Özel Hukuk Bölümü Tezleri
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12416/71
Browse
Browsing Özel Hukuk Bölümü Tezleri by Access Right "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 130
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Abonelik sözleşmelerinde genel işlem koşullarının denetimi(2021) Çaprak Coşkun, YağmuşAbonelik sözleşmeleri, sürekli ya da düzenli aralıklarla bir mal ya da hizmetin abone tarafından edinilmesini sağlayan sözleşmelerdir. Tüm sözleşme tiplerinde karşılaşılabilen genel işlem koşulları abonelik sözleşmeleri içerisinde de yer almaktadır. Abone sözleşmede yer alan bu koşulları çoğu zaman anlayamamaktadır. Abonenin bu şartları anlaması ihtimalinde dahi genel işlem koşullarını değiştirme imkânı bulunmamaktadır. Bu sebeple çoğu zaman kendisine dayatılan bu şartlar altında abonelik sözleşmesine taraf olmakta ve sorunlarla karşılaşmaktadır. Özellikle tüketici aleyhine olacak şekilde abonelik sözleşmelerine konulan kayıtlar ile aboneler mağdur edilmektedir. Genel işlem koşullarının yer aldığı abonelik sözleşmelerinde sözleşme adaleti ve menfaat dengesinin abone aleyhine bozulduğundan abonenin korunması zorunlu hale gelmiştir. Tüketicinin korunmasına yönelik TKHK ve TBK'da yer alan düzenlemeler ile abone aleyhine sözleşmede yer alan genel işlem koşulları denetime tabi tutulmaktadır. Bu çalışmada 6502 sayılı TKHK kapsamında tüketicilerin taraf olduğu abonelik sözleşmelerinde yer alan genel işlem koşulları inceleme konusu yapılmıştır. Çalışma üç bölümünden oluşmaktadır. Birinci bölümde abonelik sözleşmelerinin tarihsel gelişimi, tanımı, unsurları, özellikleri, türleri ve sona erme sebepleri incelenmiştir. İkinci bölümde genel işlem koşullarının tanımı, unsurları, fayda ve zararları, hukuki niteliği, uygulama alanı, denetimi ve abonelik sözleşmelerinin geçerliliğine etkisi incelenmiştir. Son bölümde ise, Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin ''Haksız Sözleşme Şartları'' başlıklı Ek-1. maddesinde on yedi bent halinde sayılan sözleşme şartları incelenmiştir.Master Thesis Adi konkordato başvurusu(2020) Kızıl, Perihan DilekAdî konkordato, iflâsa tabi olup olmadığına bakılmaksızın, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun borçlarını proje ile birlikte bir vade veya indirim yoluyla yeniden yapılandırabilecekleri bir hukukî imkandır. 7101 sayılı Kanun'la ön proje kavramı hukukumuza dahil olmuştur. Konkordato başvurusuna eklenecek belgeler arasında, mahkemeye ibrazı gereken ilk ve en önemli belge konkordato ön projesidir. 7155 sayılı Kanun ve Konkordato Talebine Eklenecek Belgeler Hakkında Yönetmelik'in 6' ncı maddesinde konkordato ön projesinde yer alması gereken hususlardan bahsedilmiştir. Bunlar: borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceği, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacakları, borçlunun ödemelerin yapılması için mallarını satıp satmayacağı, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli malî kaynağı hangi yöntemle sağlayacağı; bu kapsamda sermaye artırımı veya kredi temini yoluna gidip gitmeyeceği yahut başka bir yöntem kullanıp kullanmayacağı şeklindedir. Yönetmelik' in 7' nci maddesinde ise borçlunun malvarlığının durumunu gösterir belgelerden bahsedilmiştir. Bu belgeler ise; Türk Ticaret Kanuna göre hazırlanan son bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu, işletmenin devamlılığı esasına göre hazırlanan ara bilanço, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlanan ara bilanço, ticari defterlerin açılış kapanış tasdikleri ile elektronik ortamda oluşturulan defterlere ilişkin e-defter berat bilgileri, maddi ve maddi olmayan duran varlıklara ait olup defter değerlerini içeren listeler, tüm alacak ve borçları, vadeleri ile birlikte gösteren liste ve belgeler, borçlunun mali durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgeler şeklindedir. Yönetmelik' in 8. maddesi alacaklı ve alacak listesi, 9. maddesi karşılaştırma tablosu, 10. maddesi makul güvence veren denetim raporu, 11. maddesi ise diğer belge ve kayıtlar şeklindedir. Konkordato talep eden herhangi bir borçlu veya alacaklının bu belgeleri ibrazı zorunludur. Konkordato talebini alan mahkeme kanundaki belgelerin eksiksiz olması durumunda geçici mühlet kararını verecektir. Geçici mühlet sonunda konkordatonun başarıya ulaşma ihtimalinin olması durumunda kesin mühlet verilmelidir.Master Thesis Adi ortaklığın tasfiyesi(2021) Demir, Mehmet BurakAdi ortaklık sözleşmesi, TBK'nın 620. maddesinin 1. fıkrasına göre, en az iki kişinin emeklerini veya mallarını, ortak