article AB’nin ‘Dijital Tek Pazar Hedefi’ Çerçevesinde Coğrafi Engellemeler (Geoblocking) ile Mücadelesi -2017/1128 Sayılı Sınır Ötesi Taşınabilirlik Tüzüğü ve 2018/302 Sayılı Haksız Coğrafi Engellemeler Tüzüğü’ne Genel Bakış(2020) Güven, Sırın; 17419AB Komisyonu, dijital çağın sunduğu ekonomik ve sosyal faydalardan daha fazla yararlanmak amacıyla AB TekPazarı’nı çevrimiçi ortama genişletmeye karar vermiş ve Avrupa İçin Dijital Tek Pazar Stratejisi’ni yayınlamıştır.Strateji’de öngörülen tedbirlerden bir tanesi, çevrimiçi hizmetlere erişimi engelleyen haksız coğrafi engellemeleriortadan kaldırmaktır. Bu amaçla Komisyon, sırasıyla, kapsamı daha dar olan Çevrimiçi İçerik Hizmetlerinin SınırÖtesi Taşınabilirliği Hakkında AB Tüzüğü ve sonrasında coğrafi engellemeleri daha genel bir çerçevede yasaklayan Haksız Coğrafi Engellemeler Hakkında Tüzüğü yayımlamıştır. Bununla birlikte, bu tür engellemelere en sıkbaşvurulan görsel-işitsel hizmetlerin kapsam dışında bırakılması nedeniyle Haksız Coğrafi Engellemeler HakkındaTüzük’ün, konuya yeni bir yaklaşım ya da çözüm getirmediği, bu nedenle Dijital Tek Pazar’ın oluşumuna önemli birkatkıda bulunmadığı söylenebilir.Article Ab’nin Bağımsız Bir Güvenlik ve Savunma Politikası Geliştirme Düşüncesi ve Stratejik Pusula(2023) Akşemsettinoğlu, Gökhan; 104466Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve NATO odaklı bir güvenlik ve savunma politikası benimsemek zorunda kalan Avrupa Birliği (AB), üzerinde uzun zamandır tartıştığı bağımsız bir güvenlik ve savunma politikası geliştirme düşüncesini hayata geçirme fırsatı bulamamıştır. Ancak, Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası sistemin yapısının değişmesi, tehditlerin farklılaşması ve AB’nin özellikle son on yıl içinde yaşadığı iç ve dış krizler, üye devletlerin bağımsız bir güvenlik ve savunma politikası geliştirme konusundaki girişimlerini önemli ölçüde artırmıştır. Bu çalışmanın amacı, AB’nin bağımsız bir güvenlik ve savunma politikası geliştirme düşüncesini, zaman içinde duyurduğu stratejiler çerçevesinde hangi düzeyde hayata geçirebildiğini araştırmaktır. Çalışma, AB’nin bağımsız bir güvenlik ve savunma politikasını ABD ve NATO’ya rağmen değil, ABD ve NATO ile işbirliği içinde gerçekleştirebileceğini ortaya koymaktadır. Çalışma, bu varsayımı desteklemek için de kısa süre önce duyurulan Stratejik Pusula ile açıklanan yeni yaklaşıma vurgu yapmaktadır. Nitel araştırma metodu içinde yer alan nitel veri toplama yöntemlerinden doküman/metin analizini kullanan bu çalışma sonuç olarak, Stratejik Pusula ile duyurulan yeni anlayışın AB’nin bağımsız bir güvenlik ve savunma politikası geliştirme düşüncesini, ABD ve NATO ile işbirliği içinde ileri taşıyabileceğini ortaya koymaktadırArticle AB’nin Normatif Kapasite Sorunu, Akdeniz için Birlik ve Türkiye(2012) Ataç, Cemile Akça; 17826Genel kanının aksine, 2008 yılında 43 ülkenin katılımı ile Barselona Süreci’nin yeni ayağı olarak başlatılan Akdeniz için Birlik (AiB) henüz Avrupa Birliği (AB) ve Akdeniz’deki muhatapları için tam anlamıyla başarısızlıkla nihayetlenmiş değil. Akdeniz ülkelerinin bile gündeminden düşen, finansal açıdan Barselona Süreci’nin 2006-2013 bütçesindeki payı ile yetinmek zorunda olan ve toplantıları katılım azlığı nedeniyle üst üste ertelenen AiB’nin mevcut haliyle üyeleri için parlak bir gelecek vaat etmediği kesin. Ancak, AB’nin Akdeniz Politikası tartışmalarının yarattığı ilgisizlik, bıkkınlık ve güvensizlik duygularından arındırılmış içeriğe odaklı bir bakış açısı, AiB’den ümit kesilmemesi, bu girişimin bölgeye uyum ve istikrar adına somut başarılar getirebileceği üzerine daha özenli düşünmemizi sağlayacaktır. “Arap Baharı” sonucunda gerçekleşmesi öngörülen