bir amaç uğruna birleştirmeyi üstlendikleri bir ortaklıktır. Adi ortaklık sözleşmesinin unsurları; kişi, sözleşme, amaç, katılım payı ve "affectio societatis" dir. TBK m. 639'da adi ortaklığın sona erme hâlleri kaleme alınmıştır. Bu hâller, ortaklık amacının gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız hâle gelmesi, sözleşmede ortaklığın mirasçılarla devamı kaydının bulunmaması hâlinde bir ortağın ölmesi, bir ortağın kısıtlanması, bir ortağın tasfiye payının cebri icra yoluyla paraya çevrilmesi veya iflas etmesi, sözleşmede ortaklık için öngörülen sürenin sona ermesi ve son olarak ortakların haklı sebep hâlinde ortaklığın sona erdirilmesini mahkemeden isteme hakkıdır. Bu düzenleme ile kanun koyucu adi ortaklığın sona erme sebeplerini sınırlı olarak saymıştır. Taraflar aralarında anlaşarak herhangi bir sona erme sebebi kararlaştıramazlar. Tasfiye kavramının kökeni malvarlığıdır. Ortada herhangi bir malvarlığı mevcut değilse tasfiye gündeme gelmez. Adi ortaklığın sona ermesinin bazı sonuçları vardır. Ortaklığın tasfiye aşamasına girmesi ile ortakların hak ve yükümlülüklerinde değişiklikler meydana gelmesi, sona ermenin başlıca sonuçlarıdır. Tasfiye aşamasında adi ortaklığın amacı tasfiyeye özgülenir. Adi ortaklığın tasfiyesi TBK m. 644'de düzenlenmiştir. Ancak bu hükümde tasfiye sırasında yapılacak işlemlerden bahsedilmemektedir. Kanun'a EBK'da yer almayan üç yeni hüküm dahil olmuştur. Ancak bu hükümler dahi, tasfiyede meydana gelen sorunları çözmede yetersizdir. Tasfiyeye ilişkin Yargıtay'ın içtihatları kökleşmiştir. Ancak söz konusu üç yeni hükme rağmen Yargıtay'ın içtihatlarında bir değişiklik meydana gelmemiştir. TBK hükümleri adi ortaklığın tasfiyesinin bütün ortaklarca elbirliği ile yapılmasını öngörmektedir. TBK'da tasfiyeye dair uyuşmazlıklarda, yalnızca tasfiye görevlisi atanacağına dair bir hükme yer verilmiştir. Tasfiyenin bizzat mahkeme tarafından yürütülmesi kanun koyucu tarafından öngörülmemektedir. Oysa Yargıtay'a göre, tasfiye mahkeme tarafından gerçekleştirilmelidir. Mahkeme adi ortaklığın feshine karar verip, tasfiyeden el çekmemelidir. Fesih kararıyla birlikte tasfiye hakkında da hüküm kurmalıdır. Yargıtay'a göre, tasfiye üç aşamada gerçekleştirilmelidir. Birinci aşamada, adi ortaklığın sona erdiği tarih esas alınarak ortaklığın malvarlığı tespit edilip, tasfiye görevlisinin belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilir. İkinci aşamada, TMK m. 634 vd. hükümleri kıyasen uygulanarak, malvarlığının satış ve nakde çevrilmesi işlemleri gerçekleştirilir. Bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişilerce tespit ettirilir. Üçüncü aşamada ise, ortaya çıkan değerden öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler iade edilir. Kalan meblağdan sermaye payları ortaklara geri ödenmelidir. Bundan bir şey artarsa kazanç veya zarar ortaklar arasında paylaştırılıp; son bilanço düzenlenmelidir. Bilahare, hâkim son bilançoya göre tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyip, tasfiyeyi sonlandırır. Yargıtay'ın görüşünde isabet bulunmamaktadır. Kanun koyucu, tasfiyenin mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğine dair bir hüküm sevk etmemiştir. TBK m. 644, tasfiye görevlisinin atanması ve tasfiye sırasında meydana gelebilecek uyuşmazlıklarda mahkemenin görevini düzenler. Kanun koyucu, tasfiyenin mahkeme tarafından gerçekleştirilmesini isteseydi, kanunda bu hususa dair açık hükümlere yer vermesi gerekirdi. Anahtar Kelimeler: Malvarlığı, Adi Ortaklık, Sona Erme, TasfiyeMaster Thesis Aile Hukukundan doğan uyuşmazlıklarda alternatif çözüm yolları(Çankaya Üniversitesi, 2017) Poyraz, AsiyeAlternatif uyuşmazlık çözüm yolları, en genel ifadeyle, insanlar arasındaki uyuşmazlıkların, tarafsız bir üçüncü kişinin yardımıyla çözülmesidir. Toplumun temelini oluşturan aile kurumunda ortaya çıkan uyuşmazlıkların sorunsuz çözümü, toplumun huzur ve barışı için önem arz etmektedir. Bu nedenle, çalışmamız da Aile Hukuku'ndan doğan uyuşmazlıklara, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesinde düzenlenen "uzlaşma sağlama", Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'nun 7. maddesinde düzenlenen "sulhe teşvik etme" kurumlarının uygulanması ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nda düzenlenen "arabuluculuk" yönteminin uygulanabilirliliği ele alınmıştır. Genel olarak Aile Hukuku'na ilişkin hususlar, kamu düzeniyle ilgili olduğundan, tarafların serbestçe tasarruf edebileceği alanlar sınırlıdır. Ancak boşanmanın nafaka, tazminat gibi fer'i sonuçlarına ilişkin uyuşmazlıklara alternatif uyuşmazlık çözüm yolları uygulanabilir. Aile Hukuku'ndan doğan uyuşmazlıkların etkin ve etkili bir şekilde çözümlenmesini sağlamak; mahkemelerin iş yükünü azaltmak amacıyla uyuşmazlığın tarafları, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvurma konusunda teşvik edilmeli ve bu çözüm yollarının uygulanabilirliği artırılmalıdır.Master Thesis Aile hukukundan doğan yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle mirasçılıktan çıkarma(2020) Direnç Zeybek, SeherAile hukukundan doğan yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle mirasçılıktan çıkarma, kanun koyucunun aile birliğinin önemine binaen, yükümlülüklerin ihlalini yaptırıma tabi tutarak, mirasbırakana saklı paylı mirasçısını mirastan mahrum etme imkanı tanıyan düzenlemeyi içermektedir. Çalışmada bu yükümlülüklerin neleri kapsadığı, hangi mirasçılar yönünden etki alanı bulunduğu ve hangi hallerin mirasçılıktan çıkarmaya konu edileceği ele alınmıştır. Bu kapsamda mirasçılıktan çıkarmanın yapılma şekilleri açıklanmış, Yargıtay kararları da değerlendirilerek, mirasçılıktan çıkarılanın ve diğer mirasçıların bu tasarruftan nasıl etkileneceği konusunda değerlendirmeler yapılmıştır.Master Thesis Alacağın temlikinin hüküm ve sonuçları(2011) Diren, DuyguAlacağın temliki kurumu, Borçlar Kanunu’nun Birinci Kısmı’nı oluşturan “Genel Hükümler” kısmı içerisinde hükme bağlanmış; alacaklı, borçlu ve üçüncü kişi arasında meydana gelen bir müessesedir. Farklı amaçlara dayanarak uygulanabilen alacağın temlikinin; alacaklıya, amacını gerçekleştirebilmesi için büyük bir imkân sağlaması ve bu niteliği nedeniyle uygulamada çok sık kullanılan bir kurum olması, bu çalışmanın hazırlanmasının başlıca nedeni olmuştur. Bir borç ilişkisinde, ilişkinin tarafları, alacaklı ve borçludur. Bu ilişkinin pasif tarafını borçlu; aktif tarafını ise alacaklı oluşturmaktadır. Alacağın temlikin de ise bu taraflara bir de üçüncü kişi dâhil olmakta; aktif olan alacaklı taraf değişmektedir. Çalışmamız giriş, üç ana bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Konuya giriş yapıldıktan sonra birinci bölümde, konunun zeminini oluşturan alacağın temliki kavramının tanımı yapılmış, türleri, şartları saptanmış; temlik etme vaadi, temlik edilemeyen alacaklar ve alacağın temlikine ilişkin saklı tutulan hükümler üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, alacağın temliki kurumunun, benzer diğer kurumlarla olan ilişkisi ve bu kurumlarla arasındaki farklar inceleme konusu yapılmıştır. Üçüncü bölümde ise, ana konuya girilerek, alacağın temliki işleminin asli ve tali sonuçları üzerinde durulduktan sonra, alacağın temlikinin, ilgili taraflar açısından doğurduğu hüküm ve sonuçlar ayrıntılı olarak incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise, çalışma sonucunda elde edilen sonuçlar, özet halinde sunulmuştur.Master Thesis Alan adı ve barındırılması(2019) Özgür, Egemen''Alan Adı ve Barındırılması'' adlı tez çalışmasında Bilişim Hukuku alanında yer alan Kanun ve Yönetmelikler temel dayanak olarak alınmıştır. Türk Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu hükümleri ışığında da hakların korunması geniş kapsamlı olarak incelenmiştir. İnternet, kapsam olarak ayrıntılı ve sürekli gelişime açık bir alandır. Bu alanda gerçekleşen hak ihlallerinden korunmak için hukukumuzda düzenlemeler yapılmıştır. İnternet üzerinden gerçekleşen hak ihlalleri; alan adları ile sosyal medya aracılığıyla, elektronik posta yolu ile İnternet sitelerinde yer alan yayıncılık faaliyetleri ile veya elektronik ticaret alanında yapılmaktadır. Korunma yolları ise; genel anlamda kişilik hakkını hukuka aykırı saldırılardan koruyacak hükümlerle gerçekleşmektedir. Kişisel verilerin gizliliği kavramını ve temel niteliklerini değerlendirmek; hukuki anlamda da nitelendirilmesi ve korunması bakımından hassas bir durum oluşturmaktadır. Teknolojinin ve bilişimin hızlı ilerlemesi sebebiyle, kişisel verilerin korunması ve gizliliği konusunda da uyumun ve hızın sağlanması gerekmektedir. Fikri hakların ihlalleri, İnternet üzerinden gerçekleşmesi bakımından da günümüzde oldukça yer almaktadır. Fikri mülkiyet kavramı, hukuki niteliği ve bu sebepten doğan hakların açıklanması önemlidir. İhlallere karşı korunma; hem Türk Hukukunda hem de Avrupa Birliği Hukukunda bulunmaktadır. Uluslararası boyutta kişi veya kurumlar korunmaktadır. Son olarak da alan adı ve barındırılması bakımından öncelikle, alan adı kavramı ve alan adının kullanılma esasları ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Alan adıyla ilgili