politik ve ekonomik dönüşümün de AiB’in önemini arttırması beklenmelidir. Bu çalışma, somut projeler aracılığı ile yaratılan faydanın ölçülebilmesi ilkesi üzerine kurulan AiB’nin, onbeş yıllık Barselona Süreci’ne gereksinim duyduğu taze kanı sağlama olasılığının AiB ülkeleri, dolayısıyla Türkiye tarafından göz ardı edilmemesi gerektiğini savunmaktadır. Bu bağlamda, AB’nin normatif aktörlük kapasitesine referansla AiB’nin içeriği, nitelikleri ve potansiyeline odaklanarak Türkiye’nin sürece, sürecin Türkiye’ye katkılarını değerlendirmeyi amaçlamaktadır.Article Citation - WoS: 2Academic Mobbing in Turkey and Suggestions for Solutions: Content Analysis of Graduate Theses(Tuba-turkish Acad Sciences, 2019) Erdemir, Burcu; 192351The effects of globalization on various sectors around the world are reflected in academia through competition, diminishing job security and faculty collegiality, and changing managerial understanding which causes academics to feel pressured to maintain the balance between teaching and research. This transformation inevitably has made the concepts explained by Foucault as "the power exerciser" and "the subject of power" more apparent, as demonstrated by conflicts and mobbing cases. The aim of this study is to review all the master's theses and doctoral dissertations written in Turkey to pin down what has been done until now on mobbing and to form a reference point. Upon searching for certain key words on the website of Council of Higher Education Thesis Center in June 2017, 655 theses on mobbing in various sectors with diverse participant groups were detected. After examining these theses in terms of their participants, it was found out that 29 of them, written between 2005 and 2017, addressed the issue of mobbing among academics. Of these, 26 theses, written between 2006 and 2016, were included in the study. The findings of these theses indicate that while there is 4-100% mobbing in the state and the foundation universities, younger people, singles, and women are more vulnerable to mobbing regarding self-expression, social relations, and communication, and they prefer to remain silent in the face of this issue. Besides, there is a negative relationship between mobbing and seniority, title, organisational justice, trust, commitment, and job-satisfaction. The primary causes of mobbing in academia are nepotism, poor leadership, unhealthy organisational culture, solidarity, andlack of communication. This study is expected to contribute to the formation of a conceptual framework about academic mobbing for the future studies and to expediting the process of taking measures for the eradication of the problem.Article Açılı Cfrp Ankrajlı Şeritler ile Beton Yüzey Arasındaki Gerilme Deformasyon Davranışı için Yeni Bir Model Önerisi(2020) Özgür, A. C. Anıl; Ghoroubi, Rahim; Mercimek, ÖmerBetonarme, çelik veya yığma yapılar birçok farklı nedenden dolayı güçlendirilmeleri veya onarılmaları gerekmektedir. Karbon takviyeli elyaf kumaşlar (CFRP) deprem performansı yetersiz yapıların onarım ve güçlendirme çalışmalarında son 20 yıldır yaygın olarak kullanılmaktadır. CFRP ile geliştirilen onarım ve güçlendirme detaylarında önemli olan tasarım kriterlerinden biri CFRP elemanların yüzeyden soyulmalarını geciktirmektir. Bu amaçla CFRP ile geliştirilen güçlendirme detaylarında ankrajların kullanılması artış göstermiştir. Güçlendirme detaylarında kullanılan fan tipi CFRP ankrajlı CFRP şeritler ile ilgili gerilme-kayma deplasmanı modellerinin ankrajsız CFRP şeritlere göre çok daha sınırlı sayıda olduğu görülmektedir. Bu konudaki sınırlı sayıdaki çalışmada ankrajlar CFRP şeritlere uygulanan eksenel çekme kuvvetine göre 90o açılı