hukuki işlemler ve korunma esaslarıyla birlikte dava usulleri açıklanmıştır. Uluslararası anlamda görev alan tahkim usulü ve hakemlik yetkisi olan kurumlar, alan adının korunması bakımından da güvence sağlamaktadır.Master Thesis Anlaşmalı boşanma ve sonuçları(2020) Turğut, Dilan SümerÇalışmamızda boşanma kavramı, anlaşmalı boşanma koşulları, anlaşmalı boşanma davasının hukuki niteliği ve sonuçları; 4721 sayılı TMK, Yargıtay içtihatları ve doktrindeki görüşler kapsamında incelenmiştir.Master Thesis Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi(2009) Karaman, ŞeymaArsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi borçlar kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş olan bir sözleşme tipi değildir. Borçlar kanunu’nda düzenlenmiş olan istisna (eser) sözleşmesi ile taşınmaz satım sözleşmesinin unsurlarını barındıran karma nitelikli bir sözleşmedir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde sözleşmenin taraflarından arsa (iş) sahibi arsanın belirli paylarını müteahhide devretmek borcu altına girmekte, müteahhit ise arsa üzerine inşa edeceği binanın belirlenen bağımsız bölümlerini arsa sahibine teslim etme borcunu üstlenmektedir. Dolayısıyla tarafların karşılıklı olarak sözleşmeden doğan hak ve yükümlülükleri mevcuttur. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde eserin ayıplı olması halinde müteahhidin ayıba karşı tekeffül borcu doğar ve arsa sahibi bundan doğan haklarını kullanabilir. İmkansızlık hallerinde sözleşme sona ereceği gibi sözleşmeye aykırı davranan veya edimini ifada temerrüde düşen taraf hakkında edim alacaklısı sözleşmeyi feshedebilir.Master Thesis Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde yüklenicinin temerrüdü ve sonuçları(2021) Güven, İrem NazlıTürk Borçlar Kanunu'nda özel olarak düzenleme alanı bulmamış olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, sözleşme taraflarının birbirlerine karşı ifa ile yükümlü oldukları arsa paylarının devri ile yapı veya bağımsız bölüm inşası edimleri doğrultusunda eser sözleşmesi ve taşınmaz satım sözleşmesine benzetilmektedir. Her iki sözleşmenin birleşimi olarak kabul edilen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde taraflar, edimlerinin ifası hususunda bu ifanın, zamansal ve niteliksel olarak sözleşmeye aykırılık teşkil etmesi halinde hukuki sorunlar ile karşılaşılabilmektedir. Yüklenicinin, asli edim borcu olan bağımsız bölüm inşa etme ve bunların teslimine ilişkin ifasını arsa sahibine geciktirmesi de bu sorunların en sık rastlananlarının başında gelmektedir. Taraflar arasındaki sözleşmede yüklenicinin temerrüde düşmesi şeklinde gerçekleşen hukuki sorunun çözümünde, Türk Borçlar Kanunu'nun temerrüde ilişkin genel hükümleri çerçevesinde yer alan uygulamalar kapsamında incelenmiştir. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin ani ya da sürekli edimli sözleşme niteliğinin belirlenmesi de konu açısından önem arz etmektedir. Bununla birlikte yüklenicinin temerrüde düşmesi sonucunda temerrüde maruz kalan arsa sahibinin başvurabileceği imkânlar, bu imkânlar arasında yer alan sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilirliği, yine bu hakkın kullanılması halinde sözleşmenin ne şekilde sona ereceği, sözleşmeden dönme halinde gerek sözleşme tarafları gerek ise üçüncü kişilerin hukuki durumu ile bu sözleşmeye bağlı olarak kazanmış oldukları hakların akıbeti, çalışmamızda detaylı incelenmiştir.Master Thesis Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden hak kazanan üçüncü kişinin hukuki durumu(2009) Coşkun, GürkanÇalışmamızın konusu, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden hak kazanan üçüncü kişilerin hukuki durumudur. Çalışmamız üç bölüm altında incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde, üçüncü kişinin kazanımının dayanağını oluşturan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi incelenmiştir. Bu incelemeye dayanılarak, üçüncü kişinin hak kazanım biçimleri tespit edilmiş ve bunların sonuçları değerlendirilmiştir. İkinci bölümde, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin sona ermesi durumunun üçüncü kişiler bakımından sonuçları incelenmiştir. İlk olarak, uygulamada sıklıkla görülen yüklenicinin temerrüdü nedeniyle sözleşmenin sona ermesinin sonuçları ve üçüncü kişinin kazanım biçimi de göz önüne alınarak, üçüncü kişinin kazanımı sorunu üzerinde durulmuş; ikinci olarak ise ifa imkansızlığının üçüncü kişinin kazanımına etkileri değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde ise, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin Şekil koşuluna ve geçersizliğine değinildikten sonra, Şekil eksikliği nedeniyle geçersiz sözleşmenin geçerli bir sözleşme gibi sonuç doğurması durumu incelenmiş ve söz konusu durumların üçüncü kişi bakımından sonuçları belirlenmiştir.Master Thesis Aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması(2022) Ortakaya Yüzügüllü, Ayşe MinaBorcun en önemli kaynağı sözleşmedir. Sözleşme, en az iki tarafın birtakım menfaatlere ulaşma beklentisiyle, birbirlerine güvenmeleri neticesinde kurulur. Geçerli olarak kurulan bir sözleşmenin tarafları, sözleşmede kararlaştırılan kurallara uygun davranmak zorundadır. Bu zorunluluk, sözleşmeye bağlılık ilkesi olarak ifade edilir. Kendilerini sözleşmeyle birbirine bağlayan taraflar, kararlaştırdıkları kurallar uyarınca haklarını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken, makul, orta zekada, dürüst bir kimse gibi davranmak zorundadır. Bu zorunluluk, dürüstlük ilkesi olarak ifade edilir. Özgür bir toplumda bireyler menfaatlerini en iyi biçimde korur. Hukuken eşit durumda olan bireylere dışarıdan gelebilecek her türlü müdahale, onlar arasındaki eşitlik ve özgürlük ilkelerini zedeler. Gerçekten bireylerin özgürlüğünü ve eşitliğini azami ölçüde temin eden bir hukuk düzeninde, onlara diledikleri gibi sözleşme yapabilme imkânı tanınır. Bu imkâna sözleşme özgürlüğü denir. Sözleşmeyle borç ilişkisi kuran taraflar, diledikleri gibi belirledikleri şartlara uyarak, ilişkinin konusu olan edimlerini yerine getirmek zorundadırlar. Tarafların, menfaatlerini gözeterek belirledikleri edimler arasında sözleşmenin kuruluş anında, edimlerine atfettikleri değer doğrultusunda bir denge durumu oluşur. Edimler arasındaki bu denge, sonradan meydana gelen ve taraflardan kaynaklanmayan olağanüstü değişikliklerden dolayı, tarafların başlangıçta yüklendikleri doğal riskler dışında, tahammül edilemeyecek şekilde bozulabilir. Bu durumda edimler arası denge aleyhine bozulan tarafın imkânı olmakla birlikte, edimini ifa etmesi dürüstlük ilkesine aykırılık teşkil edebilir. İşte bunun gibi istisnai durumlarda sözleşmeye bağlılık ilkesinin, adaletsiz sonuçlara yol açtığı tecrübe edilmiş ve bunun önlenmesi adına sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması gerektiği kabul edilmiştir. Sözleşmenin değişen koşullara uyarlanması, Türk Borçlar Kanunu m. 138'de, aşırı ifa güçlüğü başlığı altında düzenlenmiştir. Çalışmamızda hükmün hangi şartlar altında ne şekilde uygulanabileceği, borçlar hukukunun temel ilkeleri esas alınarak incelenmiştir.Master Thesis Avukatın malpraktis sorumluluğu(2011) Boz, OnurBu çalışmada, yargının bir parçası olarak, müvekkiline hukuki yardımda bulunmak ve onu temsilen hukuki işlem yapma yetkisine sahip olan avukatın, mesleki ve hukuk kurallarına uymayarak müvekkiline maddi veya manevi zarar getirmesi ve bunun sonuçları üzerinde durulmuştur. Çalışmanın ilk bölümünde, avukatlık mesleğinin özellikleri, vekalet sözleşmesi, avukatlık sözleşmesi ile vekalet sözleşmesi arasındaki farklar ve avukatın sorumlulukları anlatılacaktır. Çalışmanın ikinci kısmında ise, malpraktis kavramı, avukatın özen yükümlülüğü ve avukatın malpraktisine bağlanan sonuçlar ve Avukatlık Mesleki Sorumluluk Sigortası incelenecektir.Master Thesis Avukatın mesleki sorumluluk sigortası(2015) Bal, MineProfessional liability insurance is a kind of insurance that protects lawyers accountants, doctors, architects etc. against the compensation they will have to pay on the condition that they may cause damage to third parties during their implementation of their profession. The deficiencies in the legislation concerning the liability insurances have been tried to resolve by the changes made in the last 9 years. As a result, "Lawyer‟s Professional Liability Insurance" which is among the liability insurances that are expected to become widespread constitutes the subject of our study. Advocacy professional liability insurance covers the damages that are caused by the condition that the lawyer didn't fulfill the task as necessary and that didn't fulfill the duty of care towards the client and, the damages caused by other misconducts of lawyer. The amounts of compensation that lawyers will have to pay on the condition of these cases are guaranteed by the advocacy professional liability insurance. Although the advocacy professional liability insurances are mainly arranged to protect the lawyer against paying the compensation, it also provides opportunity to the clients who suffer from the misconduct of a lawyer or to the third parties who suffer