olacak şekilde yerleştirilmiştir. Yapılan literatür taramasında eksenel yüke göre değişik açılarda yerleştirilen ankrajlı CFRP şeritlerin eksenel kuvvet taşıma gücü ve gerilme kayma deplasmanı modelleri ile ilgili bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu nedenle deneysel bir çalışma düzenlenmiş ve 28 adet beton yüzeyine yapıştırılan açılı ankrajlı CFRP şerit deney elemanı eksenel çekme kuvveti etkisinde yazarlar tarafından tasarlanan bir deney düzeneği kullanılarak test edilmiştir. Deneysel çalışmada incelenen değişkenler CFRP şerit genişliği ve CFRP şeritler üzerindeki CFRP fan tipi ankrajların açılarıdır. Deneysel çalışma sonucunda açılı ankrajlı CFRP şeritlerin maksimum taşıma gücü değerlerinin hesaplanması için bir denklem ve yeni bir gerilme kayma deplasmanı modeli önerilmiştir.Article Citation - WoS: 1Addressing Earthquake Risk and Climate Crisis Together in Spatial Planning(Kare Publ, 2021) Orhan, Ezgi; Peker, Ender; 34038Cities' vulnerability to natural and man-made threats are ever increasing. Cities are under the threat of both natural disasters such as earthquakes, avalanches and landslides; and climate-driven challenges such as excessive precipitation, heatwaves and droughts. This calls for a need of handling natural and human systems together for the future of cities. However, climate and earthquake action plans which naturally present a direct link to spatial planning, are often produced separately in the Turkish planning practice. This study advocates that strategies for combating earthquake and climatic challenges should be harmonized together within the spatial planning system, and respectively, aims at presenting a holistic planning approach. For this purpose, the study first examines the ways in which disaster and climate issues are addressed in the current laws and national action plans. Then, in line with the 'Regulation on the Preparation of Spatial Plans', it examines the spatial planning scales with an aim of determining the potential areas in which disaster and climate issues could be planned together. Taking this as a point of departure, the paper presents a set of planning strategies responding to earthquake risk and climate crisis at regional, city, neighbourhood and building scales. It discusses synergies and conflicts among these strategies at different scales. This study targets to develop a holistic perspective for earthquake and climate change induced disasters, for the decision-makers and practitioners operating in spatial planning processes.Article Adi Konkordatoda Geçici Mühlet Kararının “Derhâl” Verilmesi Sorunu(2021) Mazlum, İsmet; 17756İcra ve İflâs Kanunu’nun 287’nci maddesinin birinci fıkrasında, mahkemenin geçici mühlet kararını nasıl vereceğineilişkin olarak açık bir düzenleme yer almamaktadır. Anılan düzenlemede, sadece mahkemenin İcra ve İflâs Kanunu’nun286’ncı maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespiti halinde derhâl geçicimühlet kararının verileceği ifade edilmiş olup; söz konusu maddede geçen “derhâl” ifadesinden ne anlaşılması vebu ifadenin kapsamının ne olduğu açık bir şekilde gösterilmemiştir. Bir başka ifadeyle, geçici mühlet kararınınderhâl verilmesinden ne anlaşılması gerektiği önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, öncelikle,çalışmamızda, geçici mühlet kararının verilebilmesi için gerekli şartların neler olduğu incelenecektir. Gerekli şartlarınsağlanması durumunda, geçici mühlet kararı verilirken mahkemenin dikkate alması gereken unsurlar TürkHukuku ve İsviçre Hukuku açısından değerlendirilmeye çalışılacak ve geçici mühlet kararının verilirken mahkemeninyapacağı incelemenin şekli ve kapsamı tespit edilmeye çalışılacaktır.