because the lawyer leaks information to get the compensation in this way and thus, to be protected. Advocacy professional liability insurance is considered as a contemporary tool that assures both the lawyers who performs their jobs and the clients; and that provide them with the opportunity to perform their tasks with no concerns, and it is becoming a more common type of insurance that attracts more attention in the insurance sector.Master Thesis Avukatın mesleki sorumluluk sigortası(2011) Taşar, Sultan GözdeÇalışmamızda Türk Ticaret Kanunu'nda ayrıca düzenlenen sorumluluk sigortası kavramı ve avukatlık mesleği incelenmiştir. Ülkemizde uygulamasına pek rastlanmayan ancak gün geçtikçe önem kazanan mesleki sorumluluk sigortası kavramı 13.1.2011 tarihli 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 6085 sayılı Trafik Kanunu ile bu kanunun yerini alan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile uygulama alanı bulmuştur. Mesleki Sorumluluk Sigortası kavramı sigorta hukukunun önem kazanmasıyla 19.yüzyılın sonuna doğru önem kazanmaya başlamıştır. Avrupa'da oldukça yaygın uygulama alanı bulan mesleki sorumluluk sigortası, farklı meslek gruplarının rizikolarına karşı meslek sahiplerini koruma amacı taşımaktadır. Meslek gruplarından avukatlık grubu üzerinde durulan bu çalışmamızda, avukatların işlemlerini gerçekleştirirken karşılaşacakları zararların tazmini değil, bu zarardan dolayı kişilerin malvarlığında meydana gelen eksilmeleri önlemek amaçlanmıştır. Avukat mesleki yaşantısında ihmali, dikkatsizliği, tecrübesizliği veya kanun maddesini yanlış yorumlaması nedeniyle işini üstlendiği üçüncü şahıslara zarar verebilir. Modern yaşamın getirdiği yeniliklerle birlikte teknolojinin getirileri artmakta ve yeni uygulamalara ihtiyaç duyulmaktadır. Avukatın mesleki sorumluluk sigortası da yeni gelişmelere karşı avukata koruma kalkanı niteliği oluşturmaktadır. Sigorta hukukundan yola çıkılarak kişilerin istemedikleri halde mesleki faaliyeti nedeniyle uğrayacağı zararlar nedeniyle kişilerin kendilerini koruma önlemi alma ihtiyacı nedeniyle mesleki sorumluluk sigortası kavramı ortaya çıkmıştır. Oluşan zarar nedeniyle kişilerin mahkemeye başvurması masraflı olmakta ve uzun sürmektedir. Bu yönden bakıldığında kişilerin mali yönden zararlarının en yakın zamanda karşılanması ve mesleki faaliyetlerinin devamı bakımından mesleki sorumluluk sigortası müessesi ortaya atılmıştır. Çalışmamın birinci bölümünde, sorumluluk sigortası kavramı ve unsurları, gelişimi, hukuki niteliği ve rizikolarına değinilmiştir. Sorumluluk sigortasının oluşumu, sistem içindeki yeri ve önemine değinilmiştir. İkinci bölümde mesleki sorumluluk sigortası kavramı üzerinde durulmuş, özellikleri ve hukuki niteliğine değinilmiştir. Mesleki sorumluluk sigortalarını oluşumunu sağlayacak poliçe ve düzenlenmesi belirtilmiştir. Mesleki riskler ve rizikoların yol açacağı zararlar için hukuki düzenlemeler incelenmiştir. Üçüncü bölümde, avukatın mesleki faaliyetlerine, yükümlülüklerine ve özelliklerine mesleki sorumluluk sigortasına göre teminat kapsamında tutulabilecek zararları göz önüne serilmiştir. Dördüncü ve son bölümde, avukatın mesleki sorumluluk sigortasının konusu, taraflar, sözleşmenin hukuki niteliğine değinilmiş, mesleki sorumluluk sigortasının yararları ve sakıncaları karşılaştırılmıştır. Çalışmanın sonunda ise, Mesleki sorumluluk sigortalarında davalara bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin hangi mahkemeler olacağı konusuna değinilmiştir.Master Thesis Avukatlık sözleşmesinde genel işlem koşulları ve haksız şartlar(2019) İlgün, Ömer FarukAvukatlık hizmeti Avukatlık Kanununa göre bir kamu hizmeti sayılmaktadır. Avukat bu hizmeti ifa ederken her kamu hizmetinde olduğu gibi bazı kurallara uymak zorundadır. Bunun sonucu olarak da bu hizmetinin karşılığı olan ücretinin tespitinde bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. Avukatla iş sahibi arasındaki sözleşme vekalet sözleşmesi hükümlerine tabidir. Avukatlık sözleşmesine getirilen sınırlamalar bir yandan müvekkil ile avukat arasındaki hak ve çıkarları dengede tutmak diğer yandan, avukatlar arasında haksız rekabeti önlemek amaçlanmaktadır. Bu nedenle avukatlık sözleşmesine emredici nitelikteki hükümler ile sınırlamalar getirilmiştir. Avukatlık sözleşmesine getirilen en önemli sınırlama Avukatlık Kanununu yanında Türk Borçlar Kanunu hükümleridir. Bu sınırlamaya en son Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile önemli bir denetim ve sınırlamalar getirilmiştir. Avukatlar yüklendikleri görevleri hu görevin kutsallığıma yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdür. TBK ve TKHK'nın, yürürlüğe girmeden önce avukatlık sözleşmelerinde denetim yürürlükten kalkan Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun hükümleri gereğince yapılmaktaydı. Yargı kararlarında bu denetim gabin ve dürüstlük kuralları çerçevesinde bugüne kadar yapıla gelmiştir. Ancak TBK ve TKHK'nın yürürlüğe girmesiyle avukatlık sözleşmelerinde bu denetim daha sıkı ve ayrıntılı denetim içerisine alınmıştır. Özellikle tüketicinin taraf olduğu avukatlık sözleşmesinin denetiminde önemli değişiklikler olmuştur. Tüm getirilen değişiklikler iş sahipleri ile avukat arasında avukatlık sözleşmesinin yapılma şartları ve bundan doğan uyuşmazlıklarda denetimin nasıl yapılacağına ilişkin genel prensipler ortaya koymuştur. Avukatlık sözleşmesine getirilen bu denetim kurallarının sonucunda sözleşmede haksız şart ve genel işlem koşulu olacak hükümlerin neler olduğu önem arz etmiştir. Bunun sonucunda önce avukatın kendi müvekkili iş sahibi ile ortaya çıkacak uyuşmazlıklar daha sözleşme imzalanmadan önlenmek amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Avukatlık Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, Genel İşlem Koşulları, Haksız Şart.Master Thesis Bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründe rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar(2020) Kutluay Hatipoğlu, NuriyeSosyal, ticari ve akademik yaĢamın vazgeçilmez unsuru, etkileĢim aracı ve ana omurgası olan bilgi ve iletiĢim teknolojileri; yenilik ve fikri eser üretkenliğinin rekabette en önemli kaynak olduğu yeni ekonomiye vücut vermektedir. Bilgi ve iletiĢim teknolojileri sektöründe rekabet süreci, fiziksel pazarlardan farklı olarak sadece fiyat üzerinden değil kazanan rakibe hepsini almayı vaat eden inovasyon ve fikri mülkiyet hakları yarıĢı içinde dinamik ve çok yönlü bir yapı sergilemektedir. Özellikle online satıĢ yapılanması, platformlaĢma, fiyat Ģeffaflığı, veri toplama ve kullanımının rekabette yarattığı ivme; pazarda yer alan teĢebbüslerin dağıtım stratejileri, iĢ modelleri ve pazar dinamiklerini tümden değiĢtirmiĢtir. Bu geliĢmelere bağlı olarak fiyatlandırma algoritmaları, platform kısıtlamaları Ģeklinde teĢebbüsler arası rekabeti kısıtlayıcı anlaĢma Ģekilleri de yeniden yapılanmıĢ ve rekabet sorunları da kendine özgü özellikleri itibariyle geleneksel pazarlarda gözlenen rekabet sorunlarından farklılaĢmıĢtır. Tezin I. ve II. Bölümünde bilgi ve iletiĢim teknolojileri sektörünün temel terimleri tanımlandıktan sonra, bilgi ve iletiĢim teknolojileri pazarının ve dinamik rekabet kavramının özellikleri hakkında değerlendirmelere yer verilmiĢtir. Tezin son bölümünde yeniden satıĢ fiyatı kısıtlamaları, fiyatlandırma algoritmalarının kullanımı, çifte fiyat uygulaması, online satıĢ sınırlamaları, pazaryeri(platform) sınırlamaları, coğrafi engelleme ve veri değiĢimi anlaĢmaları gibi bilgi ve iletiĢim teknolojileri sektörüne özgü rekabeti kısıtlayıcı anlaĢma Ģekilleri incelenmiĢtir. Anahtar Kelimeler: Bilgi ve ĠletiĢim Teknolojisi, RekabetMaster Thesis Bilirkişi etiği(2021) Ok, SelinBilirkişi etiğinin medenî usul hukukunda uygulamasının anlatılacağı bu çalışmada yargılama faaliyetinde önemli yere sahip bilirkişilerin uyması gereken bu ilkelerin uygulamada yaşanan sorunların çözümündeki etkin rolü ele alınacaktır. Çalışma, iki bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, bilirkişinin yargısal faaliyetteki yeri ve öneminden bahsedilecek; ardından bilirkişinin tanımı ve hukukî niteliğinden söz edilip bilirkişilik faaliyetinin yargılama hukukuna egemen olan bazı hak ve ilkeler ile ilişkisi ele alınacak ve bilirkişiliğe özgü temel ve etik ilkelerin bu ilkeler arasındaki yerine değinilecektir. Bu başlık altında bilirkişiliğe egemen ilkeler çerçevesinde bilirkişilerin kendi ödevleri ile hâkimin veya tarafların ödevlerini ayırt etme zorunluluğu olduğuna vurgu yapılacaktır. Ardından etik ilkeler başlığı açılıp etik ilkelerin anlamı ve önemi üzerinde durulacak, benzer kavramlarla etiğin karşılaştırması yapılacak ve asıl konumuz olan bilirkişi etiğinin görünüş biçimlerinden kısaca bahsedilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise bilirkişi etiğinden genel olarak söz edilecek, bu etik ilkelere uygun hareket etme gerekliliğinden bahsedilecek ve bilirkişilerin etik ilkelerin ihlali halinde karşılaşacağı yaptırımlar hakkında önceden uyarılması gerekip gerekmediği tartışılacaktır. Ardından bilirkişi etiği ile bilirkişilerin kendi meslek etik ilkelerinin çatışması durumunda bilirkişilerin nasıl davranması gerektiği sorunu üzerinde durulacaktır. Sonrasında bilirkişi etiği bakımından yeminin önemine değinilip asıl çalışma konumuzu oluşturan etik ilkeler tek tek ele alınacaktır.Master Thesis Borçlunun etki alanındaki imkânsızlık nedeniyle sözleşmelerin ifa edilememesi(2021) Akın, BaşakÇalışmamızın konusu sözleşmelerin borçlunun etki alanındaki imkânsızlık nedeniyle yerine getirilememesidir. Çalışmamız üç bölüm altında incelenmiştir. Birinci bölümde, Borçlar Hukuku'nun en temel konularından biri olan ifa ve ifa engelleri kavramına yer verilmiştir. İfa engellerinin anlaşılabilmesi için öncelikle ifanın ne olduğu değerlendirilmelidir. Bu nedenle de ilk olarak ifa, Roma Hukuku'ndan bu yana sözleşme, borç ilişkisi ve ifa kavramı ile ifanın unsurları incelenmiştir. Sonrasında ise genel hatlarıyla ifa engellerine değinilmiştir. Hukukumuzda ifa engelleri ana başlığı altında toplanmış olan her konu ayrı bir incelemenin başrol oyuncusu olmuştur. Konular birbirinden ayrı gözükse de Borçlar Hukukuna göre kurulmuş olan bir sözleşmede amaçlanan sonucun elde edilememesi, diğer bir ifade ile ifanın yerine getirilememesi durumunun, ayrıca imkânsızlık kavramının tam ve doğru anlaşılabilmesi için tüm ifa engellerinin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda da ilk bölümün devamında ifa engellerinden alacaklı temerrüdü, borçlu temerrüdü, sözleşmenin müspet ihlali, sözleşme öncesi davranış yükümüne aykırılıktan ötürü sorumluluk ve işlem temelinin çökmesi konuları incelenmiş, söz konusu ifa engellerinin unsurları, genel hatları ile sözleşmeye etkileri ve imkânsızlık kavramıyla olan ilişkisi değerlendirilmiştir. İkinci bölümde imkânsızlık konusu incelenmiştir. Bölüm içerisinde imkânsızlık kavramının gelişimi, imkânsızlık sebepleri ile imkânsızlık türleri hakkın bilgi verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, kavram ile ilgili bazı özel durumlara, örneğin edimin türü, seçimlik borçlardaki durumu, kavramın para borcu açısından ne ifade ettiği incelenmiştir. Ayrıca, sürekli borç ilişkilerinde ve mutlak ve kesin vadeli işlemlerde imkânsızlık kavramını değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde ise çalışmanın ana konusu olan borçlunun etki alanındaki imkânsızlık kavramı incelenmiştir. Bölümde borçlunun sorumlu olduğu veya sorumlu olmadığı imkânsızlık kavramlarına ayrı ayrı değinilmiş ve her iki durumun borçlunun üstlenmiş olduğu yükümlülüklere ve sözleşmeye olan ektisi incelenmiş ve sonuçları belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: İfa Engelleri, İmkânsızlık, Başlangıçtaki İmkânsızlık, Kusurlu İmkânsızlık, Kusursuz Sonraki İmkânsızlıkMaster Thesis Boşanma davalarında delillerin toplanması ve incelenmesi(2021) Aksakal, AslıhanBoşanma Davalarında Delillerin Toplanması ve İncelenmesi başlıklı bu tez çalışmasında, boşanma davalarında delillerin ne şekilde toplanarak mahkeme huzuruna getirileceği ve mahkemece ne şekilde inceleneceği değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme yapılırken özellikle yargılamaya hakim olan ilkeler çerçevesinde hareket edilmiş, ispat, deliller ve hukuka aykırı deliller ayrıca ele alınmıştır. Aile, bir toplumun temel yapı taşlarından biridir. Eşler arasında usulüne uygun şekilde yapılan evlenme akti ile evlilik ilişkisi kurulur. Evliliği sona erdiren en yaygın sebeplerden biri ise boşanmadır. Boşanma davaları davanın tarafları ve toplum açısından oldukça önemlidir. Boşanmanın gerçekleşebilmesi için davacının Türk Medeni Kanunu'nda belirtilen boşanma sebeplerinden birine ya da bir kaçına dayanarak dava açması gerekmektedir. Açılan bu davada taraflar iddia ve savunmalarını ispatlamak durumundadır. Taraflarca yerine getirilmesi gereken bu ispat işlemi usulüne uygun bir şekilde ve hukuka uygun deliller vasıtasıyla gerçekleştirilmelidir. Dava sonucunda mahkemece verilecek inşai nitelikteki boşanma kararının kesinleşmesi ile boşanma gerçekleşecektir. Boşanma davaları, sahip oldukları önem nedeniyle diğer davalardan farklı düzenlemelere tabi tutulmuştur. Özellikle usul hukuku açısından ortaya çıkan bu farklılıklar, temelde evlilik birliğinin mümkün olduğunca ayakta tutulması, tarafların, çocukların ve kamunun menfaatinin korunması amacına hizmet etmektedir. Özellikle delillerin toplanarak mahkeme huzuruna getirilmesi ve hakim tarafından serbestçe değerlendirilerek, vicdani kanaat sistemine göre hükme esas alınması hususları oldukça önemlidir. Dolayısıyla boşanma davaları, ispat ve delillere ilişkin hususlar yönüyle diğer davalardan ayrılmaktadır.